Bu sezon domatesten çıkarılacak büyük dersler var

Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN

Tahıl ambarı olarak bilinen Konya’da son yıllarda çiftçilerin farklı ürün arayışları var. Özellikle sebze üretiminde bölgesel de olsa önemli adımlar atılıyor. O ürünlerden birisi de domates. 

Sanayi domatesinin geleneksel olarak yetiştirildiği iki bölgemiz var. Marmara ve Ege Bölgesi. Özellikle Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir’de yoğunlaşan salça sektörü de bunun önemli bir göstergesi. Ancak son yıllarda kurutulmuş domatese olan talep domates üretim alanlarının genişlemesine neden oldu. Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu özellikle Konya ve Niğde’de domates ekimi yaygınlaştı.

Sezon itibariyle bakıldığında ilk olarak Adana’da domates hasadı başlar sonra Ege, Marmara ve Güneydoğu Anadolu ile devam eder. Son hasat İç Anadolu’da yapılır. Geçen hafta Kayseri’de düzenlenen Pancar Festivali(Pan Fest)’nden sonra Agro Tv CEO’su Doğan Başaran ve Agro TV Kurucu ortaklarından Osman Kuloğlu ile Konya’ya geçtik.  

Türkiye’nin en çok izlenen tarım kanalı Agro TV’nin ve Kuzey Tohumculuk’un  ortakları Ziraat Yüksek Mühendisi Mustafa Kutlu, Ziraat Mühendisi Ayhan Ündücü ve Hakan Ündücü’nün bu bölgede domates başta olmak üzere tarımda önemli çalışmalar yapıyor. İlk kez Konya’da domates hasadına katıldık. Domates hasadının ve kurutma işleminin yapıldığı alandan Taner Öztürk’ün sunduğu iki ayrı canlı yayın yaptık. İlkinde ağırlıklı olarak domatesi konuştuk. İkinci yayında çiftçilerin katılımı ile çiftçi meclisi toplandı ve domates dışındaki diğer ürünleri, bitkisel üretim ve hayvancılığı konuştuk.

Domatesin üretim süreci ve teknoloji kullanımı 

Kuzey Tohumculuk CEO’su ve Agro TV Yönetim Kurulu Başkanı Ziraat yüksek Mühendisi Mustafa Kutlu ile ilk yayında domateste bu yıl yaşananları ve alınması gereken dersleri uzun uzadıya konuştuk. Kutlu’nun anlatımıyla domateste olup bitenler özetle şöyle:

1-  Burada Mart ayı itibariyle tarlalarımız işlemeye başladık. Mart - Nisan ayları toprak işlemeyle geçti. Planlamamıza göre, 25 Nisan'da ekime başlayıp 15 Mayıs'ta bitirmek üzere fide siparişlerimizi verdik. Tarlalarımız 25 Nisan'da hazır olmasına rağmen en büyük sorun olan iklim bizim çalışmalarımızı aksattı. Hiç beklenmedik şeyler oldu. Yağmurun ardı arkası kesilmedi. Fidelerimizi 20 gün bekletmek zorunda kaldık. Konya Akören Kışla Köyü’nde yaklaşık olarak 700 dekarlık bir alanda 2 milyon civarında fideyi ektik.

2- Diğer bölgelerde olduğu gibi burada da en önemli sorun kalifiye eleman, işçi bulmak. Kalifiye işçi bulmak gerçekten çok büyük sorun oldu. Bunu bildiğimiz için teknolojiye yatırım yaptık. Makinalı hasada uygun olarak doğru çeşit seçerek dikim yaptık. Makineli hasat için ürünün en az yüzde 60’ının kızarması lazım. Bu oran yakalandıktan sonra hasada başlıyoruz. Bir yandan da zamanla yarışıyoruz. Yağmur gelmeden hasadı yapıp domatesi kurutmamız gerekiyor. Hasadın tamamını makinalı olarak yapıyoruz. Makineyle topladığımız domatesleri römorklara koyuyoruz. Yani kasaya girmeden doğrudan traktör römorku ile kesim alanına getiriyoruz. Kasasız bir şekilde indirdiğimiz domatesi sergi alanına getirip sergi alanında kesme makineleriyle kesip güneşte kurumaya bırakıyoruz. Daha sonra da kuruyan domatesi de yine makineyle yerden alıp burada kurduğumuz mini tesisimizde işleyip çuvallara koyup soğuk hava deposuna götürüyoruz. 

