Bursa ilkini 1970’li yıllarda gerçekleştirdiği dönüşümün ikinci aşamasında. Yetersiz planlamadan dolayı ilkinde iyi bir sınav veremeyen kentte, yaşanan gelişmeler ikinci dönüşümün de farklı olmayacağına işaret ediyor. Umarım yanılırım. Bursa’da 1970’li yıllarda özellikle otomotiv ana sanayilerin kuruluşuyla birlikte ciddi bir sanayileşme hamlesi başladı. Türkiye’nin ilk organize sanayisinin de kurulması gelişimi tetikledi. Hızlı sanayileşmenin oluşturduğu ivmeyle yeni yatırımlarda gerek yerel yönetimler gerekse genel yönetim uzun dönemli planlama yapamadı. Gelen yatırımlara planlı bölgeler oluşturulamadı. Belde belediyelerinin inisiyatifiyle kentin farklı bölgelerinde sanayi alanları oluştu. Bu bölgeler zamanla OSB statüsüne kavuşturuldu. Sonucunda Bursa’da 4’ü ihtisas, 13’ü karma toplam 17 OSB faaliyet gösteriyor. Üretimin yüzde 47’si bu bölgelerde yapılıyor. Geriye kalan yüzde 53’lük kısım ise plansız alanlarda gerçekleşiyor. Bu rakamlar bize çarpık bir sanayi yapısını da göstermiş oluyor. Bursa’da faaliyet gösteren 3 ana sanayiye yerli otomobilin de eklenmesi kente yatırım ilgisini daha da artırmış durumda. Kentin batısında kurulan TEKNOSAB sanayicinin yarasına bir nebze çare olsa da yeterli gelmiyor. KOBİ niteliğinde bulunan 2500 sanayici yer talebi için kent yöneticilerinin kapısını aşındırıyor. Buna mevcut sanayi bölgelerinde faaliyet gösterip alan yetersizliği yaşayanları dâhil etmiyorum.
Diğer yandan kentte sanayi bölgelerinin fazlalığından rahatsız olan ve kentin yaşanamaz hale geldiğini savunarak yeni sanayi alanlarına karşı duran önemli de bir kesim var. Mevcut tabloya baktığımızda haksız da sayılmazlar.
Ancak unutmayalım ki Bursa bir sanayi kentidir. Bu bugünün değil, ilk OSB’nin kuruluşuyla 1960’lı yıllarda kente biçilmiş bir görevdir. Evet aynı zamanda çok önemli bir tarım kentidir. Yine aynı şekilde bir turizm kentidir Bursa. Buna kimsenin itirazı yok. Neden birini bir diğerinden ayrıştırmaya çalışıyoruz bunu anlamakta zorlanıyorum. Dünyada pek çok örneği olduğu gibi pekâlâ sanayi, tarım ve turizm aynı anda yapılabilir. Yeter ki kentin ortak aklıyla uzun dönemli planlamalar gerçekleşebilsin.
Şimdi Bursa için tam da bu noktadayız. Dönüşümden kastım da bu. Kentte yeterli üretim alanı olmadığı için üretimini artıramayan, yeni yatırım için yer gösterilmeyi bekleyen o kadar çok iş insanı var ki. Her geçen gün de rakam ve talep büyüyor. Bu talebe bir planlama ile cevap verilememesi durumunda ‘su akar yolunu bulur’ mantığına dönerse çarpık kentleşme daha da derinleşecektir. İşte o zaman Bursa yaşanılabilir olmaktan çıkar. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 2040 çevre düzeni planını yaptığı bugünlerde kenti yönetenlerin, STK’ların, akademik odaların, TSO ve Borsa’nın bir masa etrafında toplanıp Bursa ve Bursalıları düşünerek ortak aklı harekete geçirmeleri elzemdir.
Hepinize güzel bir yıl diliyorum…