Bugünlerde, ulus olarak yaşamakta olduğumuz deprem felâketinde kaybettiğimiz canlarımızın acısı bu derece sıcakken, ekonomi yazısı yazmak, ya da herhangi bir yazı yazmak içimi acıtıyor.
Tamam, hayat devam ediyor… Ancak ölüm gerçeği ile karşılaşmak bazı şeylerin, hattâ her şeyin değerini ve önemini kaybettiriyor. Şu an bırakalım sade vatandaşı, örneğin ekonomi ile çok yakından ilgisi olan, işi ekonomi olanları bile hiç bir projeksiyon, 2023 yılı tahminleri vb. hiçbir şey ilgilendirmeyecektir.
Tekrar başsağlığı ve sabırlar, acil şifalar diliyorum.
TCMB Başkanı Sayın Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu geçenlerde bir basın toplantısında bazı açıklamalar yaptı. Bu açıklamalar içinde son derece doğal olarak enflasyona ilişkin sözler de vardı ki, en büyük ilgiyi de zaten onlar topladı. Ben de konuya ilişkin görüşlerimi yazdım. Yazım 126 bin üzerinde görüntüleme aldı. Retweetlendi, beğenildi, paylaşıldı… Teşekkür ederim.
Mevcut, yayınlanmış resmi enflasyon (TÜİK) %64,27 yıllık / 2022 Aralık. Sayın başkan, bu oranı %22 oranına indireceklerini açıkladı. Fevkalâde bir enflasyon oranı, ama keşke… Başkanın söylediği değere iniş, hele ki yıl içinde olanak dışı bir keşke… Nasıl bir mucize beklentisi var, bekliyor ve anlamaya çalışıyorum. Ben hesapladım; bütün koşullar aynı kalmak üzere, yıl içinde eşit oranlardaki bir enflasyon düşüşü olamadı.
2023 | Reel | Beklenti |
Ocak | 64 | 61 |
Şubat | 61 | 59 |
Mart | 59 | 56 |
Nisan | 56 | 53 |
Mayıs | 53 | 50 |
Haziran | 50 | 47 |
Temmuz | 44 | 41 |
Ağustos | 41 | 38 |
Eylül | 38 | 35 |
Ekim | 35 | 32 |
Kasım | 32 | 29 |
Aralık | 29 | 26 |
Elbette TCMB Sn. Başkanından iyi bilecek değilim. Sadece anlamaya çalışıyorum. Bu bakımdan takip ederek ve uygun bir süreyi bekleyerek değerlendirmek en doğrusu. Burada bir dikkat çekici husus daha var. Enflasyon son birkaç yıl öncesinden beri yıllık ortalama %5 olarak tahmin ediliyor. Bu durumda %22 değil, öngörülen %5. Bakanlık ve banka her ne kadar revizyon talebinde bulunsa da olacak gibi bir değişim değil.
Bilirsiniz, TCMB enflasyon tahmininde bulunmaz. Enflasyon hedefine ulaşmak için gidilen yolda, bankalara yardımcı olur ve denetler. Bunu yaparken elindekileri uygulamaya alır. Politika faizi üzerindeki yaptığı, yapacağı değişiklikler MB’nin en önemli aletidir.
TCMB yasaya göre her yılsonu, 31 Aralık’ta hükümete hitaben bir açık mektup gönderir ve hedef sapmaları, nedenler vb. hususları da sorgular. O bakımdan TCMB’nin tahmin yapması söz konusu olmaz. Beklenti, daha doğrusu hedefler demek daha uygun…
Toparlamak gerekirse; TCMB %64,27 enflasyon oranını yılsonunda %22 ye düşürülemeyeceği gerçeği karşısında, %5 oranını nasıl hedeflemektedir ve ne olacaktır. Anlayamadığım husus budur. Zaten görünen; yılsonunu beklemekten ziyade, bugünün oranlarındadır. Anlaşılan çok farklı bir ekonomi paketi oluşturulmamışsa, Türkiye en az bir beş yıl daha yüksek enflasyonla mücadele etmeyi sürdürmek zorundadır. Ve enflasyon oranının çift haneli olacağı bana göre alenidir.
Hedef, gerçekçi olması beklenen, siyasallaştırılmamış, salt ekonomi kuralları içinde bir hedef ise, yıllık enflasyon oranını en düşük çift haneli oranlar seviyesinde (%10, %12) tutmak önemli ve gereklidir.
Liralaşma Stratejisi; ulusal para birimine geçişi sağlamak, dolaşımda daha fazla TL ve daha az oranlarda diğer para birimlerini kullanmak elbette istenendir. Ancak bunun olabilmesinin iktisadî koşullarının olduğu da bilinmelidir.
