Bir haftadır buğday ve arpa fiyatı tartışılıyor. Açıklanan düşük fiyata çiftçinin tepkisi dinmiyor. Fiyatın neye göre belirlendiğini kimse açıklayamıyor.
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) 2024 ürünü buğday ve arpa alım fiyatının çok düşük açıklanması geçmişten bu yana yapılan birçok hatanın, yanlışın sonucu. Fiyatı tek başına tartışmak konunun özünü gözden kaçırmak olur.
Fiyatı tekrar hatırlatarak geçmişten bugüne yapılan yanlışları sıralayalım. Geçmiş yıllarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan hububat alım fiyatları bu yıl Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 6 Haziran gecesi basın bülteni ile açıklandı. Yapılan açıklamada TMO’nun 2024 ürünü ekmeklik buğdayı ton başına 9 bin 250 lira, makarnalık buğdayı ton başına 10 bin lira, arpanın tonunu ise 7 bin 250 liradan alacağı duyuruldu. Ekmeklik buğdayda geçen yıla göre sadece yüzde 12, makarnalık buğdayda yüzde 11 ve arpada ise yüzde 3,6 oranında bir artış yapıldı.
Daha iyi anlaşılması için geçen yıla göre buğdayda kilo başına sadece 1 lira, arpada 25 kuruş artış yapılmış oldu. Çavdar, yulaf ve tritikale için fiyat hiç açıklanmadı.
Ayrıca, Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’ne kayıtlı olan çiftçilere buğdayda ton başına 1.750 lira, arpa için ton başına 750 lira fark ödemesi(prim) yapılacak. Çiftçiler, 2023 yılında buğdayda ton başına 1000 lira, arpada 500 lira olan fark ödemesini hasattan tam bir yıl sonra alabildiğini de hatırlatalım.
Buğday alacak para ve depo yok!
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre Mayıs 2024 itibariyle yıllık enflasyon yüzde 75, Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi Mart 2024 itibariyle yüzde 49,9 artmışken fiyat neden 3,6 ile yüzde 12 gibi çok düşük oranlarda açıklandı?
Herkesin çok merak ettiği bu sorunun yanıtı en yalın haliyle para yok. Ayrıca ürünü koyacak depo da yok.
Kendi adıma aylar öncesinden depoların dolu olduğunu, geçen yıla göre buğday ekim alanlarının arttığını ve yeni sezon için gerekli hazırlıkların yapılması gerektiği uyarısını defalarca yaptım. Amaç çiftçiyi mağdur etmemek olsaydı bu önlemler zamanında alınırdı.
Depolarda neden yer yok?
2022 yılı sonbaharından 2023 yılı Şubat ayına kadar yaşanan şiddetli kuraklık nedeniyle Türkiye’nin buğday üretiminin çok az olacağı düşünülerek ihtiyacın çok üstünde ithalat yapıldı. Tahıl koridorun açıldığında en çok ithalat yapan ülkelerden biri Türkiye oldu. İthalatla depolar dolduruldu.
“Ekmeğe zam olmasın” diye çiftçi cezalandırıldı
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi öncesinde ekmeğe zam gelmesin diye un sanayicilerine, ekmek üreticilerine ucuz buğday verildi. Ete, süte, yumurtaya zam gelmesin diye yem sanayicilerine, yumurta üreticilerine ucuz arpa ve mısır verildi. Ucuza verilen buğdayın, arpanın, mısırın faturası çiftçiye kesildi.
2023 yılında kuraklık bir yana üretimde son yılların rekoru kırıldı. Buğday üretimi 22 milyon ton oldu.
Geçen yıl Cumhurbaşkanı Erdoğan buğday ve arpa alım fiyatını yine 6 Haziran’da açıkladı. Seçim bitmişti ama bir yıl sonra yerel seçim vardı. Açıklanan fiyata hemen hemen hiç tepki olmadı. Nasıl olsa TMO piyasaya “ucuz buğday” veriyor diye özel sektör piyasaya girmek istemedi. Deposunda devletin ucuza verdiği buğday ile ithal ettiği buğday vardı.
TMO tek alıcı olunca rekor kırıldı
TMO 2023 alım sezonunda adeta tek alıcı oldu. Çiftçilerin hepsi Ofis’e ürün teslim etmeye çalıştığı için yoğun talep üzerine randevu sistemi çöktü. Çiftçi randevu alamadı. Açıklanan fiyatlar düştü. Yine kaybeden üretici oldu.
Sonuçta, TMO, milyarlarca lira ödeyerek 13,1 milyon ton ürün alarak tarihi rekor kırdı. Depolar dolduruldu. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ve bürokratlar 13,1 milyon tonluk alımla gerçekleşen tarihi rekorla övündü.
Övünmekte haklı olabilirler ancak, bu alım politikası ile piyasanın dengesi bozuldu. 2024 sezonuna girerken ne yeterli depo var ne de para. Yerel seçimde de ağır bir yenilgi alan AK Parti Hükümeti ürün almamak için fiyatı düşük, ödemeyi uzun vadeli açıkladı. Çiftçiye “bende para yok git tüccara sat” dedi. Bu sene randevu sorunu yaşanmıyor ama daha büyük bir sorun var. Çiftçi ürününü maliyetin altında satmak zorunda kalıyor.
Tüccar, “ürün alırım ama Ofis fiyatının altına alırım” deyince fiyat daha da düştü. Çiftçi hiç bir suçu olmamasına rağmen yapılan yanlışların faturasını ödüyor. Cezalandırılıyor.
