Bu ülkede tasarruf etmek hiç cezasız kalmaz!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Tasarruf eden "itinayla" cezalandırılıyor!

✔ Son bir yılda hisse senedi yatırımcısı dışında enflasyonun üstünde getiri sağlayabilen kesim yok.

✔ Mevduat, döviz, altın ve DİBS; tümünde reel kayıp söz konusu.

Bir yıl önce, geçen yılın ağustos ayı. Uğraşıp didinip bir köşeye para ayırıyorsunuz. Hep deniliyor ya, “Tasarruflarınızı Türk parası cinsinden tutun, döviz almayın” diye, siz bu çağrıya uyarak bankanın yolunu tutuyor ve paranızı TL mevduata yatırıyorsunuz. Bankanın mevduatınıza verdiği faiz yüzde 10’u bile bulmuyor. Enflasyon düşecek ya, iyi bir oran! Öyle sanıyorsunuz ya da sanmanız isteniyor,başka çare de göremiyorsunuz.

Aradan bir yıl geçiyor, bu yıla geliyoruz. Eğer bir yıl önce mevduatınızı bir yıl vadeli yatırmış ve yüzde 10’a bile ulaşmayan faizi bir anlamda sabitlemişseniz, sizi büyük bir hayal kırıklığı bekliyor. Siz mevduatınıza brüt yüzde 9.37 faiz almışsınız ama enflasyon yüzde 19’u aşmış. Yani anaparadan yemiş durumdasınız. 100 liranız enflasyon kadar büyüse 119.25 lira olacaktı, ama size 109.37 lira veriliyor. Aradaki fark zararınız.

Hesaplamayı üretici fiyatlarına göre yaparsanız adeta tümden yandınız. Mevduatınıza yüzde 9 dolayında faiz verilen son bir yılda üretici fiyatları yüzde 45 artmış.

Neyse ki üretici fiyatları cebimizi doğrudan ilgilendirmiyor. Üretici fiyatlarından tüketiciye zaman içinde kısmi bir yansıma oluyor ama bu yansıma bire bir değil.

Düşük faize yakalanan az

Vatandaş Türkiye’de bir yılın çok çok uzun bir vade olduğunu, enflasyon hedeflerinin de, tahminlerinin de tutmadığını bildiği için kendini korumak amacıyla mevduatta hep çok kısa vadeyi tercih ediyor. Faizlerin artacağı kaygısı hep ağır basıyor. O yüzden geçen yıl yüzde 10 dolayında faizle yatırılan para toplam mevduat içinde fazla bir yer tutmuyor. Vatandaş daha çok 32 gün vadeli hesapları tercih ediyor. Kısa vadeli mevduatın faizi de, enflasyonun seyrine paralel olarak güncellenip artırılıyor ya da düşürülüyor.

Geleceğe öylesine kaygıyla bakılıyor ki faizlerin düşeceğinin kesin olduğu dönemlerde bile uzun vade tercih edilmiyor. 2018’in sonuna doğru Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 24’e çıkarması ve bankaların da mevduat faizlerini bu düzeye yaklaştırmasından sonra faizin 2019’da gerileyeceği çok açıkken bile vatandaş uzun vadeyi tercih etmedi.

Yalnızca Borsa kazandırdı

TÜİK verileri, finansal tasarruf araçları içinde son bir yılda yalnızca hisse senetlerinin reel getiri sağladığını gösteriyor. BİST’te son bir yılda kaydedilen nominal artış yüzde 32, reel artış da yüzde 10 dolayında.

BİST dışında hiçbir alanda reel getiri yok. Gözde tasarruf araçlarından dolar ve euro da sırasıyla yaklaşık yüzde 2 ve yüzde 3 kaybettirmiş.

Vatandaş altın ve devlet iç borçlanma senedinde de zarara uğramış. Hele hele altındaki reel kayıp yüzde 12’yi aşmış.

Döviz tercihinin nedeni

Vatandaş enflasyonla ilgili hedeflere de, tahminlere de ve bu konudaki hesaplamalara da güvenmiyor.

Vatandaş şunu da görüyor:

“Ekonomiye siyasetçiler her an müdahale edebilir.”

Bunun nasıl sonuçlar doğuracağını da tabii ki tahmin ediliyor:

“Ekonomiye, faize müdahale edildiğinde kur fırlayıp gidebilir.”

Bu düşünceyle hareket eden tasarruf sahibi, yumurtaları aynı sepete koymama düşüncesiyle “Önce TL'den uzak durayım" diyor, “Hele bir köşede dövizim de bulunsun” diye yaklaşıyor, TL’yi tercih edenler de “Uzun vade mi, aman kalsın” düşüncesiyle hareket ediyor. Uzun vadeden uzak duran da çoğu zaman karlı çıkıyor. 2018’deki gibi dönemlerin istisna olduğu biliniyor.

Bu enflasyon oynaklığıyla, bu faiz dalgalanmasıyla ve bütün bunlara bağlı olarak kurdaki iniş çıkışlarla vatandaşa örtülü biçimde “Tasarruf edersen seni cezalandırırım” demiş mi oluyoruz acaba!

Tüm yazılarını göster