İlk 11 ay gayet kontrollü giden bütçe açığının 12. ayda deyim yerindeyse çivisi çıkmış gözüküyor. Kasım ayı itibarıyle kümülatif bütçe açığı 532 milyar TL ile OVP’de tüm sene için öngörülen 1.6 trilyon TL’nin çok altındaydı. Ancak, Aralık ayında gelen 842 milyar TL’lik açık sonucunda toplam yıllık açık bir anda 1.4 trilyon TL’ye fırladı. Her ne kadar gerçekleşme tahmininin altında kalmış olsa da oldukça büyük bir açıktan bahsediyoruz. Nitekim açığın 25.5 trilyon civarında gerçekleşmesi beklenen 2023 GSYH’sine oranı da yüzde 5.5 oldu. (Bu noktada çok tartışılan bir konu da Merkez Bankası tarafından karşılanan KKM kur farkı primlerinin bu açığa dahil edilip edilmeme konusu. Bu ödemelerin kesin miktarı bilinmemekle birlikte 900 milyar TL civarında olduğu tahmin edilmekte. Eğer bu miktar Hazine tarafından karşılansaydı, açık 2.3 trilyon civarında gerçekleşecek ve açığın GSYH’na oranı da yüzde 9’a yaklaşacaktı!)
Aralık ayı rakamlarının en dikkat çekici tarafı bu sene harcaması yapılmayan ödeneklerin büyük kısmının son ayda sermaye transferleri kalemine eklenmiş olması. Böylece ilk 11 ayda 218 milyar gider gösteren sermaye transferleri sene sonunda 858 milyar TL’ye ulaşmış bulunuyor. Bu son dakikada eklenen harcamalar esasında harcaması yapılmamış giderler (emanetler). Bu nedenle Hazine tarafından yayınlanan Nakit Gerçekleşmeleri ile Merkezi Bütçe rakamları arasında büyük bir fark oluşmuş durumda. Bütçe 1.374 trilyon açık gösterirken nakit açığı sadece 625 milyar TL. (Bu anomalinin farkında olan Hazine Bütçe tablosuna şöyle bir not ilave etmiş: “Emanet ve avanslar ile nakit ve tahakkuk esasına dayalı muhasebe tekniği kaynaklı hususlar sebebiyle bütçe gerçekleşmeleri istatistikleri ile Hazine nakit gerçekleşmeleri istatistikleri arasında farklılıklar olabilmektedir.”)
Bütçe sonuçlarıyla ilgili diğer bir ilginç nokta da eğer OVP’de 2024 için planlanan bütçe rakamlarını baz alırsak 2023’ü yüzde 5.5 açık ile kapatan bütçenin bu sene yüzde 6.5 açık vermesinin söz konusu olması. Her mecrada anti-enflasyonist bir politika izleneceği ifade edilirken, sene sonu TÜFE’nin yüzde 36’ya gerileyeceği hedefi konmuşken ve parasal sıkılaştırmaya yönelik olarak politika faizi 7 ay içinde 36.5 puan artırılarak yüzde 45’e yükseltilmişken (bu ay 2.5 puan son bir artış yapılacağını varsayıyorum), bu sene bütçe açığının artacak olması tezat bir durum oluşturmuyor mu?
Eğer sene sonunda yapılan “emanet” ilavesine rağmen bu sene açık OVP’de öngörüldüğü gibi yüzde 6.5 ve üstünde kalmaya devam ederse bu gidişatın dezenflasyonist olma ihtimali çok düşük. Geçen sene göreceli olarak iyi giden bütçeye rağmen fazla ödeneklerin silinmek yerine 2024’e ilave edilmesi de bu konuda iyimser olmayı zorlaştırıyor. Öte yandan, mutlak surette soğutulması gereken bir ekonomide, OVP’de öngörülen gelir rakamları tutturulabilecek mi? OVP 2023 sene sonu fiili gerçekleşmesine göre gelirlerde yüzde 62 artış öngörüyor. Ancak bu öngörü yüzde 4 büyüme oranına göre yapılmış. Şahsen Türkiye’de dezenflasyonist bir politika için büyümenin yüzde 3’ün üzerinde olmaması gerektiğini düşünüyorum. Keza, gerek Sn. Şimşek bu sene büyümenin zayıf seyredeceğini ifade ederken, gerekse de MB Enflasyon Raporu’nda çıktı aralığını -0.7 olarak revize ederken daha yüksek bir büyüme oranı öngörmüyorlardı. Yüzde 62’lik bir gelir artışı da böyle bir büyüme oranı ile kesinlikle uyumlu değil!
Neticede, ya maliye politikası hedeflenenden çok daha ciddi şekilde sıkılaştırılacak, ya da yüzde 36’lık enflasyon hedefi tamamen dama atılacak. Para politikasının bile yeteri kadar sıkı olup olmadığı konusunda tereddütler varken, ve de Türkiye’nin 80’li ve 90’lı yıllarını yaşamış biri olarak, bu konuda çok iyimser olduğumu söyleyemem.