Çiftçi neden para kazanamadı?

3- Domates çok kıymetli bir ürün ama yok pahasına alınıyor. Domatesin Türkiye'deki hikayesi Adana'dan başlayan Ege ile devam edip Ege devam ederken Güneydoğu'nun çıktığı Güneydoğu ve Ege devam ederken sonlarına doğru da İç Anadolu'da yoğunlaştığı bir üründen bahsediyoruz.

Bu döngüye baktığınızda geçen yıl Adana’da üretenler para kazandı. Ege'ye geldiğimizde geçen yıl kasaya kilosu 7 liradan domates sattılar. Bir önceki yıl salçalık domatesin kilosu 3 - 3,5 liradan alınmıştı. İlk başta sözleşmeli olan ürünü aldılar. Açığa ekim yapanların ürünü alınmadı.  Ama sonradan ürüne talep olunca açığa ekim yapanların da ürünü alındı. En son İç Anadolu’ya geldiler. Buraya gelindiğinde iç piyasada fiyatlar yüksek diye ihracata kısıtlama geldi. Salça üretimi yavaşladı. Domates alımı azaldı. İç Anadolu üreticisi bundan zarar gördü. Son 2 yıldır darbeyi yiyen İç Anadolu Bölgesi çiftçisi oldu. Diğerleri en azından kurtardı, zarar etmedi.

4- Bu yıla geldiğimizde Adana zaten ekilişten çekildi az bir ekiliş yapıldı. Ege ve Güneydoğu ilk başta iyi gidiyordu sonradan kötüye döndü. Salça fabrikalarının İç Anadolu’ya gelmemesi otomatikman üreticiyi zor durumda bıraktı. Çünkü bölgede 300 bin dekarın üzerinde bir ekiliş var. Bu 300 bin dekarlık ekiliş her yıl şu oluyordu belli bir kısmı salçaya gidiyordu belli bir kısmı kurutuluyor belli bir kısmı da kasaya. Kasaya sokulan her zaman için iri boy yani 150 gram üstü meyveye sahip olan artı sert ve kasada da bekleyebilecek mahsuldü. Salça fabrikalarının gelmemesi otomatikman o büyük ekiliş alanına haiz olan salçalık domatesin kasaya girmesine sebep oldu. Çünkü çiftçinin yapacak başka bir şansı yok, bu tarlayı ya kaldıracak ya sürecek. Kaldırması için de tek şansı bunu kasaya sokmaktır. Kasaya baktığınızda ok kaliteli bir domates var bir de kalitesiz salçaya gidecek çürük çarık içeren bir kasa var. Bunun ikisini yan yana getirdiğinizde birbirinin fiyatını bozdu şu an sosyal medyada şunu görüyoruz 2,5 - 3 liraya domates satmaya çalışıyorlar. Domatesin kilosunu 3 liraya sattığınızı düşünelim. Bunun zaten 1,2 lirası işçilik geriye kaldı 1,8 lira. Yüzde 3 komisyon bedeli var. Bunun firesi var. Fireyi düştükten sonra eline geçecek para 1,5 lira. Bir dekardan 8 ton aldığında alacağı para 12 bin lira. Bu da çekle ödeniyor. Çekin vadesi 2025 yılı Mayıs veya Haziran ayıdır. Bu ticaret nasıl dönecek burada bu çiftçinin zararı nasıl karşılanacak?  Bu çiftçi borcunu nasıl ödeyecek?  Çiftçinin borcu olan esnaf firmalara borcu nasıl ödeyecek?  Bunların hepsi bir zincirleme gidecek.

