2024 yılının ilk işlem günü başlarken Dünya ve Türkiye'deki önemli risk başlıklarına bir göz atmakta fayda olduğunu düşünüyorum:
-
Sıcak çatışmaların artması
-
Diplomatik gerginlikler
-
Enflasyonla mücadele ve faizler
-
Yerel ve genel seçimler
-
Küresel ticarete yavaşlama
-
Gıda ve enerji darboğazları
-
Doğal afetler
-
Yeni bir pandemi
Mutlaka başka maddeler de eklenebilir ancak, Türkiye'yi etkileyecek küresel ve ulusal gelişmeleri bir solukta bu şekilde özetlemek mümkün. Şimdi maddelere kısaca bir göz atalım:
Sıcak çatışmaların giderek artması, ABD ve AB ile yaşanan ve yaşanacak gerginlikler, özellikle 4 Nisan'da NATO'nun 75. kuruluş yıldönümünden önce İsveç'in üyeliği ve F-16 meselesi külliyenin en önemli ajandası olacak gibi duruyor. Diğer taraftan yerel seçimler öncesinde yükselen enflasyon ve yükselen faizler ile yavaşlayan ekonomi de kritik başlıklardan olacak. Burada bir kırılma gerçekleşebilir. Açıkçası İsveç'in üyeliği TBMM'den geçse bile F-16 meselesinde tıkanma olacağına inanıyorum, benzer kuvvette bir riskin ekonomi yönetiminde değişiklik olmasına yüklüyorum.
Yerel seçimlerin oldukça sert bir atmosferde geçeceği kanaatindeyim. Büyük şehirlerdeki rekabet siyasi söylemlerin sertleşmesine yol açacak. Suudi Arabistan’daki futbol maçı fiyaskosunda külliyenin bu hafta alacağı pozisyon çok önemli. İktidar iki kulübün taraftarını karşısına almak istemeyecektir, ayrıca bunu yaparsa diğer camialar da karşı cepheye geçebilir. Olayın taraflarından çok olayı köpürtenlere eleştirinin yoğunlaşacağı bir mesaj bombardımanına şahit olacağız. Ancak hükümetin bu olayda zor durumda kaldığı ve birilerine bunun fatura edileceği açık. Bizdeki yerel seçimler de dahil dünyada yerel ve genel 70 civarında seçim yaşanacak. Dolayısıyla buna benzer sert söylemleri ve gerginliği her yerde göreceğiz.
ABD, Çin ve Almanya'nın 2024 'te büyüme sorunları yaşayacağı görülüyor. Küresel ticaretin güçlü aktörlerindeki bu yavaşlama doğal olarak uluslararası ekonomik ilişkilere yansıyacak. Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı ABD ev Almanya'da yaşanacak sıkıntılar, dış ticaret açığı ve cari açık üzerinde etkili olacak ve nihayetinde döviz kurları sıkıntı verecek. Ülkeler kendi kendilerine yetmek için gıda milliyetçiliğine başlarken, yavaşlayan ekonomilerde bile enerji güvenliği sorun haline gelebilir. Bu gelişmeler elbette enflasyona olumlu şekilde yansımayacak.
İstanbul depremi için yeterli hazırlığımızın olmadığını ve geçen yıl yaşanan deprem ile anladığımız ciddi koordinasyon sorunlarını biliyoruz. Bu sebeple 2024'ün en büyük riski ne zaman olacağını tam olarak kestiremediğimiz İstanbul Depremidir diyebiliriz. Eğer yılın hemen başında yaşanırsa bu sene dahil önümüzdeki 5 yılı toparlanmakla harcarız. Ayrıca ne Maliye’nin ne Hazine’nin ne de Merkez Bankası’nın bu seviyede bir afet için hazır olmadığını söylemek yanlış olmaz. Bir gün olacak ama "bu yıl olmasın" diye dua etmekten başka çaremiz yok.
Hepimiz farkındayız ki, pandemi şekil değiştirdi. Artık öldürmüyor ama insanları işinden gücünden ediyor. Sürekli şekil değiştirerek ilaçlara karşı direnen grip türleri var. Sadece öksürük ve nezle değil, aynı zamanda mide bulantısı ve ciddi baş ağrısı, kas ağrıları gibi belirtilerle devam ederek insanları yatağa düşüren türevlerle karşı karşıyayız. Artık doktorlar da yılmış durumda "bir şeyiniz yok" diyerek ilaç ya da antibiyotik yazıp hastaları eve gönderiyorlar. Bu arada ani ölüm vakaları artış gösterdi. Bunların bir kısmını COVID-19'a karşı yapılan aşılardan kaynaklandığını söyleyen bilim insanları var. Dolayısıyla, bir başka pandemi yaşandığında aşı olmak istemeyenlerin sayısı artacak. Kurallar karşısında evinde oturmayı ve işe gelmemeyi tercih edecek olacaktır. "Gelmesinler" demek çözüm değil, kaliteli insan kaynağını kaybetmemek için şimdiden bazı senaryolar üzerinde çalışmak gerekiyor.