Bu güvensizliği ve düşük kapasiteyi aşmak kolay değil

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Reel sektörün ekonomiye duyduğu güveni gösteren endeks ve üretimini kıstığının göstergesi olan kapasite kullanım oranındaki düşüklük çok dramatik bir gerileme gösterdi. Her iki gösterge de bir ayda şimdiye kadar görülmedik ölçüde düştü.

Olan oldu da toparlanma nasıl gerçekleşecek? İşler sihirli bir dokunuşla düzelmeyeceğine göre güvensizlik ve düşük kapasiteli çalışma ve dolayısıyla az üretim bir süre daha devam edecek. Çıkışın başlaması da pek kolay olmayacak.

Bir süre önce ekonomik göstergeler için "don vurmamış çiçek" benzetmesi yaparak açıklananların "korona vurmamış veriler" olduğunu belirtmiş ve korona darbesi yemiş verilerle yakında karşılaşılacağının altını çizmiştik. İşte koronalı veriler yavaş yavaş gelmeye başladı.

Geçen hafta sonu açıklanan iki veri, reel sektörün nasıl bir moralsizliğe sürüklendiğini ve üretimini azaltmak zorunda kaldığı için kapasitesinde nasıl bir kısıntıya gittiğini çok dramatik bir şekilde ortaya koydu.

Geçen yılın ekim ayından bu yılın şubatına kadar 100'ün üstünde oluşan ve martta 98.6 ile yine de yüksek sayılabilecek bir düzeyde bulunan reel kesim güven endeksi nisanda bir anda 62.3'e indi. Endeksin bir ayda böylesine hızla gerilediğine daha önce hiç tanık olunmamıştı.

Reel kesim güven endeksi daha önce nisandakinden daha düşük düzeylere inmişti ama bu iniş daha ılımlı bir şekilde gerçekleşmişti.

Söz konusu endeks, 2008'in kasım ayında 59.8 ile şimdiye kadarki en düşük düzeye inmiş, ancak bir önceki aya göre gerileme bu yılın nisanındaki kadar dramatik ve keskin olmamıştı.

Bu yıl nisandaki endeksin, 2008'in kasım ve aralık ayları ile 2009'un ocak ayından sonraki en düşük düzeye işaret ettiğini de vurgulayalım.

Reel kesim güven endeksi 2007 yılı başından bu yana, yani tam 13 yıl 4 aydır, bir başka ifadeyle 160 aydır hesaplanıyor. İşte bu yılın nisandaki endeks, bu 160 ayın en düşük dördüncü endeksi oldu.

Nasıl geride kalacak?

Tamam, olan oldu; endeks nisanda bu düzeye kadar geriledi. Önemli soru, düştüğümüz bu durumdan, bu güvensizlik çukurundan nasıl ve ne zaman çıkabileceğimiz.

Her ne kadar bazı aklıevveller koronanın biteceği tarihi bile verebiliyor; öylesine gelişmiş beyinlere, öngörü sahibi insanlara sahibiz ama doğrusu kimse reel kesimin güveninin ne zaman yerine gelebileceğini bilemiyor. Korona için bitiş tarihi verenlere bir güvenilebilse, reel kesim de ona göre kendini toparlayacak; ama olmuyor işte!

Korona suya atılan taş gibi ilk etkisini, ilk halkalarını yaptı henüz. Biliyoruz ki o halkalar giderek büyüyecek, genişleyecek. Ne yazık ki ve öyle görünüyor ki reel kesimin güveninin nisandaki kadar hızlı gerileme göstermese de bir süre daha düşeceğine ve sonrasında bir dönem yatay seyrettiğine tanık olacağız.

Yani öyle tez zamanda bir geri dönüş, bir V çıkışı söz konusu olacak gibi görünmüyor.

Bu kapasite kullanımı "Üretmiyorum" demenin başka yolu

Reel sektör bir yandan hem "Ekonomiye güven duymuyorum" der, diğer yandan adeta tam kapasite çalışır ve üretim yapar mı, yapmaz elbette.

Nisan ayının üretim gerçekleşmesine ilişkin verileri henüz bilmiyoruz ama üretimin nasıl gelebileceğine ilişkin öncü gösterge olan kapasite kullanımında nereye inildiğini görebiliyoruz.