Domatese de taban fiyat açıklansın

5- Yapılması gereken Tarım Bakanlığı, Ticaret Bakanlığının bir araya gelmesi lazım.  En azından buğdaya nasıl bir taban fiyat veriyorsanız, diğer ürünlere fiyat açıklıyorsanız domatese de bir fiyat açıklanmalı ve bunun altında ticarete izin verilmemeli. Şöyle bir mantık var mı? Domatesin maliyeti 3,5 lira, biz domatesi salça fabrikasına satıyoruz 2 liradan. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yoktur.

Domates üreticinin elinde kalınca ve çiftçiler eylem yapınca Tarım Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı devreye girdi ve sanayicilere kilosunu 2,4 liradan çiftçiden salçalık domates alıp bunu salça yaparsanız salçada ton başına 5 bin lira teşvik verileceği açıklandı. 

Fabrikalar da şunu yaptı, domatese 2 lira verdiler nakliyeyi üreticiye yüklediler. Üretici için bakarsanız 40 kuruşu nakliyeye verdi. Geriye kaldı 1,6 lira. Bunun 1,2 lirası da toplama parası çiftçiye kalan 40 kuruş. Diyelim ki bir dönümden 10 ton aldı. Çiftçiye kalan para dönümde 4 bin lira.  Masrafı kaç lira 30 bin lira. Yani çiftçi dönümüne 26 bin lira zararda. Üstelik çiftçiden 2,4 liradan alınan domatesin parası çiftçiye 5-6 ay sonrasına kesilen çek ile ödeniyor.                   

Fiyat ne kadar olmalı?

6- Domatesin fiyatı ne kadar olursa çiftçi zarar etmez? Bu günün koşullarında domatesin kilosunun minimum 3,5 - 4 liradan salçaya alınması gerekiyor. Çünkü bu sene iklim kaynaklı verimler de düşük yani bizde yüksek olduğuna bakmayın bizim burada full bir bakım var. Normal çiftçi olarak baktığınızda bölge ortalaması geçen yıllarda 8 tondu bu yıl 6 tona düştü. 

Kuru domates üretimi iki katına çıktı

7- Salça fabrikaları domatesi almayınca daha fazla kurutulmaya başlandı. İhracatla birlikte kurutulmuş domates talebi 23-24 bin ton. Fakat bu yıl üretilmiş olan kuru domatesin 45 bin ton civarında olması bekleniyor. Biz burada üretiyoruz ve ürettiğimizi hemen burada işleyip fabrikaya yolluyoruz fabrikada soğuk hava deposuna giriyor ve çok güneş altında beklememiş oluyor. Çünkü bu malın kuruduktan sonra güneş altında beklemesi de zarar. Neden? Çok kuruduğunda tat, aroma düşecektir ve daha da sert olacaktır. Yani belli bir et kalınlığı kalmayacak daha da incelecek, kağıt gibi olacaktır.

Özetle, domateste ve diğer birçok üründe çiftçi büyük zarara uğradı. Bu zararın karşılanması, tazmin edilmesi çok zor. Herkesin bu sezondan ders çıkarması ve aynı hataların tekrarlanmaması gerekiyor. Bunun için üreticinin sesine kulak verilmeli, talepleri yerine getirilmeli. Çiftçi üretmezse aç kalırız.

Çiftçi üretimden vazgeçip tarlasını kiraya veriyor 

Ziraat Yüksek Mühendisi Mustafa Kutlu, bölgede çiftçilerin üretim yerine tarlalarını kiralamaya başladığını belirterek yaşanan süreci şöyle özetledi: “Biz bu bölgeye yeni geldik geçen yıl ilk üretimimizi yaptık. Bu bölgede patates tohumluğu üretimi, az da olsa pancar ekimi, mısır, biraz da çilek ve çerezlik ayçiçeği ekimi var.