Yapılan hataların sorumlusu çiftçi değil
Türkiye’de hububat sektörünü en iyi bilen isimlerden birisi daha önce TMOGenel Müdürlüğü görevinde de bulunan İsmail Kemaloğlu’dur. İsmail Kemaloğlu yurtiçi ve yurtdışı piyasaları yakından izler. Sürekli sahadadır ve saha bilgisi ile konuşur. İsmail Kemaloğlu yapılan yanlışları ve olması gerekenleri şöyle sıraladı.
Hububat müdahale politikaları açıklandı, kısaca özetleyelim;
1- Her ne kadar devletin müdahale fiyatı eşik fiyat, taban fiyat niteliğinde olsa da bir kaç yıldır yapılan vurgulu açıklamalara uymadı. ‘Buğdaya pozitif ayrım olacak, ekilmedik toprak bırakılmayacak, hasat öncesi fiyat açıklanacaktı’ her şey değişti.
2- Gelinen durumun sebebi çiftçi değildir; uzun süren sıfır gümrük vergisi ile gereğinden fazla ithalat, hasada girerken sanayiciye ucuz 3 aylık buğday tahsisi, sabit fiyatlı satışlar, devlete ürün satana prim, özel sektöre satana yok diyerek piyasa kilitlendi, bütün ürün devlete gitti.
3- Rekoltelerde tarihi üretim mi var, yok. Uzun yıllar ortalaması seviyesinde.
4- Enflasyon yüzde 75, buğday fiyat artışı prim dahil yüzde 20’nin altında. Çiftçinin maliyeti mi artmadı, tarım üretici fiyat endeksi, girdi maliyetleri, çiftçi refah payı?
5- Piyasada buğdayın kilosu 8,5-9 liradan işlem görür. Devlet ödemeyi 45 günde yapıyor, paraya sıkışan çiftçi ucuza satacak demektir.
Makarnalık buğday ihracata gider, ekmeklik rekabet edemez
6- İhracat açıldı, makarnalık buğday ihracata gider, ekmeklik buğday rekabet edemez.
7- Mamul ihracatçısı içeriden ürün alır, ihracat yapar. Ekim sonrası belgeler birikir, yoğun ithalat başlar.
8- Hasat sonrası belge ithalatı artarak iç piyasayı besler, devlet yine satış yapamaz.
9- Çiftçi tepki gösterir, ölçek sorunu olan yerlerde hububattan kaçış olur.
10- Açıklanan fiyat, ithal maliyetleri ile eşleştirildiğine göre yarın yurtdışı fiyatlarda ve kurda artış olursa fiyatlar revize edilecek mi?
11- Piyasa düzenleme başka bir iştir. Öngörü ve beklentiler yönetilemez ise olumsuz etkisi uzun süre devam eder. Telafisi ağır olur.
İsmail Kemaloğlu’nun bu tespitleri dikkate alınmalı, ders çıkarılmalı.
İthal buğdaya dayalı un ihracatının geleceği riskli
Yıllardır ithal buğdaya daha doğrusu Rus buğdayına dayalı un ihracatının sürdürülebilir olmadığını, yapılan ithalatın iç piyasa dengelerini de bozduğunu yazıyorum, anlatıyorum. Un ihracatında dünya birincisi olmamız bana da gurur veriyor. Ancak bunun ithalata dayalı sürdürülmesinin riskli olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Bu yıl fiyatlar açıklanırken dış ticaret ile ilgili bazı tedbirler de açıklandı. Tarım ve Orman Bakanlığı, “2018’den beri yerli buğdaydan un ihraç etme yasağını kaldırdık” diye övünüyor. Kendi ürettiği buğdayı un olarak ihraç etmeyi yasaklayan başka ülke var mı? Asıl bu yasağın 6 yıldır sürmesi ülke adına utanç verici değil mi? Kendi çiftçinizin ürettiği buğdayın işlenerek un olarak ihraç edilmesini yasaklıyorsunuz sonra buğday ithal ederek un elde edip ihraç ediyorsunuz. Anlaşılır gibi değil.
Alınan bir başka karar buğday ithalatının 21 Haziran-15 Ekim 2024 tarihleri arasında yasaklanması. Bakanlık bunu da bir lütuf gibi sunuyor. Geçmişten bugüne yapılan yanlışın faturası bunlar.
Yapılması gereken buğday üretimini artırarak yerli buğdaydan un, makarna, bisküvi ve diğer ürünleri üreterek ihraç etmek olmalı.
Hatalardan un sektörü de sorumlu
Hububat politikalarındaki yanlışlardan sektörün de büyük hatası var. Ya korkudan ya çıkar ilişkisinden olsa gerek; ithalat/ihracat yasaklanıyor alkışlıyorlar, en azından ses çıkarmıyorlar. İthalat serbest bırakılıyor yine ya alkış ya sessizlik.
Bir kez daha uyarmakta yarar var; dünya birincisi olmakla övündüğümüz un ihracatı yanlış politikalar sonucu elimizden kayıp gidebilir. Rus buğdayına dayalı un ihracatının sonu yok. Rusya un ihracatına yöneldi bu artarak devam edecek. Buğday ithalatının yasaklanması Rusya’yı Türkiye’ye karşı daha farklı önlemler almaya yöneltecektir.
Özetle, hububatta uygulanan istikrarsız, günübirlik politikalar sonucunda çiftçi ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bunun sorumlusu asla çiftçiler değil. Çiftçi tüm sıkıntılara yanlışlara rağmen üretiyor. Yanlış politikalarda ısrar edilirse yarın üretecek çiftçiyi de bulamayabilirsiniz.