Son bir yılın kapasite kullanım oranına bakıyoruz; önceki on bir ay küçük iniş çıkışlarla seyreden oran nisanda dibe oturmuş. Martta 75.3 olan kapasite kullanım oranı nisanda 61.6'ya inmiş.

Kapasite kullanım oranına ilişkin veriler de 2007 yılı başından bu yana, yani 160 aydır açıklanıyor. Nisandaki 61.6, bronz madalya(!) kazanmış durumda. Oran daha önce 2009'un mart ve nisanında daha düşük gerçekleşmişti.

Hem reel sektör güven endeksinde, hem kapasite kullanımında 2008-2009 küresel kriz dönemine dönmüş durumdayız. Ama bir kez daha vurgulayalım; o dönem güven endeksindeki düşüş de, kapasite kullanım oranındaki düşüş de çok daha ılımlıydı.

Çıkış çok zor olacak, çünkü...

Şimdi baş aşağı çakıldık! Yalnızca biz değil tabii ki, tüm ülkeler aynı durumda. Zaten bu darboğazdan çıkışı güçleştiren de bu.

Sorun yalnızca bizim sorunumuz olsaydı, örneğin ürettiğimizi ihraç edebilecek potansiyel bulunsaydı, sorunu daha kolay atlatabilirdik. Oysa şimdi tüm dünya adeta kabuğuna çekilecek, tüm ülkeler küçülecek; tüketim ve ithalat azalacak

. Az üreten, az tüketen, az harcayan bir dünya...

Sorunun kısa sürede geride kalmasını engelleyecek en önemli etken de bu zaten.

Yabancı üç buçuk ayda 7.6 milyar dolarlık satış yaptı

Korona tüm dünya ekonomilerini öylesine sarstı ki, buna bir de ülkenin kendi riskleri eklendi mi sorun daha da büyüyor.

Hep vurgulandı; korona yüzünden varlık fiyatları gerileyecek, bu kapsamda hisse senedi fiyatları da düşecek, diye. Nitekim bizde de öyle oldu, fiyatlar hızla geriledi.

Bunda yabancı yatırımcının yoğun satışları da etkili. Yabancıların satışıyla hem fiyatlardaki düşüş hızlandı, hem de bu satışla elde edilen TL'nin dövize çevrilmesiyle oluşan talep döviz fiyatları üstünde baskı oluşturdu.

Yabancı yalnızca hisse senedinden de çıkmış değil. Asıl çıkış devlet iç borçlanma senetlerinden oldu.

Yabancı yatırımcı yılbaşından 17 Nisan'a kadar geçen üç buçuk ayda 2.5 milyar dolarlık hisse senedi ve 5.1 milyar dolarlık devlet iç borçlanma senedi sattı. Üç buçuk aydaki toplam çıkış böylece 7.6 milyar doları buldu.

Yurtdışında yerleşiklerin hisse senedi ve DİBS alım satımına ilişkin verilerin 2005 yılından bu yana olan dönem için açıklandığını daha önce de belirtmiştik. İşte bu yılın ilk üç buçuk ayındaki çıkış, 2015'in tümündeki 8.8 milyar dolarlık tutardan sonraki en büyük çıkışa işaret ediyor.

Dikkat ediniz, 8.8 milyar dolar bir yıllık, bu yılın 7.6 milyar doları ise üç buçuk aylık. Şu kaydı düşelim; tabii ki yılın kalan döneminde çok farklı bir tablo görebilir, yeniden giriş yaşandığına tanık olabiliriz.

Son haftaların en düşük çıkışı

Her ne kadar üç buçuk aylık dönemde rekor bir çıkış gerçekleşmişse de 10-17 Nisan haftasındaki çıkış görece düşük kaldı.

Yabancılar söz konusu hafta 110.9 milyon dolarlık hisse senedi ve 66.7 milyon dolarlık DİBS sattı.

Böylece hisse senedinde son sekiz haftanın, DİBS'te ise son on bir haftanın en düşük satışı gerçekleşmiş oldu.

Tüm yazılarını göster