TL’ ye güven, TL değerinin istikrarlı olması, TL’nin referans para olması, diğer birçok paraya karşı tercih edilebilirlik, düşük ve azalan enflasyon, liralaşmanın öncelikli ön koşuludur. Bütün bu isteklerin karşılanması, TL'nin değerli olması da bazı şartların yerine getirilmesi ile mümkündür. Bunların yanı sıra; İhracat ve Turizm gelirlerinin yüksek ve istikrarlı olması, yabancı yatırımlarda Türkiye’nin tercih edilmesi, carî açık verilmemesi, dış borçların bir ödeme programına bağlanmış olması benzeri, başta olmak üzere finans piyasalarında söz sahibi olmaktan da geçer.
An itibariyle TL referans para olmadığı gibi diğer yabancı para birimleri karşısında sürekli değer kaybetmekte olan bir para birimidir. İç piyasalarda da TL yerine dolara olan güven; bazı önemli yatırım değerlerinin gösterilmesinde, orta-uzun vadeli işlemlerde dolar bazlı fiyatlandırmalar, tasarruflarda bile dolar güveni bu durumun sade göstergesidir. Yüksek enflasyon devam ettikçe de bu durum devam edecektir.
TCMB hazırladığı liralaşma Stratejisinde bana göre liralaşma stratejileriyle hedeflenen enflasyon arasında son derece derin bir fark vardır. Ayrıca TL faizlerin (Resmi oranların) düşürülmesi çelişkilidir. Örneğin %19 olan veya olsun %20 mevduat faizi, TL değeri düşüktür. Yani 100 TL’ye, yıllık maksimum 20 TL kazandıran para değerli bir para olarak görülmemektedir.
Bütün bu cari verilere rağmen ki hepsi TÜİK verileridir, TCMB’nin liralaşma isteğini ancak bir temenni olarak yorumlamak herhalde yanlış olmaz. Umarım yıllar sonra bu hedefe de ulaşır Türkiye…
Liralaşma Stratejisi çerçevesinde uygulanacak politikalar, bankacılık sisteminin hem varlık hem de yükümlülük tarafında Türk lirasının (TL) ağırlığının kalıcı olarak artırılması amacıyla güçlendirilerek kullanılmaya devam edilecektir. Bu kapsamda, 2023 yılının ilk yarısı için mevduatta liralaşma hedefi yüzde 60 olarak belirlenmiştir. Bankaların fonlama, teminat ve kredi kanallarını kullanım imkânları liralaşma hedefleri doğrultusunda kalibre edilecektir.
Anlaşıldığı üzere yukarıdaki paragrafa hiç dokunmadan, aynen yazıma aldım.
(Kaynak: 2023 Yılı Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi Temel Çerçevesi)
Son yıllardaki yıllık enflasyon beklentisi %5 olarak, her yıl, değişmeksizin, ön kabuller olarak yer almıştır. Burada dikkat çekmesi gereken şu olmalıdır. Tamam birincisinde %5 beklentisi ortaya atıldı ve gerçek hayatta bu beklentiye yaklaşılamadı bile… Bu durumda enflasyon beklentisi oranını bir sonraki, hattâ ondan sonraki yıllar için değiştirmek gerekmez mi… Evet ama öyle olmadı. Hayır, bir süre bu anlaşılmazlık devam etti. Şimdilerde %64,27 olan oranın %5’e çekilmesi hedef olarak veriliyor. Ben bir önceki çalışmamda %22 bile olamaz öngörümü yazmıştım, halâ da aynı görüşteyim.
Ama ilginç olan ve güvenin yıkılma unsurlarından biri; TCMB, şeffaflık, öngörülebilirlik ve hesap verebilirlik ilkeleri doğrultusunda politika iletişimine ve veri paylaşımına devam edeceği ibaresinin yer almasıdır. Bu son 20 yıldır olmayan bir anlatıdır. Bu arada yanlış anlaşılmasın; 20 yıl derken gerçek 20 yıldan bahsediyorum, yoksa mevcut iktidarın hükümet etme süresini kastetmiyorum.
Genel durumu anlatan veriler bu şekilde olunca, vaziyetin pek de parlak olmadığı net olarak anlaşılmaktadır. Bir bu nedenle, bir de deprem felâketi yaşamakta olan ülkemi eleştiri toplarıyla yıpratmamak için; ”Bugünlerde pek sırası değil, ama…” diye başlık atmak zorunda kalsam da yılın ilk ayının tamamlandığı, hattâ ikinci ay olan Şubat’ın da yarısına geldiğimiz bugünlerde bu tür bir ekonomi yazısı yazmak bana yanlış gelmedi.
Birçok yazımda belirttiğim gibi amacım kişileri, siyasal partileri, liderleri eleştirmek değil. Hepsi gelip-geçici, biliyorum. Ama politikalar, reel uygulamalar, daha kalıcı ve bazen de can yakıcı. Yani şahısları hedefleyen, hırpalamaya çalışan bir yol değil bu. Yapıcı eleştiren, yanlışları gördüğünde mutlaka bunu yazan, devletin devamlılığının esas alındığı bir bakış…