Çiftçi artık tarımdan vazgeçiyor. Mesela bazı köyler var, köylüler birini temsilci (elçi) seçmiş herkes diyor ki sen git görüş bu tarlaları kiraya verelim. Bana telefonlar geliyor, “kiralık tarlalar var tutar mısınız?”  Ne kadar diye sorduğumda, buranın dönümüyle mesela 3 bin dönüm diyor. Yani aşağı yukarı 7 bin 500 dekar. O elçi “bu 7 bin 500 dekarın hakkı bende ben kime verirsem o işleyecek, çiftçilerle anlaştım” diyor. Şimdi baktığınızda 7 bin 500 dekarlık bir ekiliş normal olarak ülkemiz şartlarında çiftçi başına düşen arazi miktarına göre oldukça yüksek. Bunun şirketler veya yabancılar tarafından alınıp işlendiğini düşünürseniz ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız.

Ukrayna gibi oluruz uyarısı

Geçmiş yıllarda Ukrayna’da bazı yatırımcılara danışmanlık yaptığını hatırlatan Mustafa Kutlu: “ Bu araziler şirketlerin eline geçtiğinde bir şirket kaç tane çiftçinin yerine üretim yapacak. Biz şu anda Ukrayna’nın gittiği yere doğru gidiyoruz. Ben 2010'lu yıllarda oraya gittiğimde bazı çerez firmalarımız ayçiçeği üretimi yapıyordu. Ukrayna'da  çerezlik ayçiçeği, çerezlik kabak ekiyorlardı  biz onlara danışmanlık yapıyorduk. Gidip baktığımızda köyde 50 bin dekar arazi var, 10 bin dekarı sulu, 40 bin dekarı kuru arazi. Tarım makineleri parkı var.  Bir anlamda köyü satın alıyorsunuz resmen kiralayarak. Bir şartları vardı, oradakileri de çalıştırmak zorundasınız. Köyde ne kadar tarımda çalışacak erkek iş gücü varsa onu çalıştırmak zorundasınız. Her aileden en az birini işe almak zorundasınız. Buradaki köylerimiz de boşaldı. Ukrayna gibi bir gidişatımız var. Bu da beni çok ürkütüyor. Bu kadar verimli toprakları Biz kullanalım elin yabancısı değil. Hollanda biliyorsunuz tarımda bir numara diyoruz.Nerede ekiliş yapıyor? Etiyopya'da, Gana'da ekiliş yapıyor. Oralar hep kimin üstüne Hollanda şirketinin üstüne. Hollanda şirketinin üstüne olunca vergi kime gidiyor Hollanda'ya. O ülkelere hiçbir faydası yok. Biz de aynı konuma düşmeyelim diye çırpınıyoruz.” 

Üretmezsek herkes aç kalır

“Bu bizim son feryadımız, yani artık çığlığım tükeniyor, sesimiz de tükeniyor “ diyen Mustafa Kutlu adeta yalvarıyor: “ Bizi bitirmeye değil, bizi yaşatmaya uğraşsınlar. Biz bitmek istemiyoruz biz yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Çünkü biz yaşarsak üreteceğiz. Biz üretirsek sizler yaşayacaksınız. Bu kadar basit hepsi birbirine zincirleme bağlı. Ben üretmezsem herkes aç kalır. Ben derken de kendim olarak değil çiftçi olarak söylüyorum.Çiftçi üretmedi mi herkes aç kalır net bunu pandemide net bir şekilde gördük. Orada bizi ne kadar değerli kıldılar ama ne oldu? Pandemi bitti değerimiz gene sıfıra düştü. Yine bir pandemi mi gelsin, kötü bir şey mi olması lazım. Kötü bir şey gelmeden bizim değerimizi bilin, bizi yaşatın.  Çünkü biz son çığlıklarımız, son sesimiz kısılmak üzere. Bitmek üzereyiz, sonları oynuyoruz artık bizi bitirmeyi değil yaşatmayı bizi geliştirmeyi düşünsünler. Lütfen herkes sorumluluğunu herkes işinin bilincine varsın.” 

Tüm yazılarını göster