Bursa son yıllarda aldığı yatırımlar ve mevcut tesislerdeki kapasite artışları ile üretimde kabına sığmaz hale geldi. Marmara’nın bu cazip kenti üretimde oluşturduğu verimli iklimle dünyanın neresinden olursa olsun yatırımcının ilk tercihi olmayı başardı. Bu başarı elbette gururumuzu okşuyor ama bir de madalyonun diğer yüzü var ki Bursa artık doğru planlama yapılmadan yatırım almaya devam ederse yaşanabilir olmaktan çıkacak. Bu konuda herkes hemfikir.
Üretici alan yetersizliğinden yakınıyor ve yeni alanlar talep ediyor. Yerel yönetim ise kentteki sanayi yapılanmasının doyum noktasına ulaştığını yeni yatırımların ilave göç getirmesinden endişe ile yeni alan açılmasına sıcak bakmıyor. Faaliyetteki 17 OSB’ye ilave yapımı devam eden TEKNOSAB ve TOSAB’ın (Tekstil Boyahane OSB) yeterli olacağını savunuyor. Bursa’da ilave yatırım alanları açmak yerine katma değeri yüksek üretime ağırlık verilmesini öneriyor. Yeni alan açılacaksa da bir şartı var. Kent içinde kalan üreticiler fabrikalarını yeni açılacak alana taşıma taahhüdünde bulunacaklar. Hazırlıkları devam eden 2040 çevre planının da bu çerçevede yürütüldüğünü düşünüyorum. Diğer yandan BTSO’ya KOBİ niteliğindeki işletmelerden gelen talep sayısı 4 bin 500’ün üzerine çıktı. Buna ilave olarak yine BTSO aracılığıyla kentteki lojistikçiler için de bir OSB kurulması için önceki gün talep toplanmaya başlandı. Sırada geri dönüşümcüler var.
Bir tarafta yeni alanların açılmasını kentin geleceği açısından sakıncalı bulan yerel yönetim, diğer yanda iş insanlarının üretim yeri taleplerini dikkate alarak yeni alan oluşturulmasını isteyen BTSO. Bu durum uzunca bir süredir iki kurum arasında soğuk rüzgârların esmesine neden oluyor. İş öyle bir noktaya geldi ki her iki kurumun başındaki yöneticiler fırsat geçtiğinde birbirlerini yıpratmaktan geri durmuyor. Yaşanan bu gerilimin kimseye faydası olmadığı gibi kaybeden Bursa oluyor. Depremin acıları daha çok taze iken, olası depremin Marmara bölgesinde öngörüldüğü bir ortamda çekişmelerle kaybedecek zamanımızın olmadığını düşünüyorum. Yaşanacak bir yıkımda ülke ekonomisi derin yara alır, ayağa kalkmamız kolay olmaz. O nedenle Bursa’da gündem olan dönüşüm planına sanayi de dahil edilmeli ve kent içindeki plansız üretim merkezleri mutlaka ama mutlaka kent dışına çıkarılmalı. Böylece oluşturulacak planlı üretim alanı iş insanlarının ihtiyacını görmesinin yanında kente de nefes aldıracak, rahatlatacaktır. Burada iş dünyası ile yapılacak iş birliği ve koordinasyon hayati önem taşıyor. Umarım sağduyu ve bilimin ışığında birlikte hareket etmeyi başarır ve Bursa’yı daha yaşanır bir kent olarak ileriye taşırız.