Bu seçimler dönüm noktası olabilir

Şant MANUKYAN Ekofobi

Önümüzdeki birkaç aylık dönemde 2 önemli secim söz konusu olacak. Önce Kanada ardından da Almanya seçimleri. 2020 yılı yaşanmamış olsa farklı dinamikleri tartışacağımız bu secimler bu kez ister istemez Covid’in yarattığı ekonomik sorunlar ve aşı stratejileri üzerinde dönecek. Sadece kriz süresince alınan önlemlerin onaylanıp onaylanmadığı değil aynı zamanda bundan sonra atılacak adımlar konusunda da halkın destek seviyesi görülecek. Kanada seçimlerinin özellikle de Alberta eyaletinin geleceği açısından önemli görmekle beraber bu yazıda Almanya seçimine odaklanmayı tercih ediyorum. Zira bu secimin sonuçları sadece Almanya’yı değil tüm Euro Bölgesini etkileyecek ve en son toplantısını dün gerçekleştiren ECB’nin aldığı kararlardan çok daha etkili olacak.

Dünya ekonomisinin içinde bulunduğu dengesizliğin pek çok nedeni var ve bunlardan biri de Almanya ve Çin’in ihracat bazlı büyüme modelleri. Hatta sıralamada ilk üçe girebilecek kadar önemli.

Almanya açısından 2 kritik olay ülkenin şu anda gösterdiği performansın temel nedeni olarak sayılabilir. İlki 1990'larda yaşanan 2 Almanya'nın birleşmesi ikincisi de Euro’ya geçişle beraber benzer bir dönemde gerçekleştirilen Hartz reformları. 

Almanya'da ücretlerin GSYH'den aldığı pay ABD (ve AB'ye) oranla zaten daha düşükken 90’lardan sonra makas ciddi bir şekilde açılıyor. Ücretlerin yukarıda saydığım iki gelişme ışığında zayıf artışı ve DM'a göre daha zayıf bir para birimi olan Euro'ya geçiş neticesinde Almanya iç tüketimi baskılayarak ticaret fazlası vererek büyüme yoluna giriyor. Ülkede oluşan fazla yatırıma gitmediği için İspanya, Yunanistan ve gibi ülkelere akıyor ve sonrası malum. Eksi faizler ise daha önce de zaman zaman belirttiğim gibi Alman tasarrufçusunu daha fazla harcamaya değil tam aksine belli bir standardı tutturmak için daha fazla tasarruf etmeye zorluyor. Dolayısı ile tüketim daha da zayıflamış oluyor.

Önce Trump ardından Covid ile beraber dünya ticaret büyümesi eski hızını kaybetmiş durumda. Hacim yeni zirve yapsa da momentum zayıflıyor. Çin-Kore-Japonya ve Almanya aynı çuvalın içine koyabileceğimiz ihracat ürünlerine sahip ülkeler ve Almanya'nın en büyük ticaret partnerlerinde Çin hem üretiminin yapısını (Almanya aleyhine) değiştirirken hem de ithalat ikamesine doğru adımlar atıyor. Dünya Bankası verileri ise baktığımızda (son veri tarihi 2018) Almanya için yatırımların GSYH’den aldığı pay 2000 yılından sonra Dünya medyan seviyesinin altına kayıyor.

Büyümenin önemli kalemlerinde durum böyleyken devletin de elini kolunu bağlayan olarak nitelendirebileceğimiz bazı dinamikler var. Borç limiti (debt brake)olarak tanımlanabilecek bu kural ABD'de olduğu gibi yerel hükümetleri dengeli bir bütçe için zorlarken ABD'den farklı olarak Federal hükümetin bütçe açığını da GSYH'nin yüzde 0.35’i olarak sınırlıyor. Covid salgını nedeni ile 2023'e kadar askıda olsa da yine kökeni 1990 birleşmesine dayanan bu kural şu anda sorunlu bir uygulama. 

Genel resmi verdikten sonra bira da politik resme bakalım. Anketlerin doğru çıkması durumunda CDU/CSU ortaklığı Sosyal Demokratların (SD) gerisine düşmüş durumda. Benzer bir an mayıs ayında Yeşillerin anketlerde öne geçmesi ile de yaşanmış ancak kalıcı olmamıştı. Bu nedenle büyük anlamlar yüklemek doğru olmayacaktır. Alternatif hükümetlerden bir tanesi CDU-Yeşiller olarak görülüyor. Ancak bu koalisyonun azınlıkta kalma ihtimali var. Bu durumda son seçimlerde siyasi jargona Jamaika olarak giren alternatif (Siyah-Yeşil ve Sarı renkleri nedeni ile) devreye giriyor. Burada bazı açılardan iş dünyasını da temsil eden ve muhafazakar tandanslı FDP son seçimlerde görüşmelerden çekildiği için belirsiz taş. Dolayısı ile harcamalar konusunda iyi bir senaryo olmayabilir. 

Trafik lambası koalisyonu yani SDP-Yeşiller ve FDP. Temelde ilk iki parti zenginler ve şirketlere getirilecek vergilerle harcamaların artırılmasını, yeşil ekonomiye geçişi ve daha katı regülasyonları savunuyor. FDP bu politikaların bazılarına karşı çıkarken yeşil ekonomiye geçişin de regülasyonlarla değil girişimcilerin eli ile olmasını savunuyor. Gerek Jamaika gerekse trafik lambasında ne yapılacağı kısmen kimin hangi bakanlığı aldığına bağlı olacak. 

Eski günleri anımsatan CDU ve SD koalisyonuna bir de Yeşillerin eklenmesi söz konusu. Ancak SD son koalisyondan sonra ciddi taban kaybettiği için bu koalisyona girmez görüşü yaygın. Yeşilleri çıkartıp FDP'yi koyabiliriz ancak öz değişmiyor. 

Partilerin harcamaları konusunda farklı önerileri var. Yeşiller doğrudan fren mekanizmasını kaldırmak veya kamu yatırımlarını kavramdan çıkartmak istiyor. Bu nedenle Yeşillerin içinde olduğu bir koalisyon olumlu okunacaktır. Yatırımların büyümeye etkisinin hesaplanması ile karar verilmesini isteyenler, bilanço dışı yapılara paslama düşüncesi vb yaratıcı fikirler de var.

Afd tüm partiler tarafından oyun dışına itildiği için büyük bir patlama yapmadığı sürece gündemde olmayacaktır. Azınlık hükümeti ise en az tercih edilen 2. alternatif. 

Netice olarak borçlanma sınırının kısmı veya tamamen kaldırılması, büyüme modelinin ihracattan yatırım ve tüketime doğru çevrilmesi hem sırası ile Almanya-AB ve tüm dünya için olumlu bir gelişme olarak okunması gerekiyor. Bu durum ECB'ye ve dolayısı ile Euro'ya yönelik beklentileri de değiştirecektir.

Tüm yazılarını göster