Mısır’dan bir haber; “Dünyanın en çok buğday ithalat eden ülkelerinden olan mısır’da, buğday kıtlığı nedeniyle ekmekler patates kullanılarak yapılmaya başlandı.“
Rusya’nın ukrayna’yı işgalinin binlerce kilometre uzağındaki mısır’da yarattığı somut sonuç bu; dünyanın buğday silosu görevi yapan iki ülke savaşa tutuşunca, küresel anlamda buğday kıtlığı baş gösterdi, yeni alternatifl er aranmaya başlandı.
Ancak ukrayna ve rusya’nın bu alandaki boşluğunu doldurmak kolay değil. O yüzden de, savaş ortamında bile ukrayna’nın ürettiği tarım ürünlerinin deniz yoluyla dünyaya ulaştırılmasının önü açılmaya çalışılıyor.
Türkiye’nin kilit rolü
Ukrayna savaş öncesinde ayda yaklaşık beş milyon ton buğday ihraç ediyordu. Savaşla birlikte bu rakam önce 1.2 Milyon tona düştü. Şu aralar tren hatları ve karayolu kullanılarak yapılan ihracat ile aylık rakam yaklaşık 2 milyon tona çıkarılmış durumda.
Ancak savaş ortamında tren yolu ya da karayolunun kullanımı da güvensiz; rusya her an bir köprüyü, kritik bir kavşağı vurabilir. Dolayısıyla buğday ihracatında iş dönüp dolaşıp yine deniz yoluna geliyor.
Ukrayna buğdayının deniz yolculuğunda da, karadeniz’i sıcak denizlere bağlayan boğazlar’ı kontrol eden türkiye’nin rolü ve önemi büyük; ukrayna ve rusya limanlarından çıkacak dev kargo gemileri, önce türk karasularına girecekler, ardından istanbul ve çanakkale boğazlarını geçerek ege’ye, uluslararası sulara ulaşacaklar.
Bu yoldaki en büyük sorun, ukrayna’nın rus savaş gemilerine karşı limanlarının etrafına döşediği mayınlar. Mayınların kaldırılması konusunda ankara son derece aktif; rusya ve ukrayna ile bu konuda mekik diplomasisi sürüyor.
Ancak bu konuda diplomatik çevrelerde, ülke güvenliğini tarım ürünleri ihracatından daha kritik önemde bulan ukrayna’nın daha çok ayak sürüyen taraf olduğu konuşuluyor. Mayınların kaldırılması halinde limanlarının rusya’nın saldırılarına iyiden iyiye açık hale geleceğine inanan ukrayna yönetimi, belli ki işi ağırdan alıyor.
Türkiye’nin önerisi - tümü olmasa bile- limanlardan kargo gemilerinin çıkabilmesini sağlayacak bir koridor boyunca mayınların kaldırılması. Ardından da ukrayna limanlarına girip çıkacak gemilerin, bu ülkeye silah, mühimmat ya da paralı asker taşıyıp taşımadığının kontrol edilmesi için bir uluslararası mekanizma kurulması.
Montrö’ye uygun çözüm aranıyor
Bu çerçevede asıl yükü de yine türkiye’nin üstlenmesi gündemde. Montrö antlaşması nedeniyle karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin askeri gemilerinin boğazlardan giriş çıkışında da, karadeniz’de bulunma sürelerinde de ciddi kısıtlamalar bulunuyor. Bu nedenle, ukrayna limanlarını ulaşıma açacak olan koridorun denetlenmesinde en büyük görev türk uzmanlara ve türk gemilerine düşüyor. Ancak karadeniz dışı ülkelerden gemi gelmese bile, türk gemilerinde görev yapacak avrupalı uzmanlarla denetim kuvvetine “uluslararası bir çehre” kazandırılması da gündemde. Daha şimdiden fransa ve italya, eğer bu konuda uzlaşma sağlanırsa, görev için uzman göndermek konusunda gönüllü oldular bile.
“Çalıntı buğday” iddiaları
Ancak iş bununla da bitmiyor; bir de “çalıntı buğday” iddiaları var.
Uluslararası camiada, rusya’nın ukrayna’da işgal ettiği bölgelerden topladığı buğdayı, “kendi buğdayıymış gibi”, işgal ettiği limanlar üzerinden satmaya başladığına ilişkin iddialar giderek yaygınlaşıyor.
O kadar ki, “adli bilişim gazeteciliği” yapan uluslararası medya kuruluşları, uydu görüntüleri ya da gemi ve uçakların izledikleri rotalar gibi açık kaynakları kullanarak, silodan kargo gemisine kadar buğdayın izini sürmeye başladılar. Böylece rusya’nın sattığı buğdayın kendi üretimi mi, yoksa ukrayna’da işgal ettiği bölgelerden aldığı buğday mı olduğu belirlenebiliyor.
Nitekim bu konudaki son olay, türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Bbc’nin açık kaynakları kullanarak izlediği tonlarca ukrayna buğdayı, “rusya’da üretilmiş” gibi gösterilerek, bir rus kargo gemisi ile karadeniz’e açıldı. Haberin yayınlanması üzerine ukrayna makamları harekete geçerek, türk makamlarını uyardı. Bbc’nin, ukrayna makamları tarafından da paylaşılan iddiasına göre, zhibek zholy adlı kargo gemisi rusya’nın novorossisk limanından hareket ettikten sonra, rus işgali altındaki berdyansk adlı ukrayna limanına yanaştı. Ardından da, yine ukrayna makamlarının iddiasına göre, buradan yüklediği ukrayna buğdayını satıldığı yere ulaştırmak üzere yola çıktı.
Ukrayna’nın girişimi üzerine türk makamları gemiyi sakarya-karasu açıklarında durdurdu. -Ancak bu yazı yazıldığı saatlerde, henüz türk makamlarının ukrayna’nın isteğine uyup da, gemideki yüke el koyduğuna ilişkin bir açıklama yoktu. Belli ki türkiye kendi araştırmasını yapıyor.-
Bir başka sıkıntı ise gümrük vergilerine ilişkin;
Rusya, işgal ettiği bölgelerdeki limanları ticaret için kullanmaya başladı. Ancak bu limanlardan yüklenen gemilerin “gümrük vergisini” kime ödeyeceği uluslararası hukuk ve ticaret açısından büyük sıkıntı yaratıyor. Ruslar, gümrük vergilerinin limanları rus askerleri ile birlikte kontrol eden, ukrayna’dan ayrılmak isteyen donetsk bölgesi yetkililerine ödenmesinin yeterli olduğunu savunuyor. Ukrayna ise donetsk’in işgal altında da olsa, kendi toprağı olduğunu vurgulayarak buna karşı çıkıyor. Bu belirsizlik de, ukrayna’nın işgal altındaki limanlarını kargo gemileri açısından “zehirli meyve” haline getiriyor.
Türkiye’nin ikilemi de burada yatıyor; Rusya ile ukrayna arasında ateşkes için, ya da savaş sürerken insani gereklilikler ya da ticaretin devam edebilmesi için arabuluculuk yapan ankara, tek bir gemi yüzünden bile diplomatik çıkmaza girebiliyor.
Çok dikkatli olmak gerek…