Veriler kredi pompalamanın yatırımlar, özel tüketim ve büyümeyi hızlandırma etkisinin gittikçe zayıfladığını ve son dönemde bunun en yüksek düzeyine çıktığını gösteriyor.
Bir önceki yazımızda ikinci çeyrekte ekonomi yüzde 10’a yakın küçülürken, cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranının, yüzde 10’luk büyüme dönemlerindeki ile yarışan bir düzeye fırlamasına dikkat çekmiştik.
Bugün de konuya bir başka pencereden, kredi hacmi artışı ile GSYH artışı ilişkisi penceresinden bakacağız. Bunun için cari fiyatlarla GSYH verileri ile Merkez Bankası’nın haftalık bankacılık verilerinden aldığımız yurtiçi kredi hacminin seyrini, ilişkisini değerlendireceğiz.
Sayfadaki birinci grafik her çeyrekteki 13 haftalık yurtiçi kredi hacminin yıllık değişimi ile cari fiyatlarla çeyreklik GSYH miktarının yıllık değişimini karşılaştırıyor.
Grafikteki ilk dikkat çeken hareket 2008-9 ekonomik krizi sonrasında 2010 ve 2011’de ekonomide yüksek büyüme hızlarına ulaşılırken kredilerin de patlamış olması. Sıcak para girişiyle beslenen kredi patlamasının büyümedeki aşırı ısınmanın birinci derecede etkeni olduğu görülüyor. Bunun faturası, cari açıkta patlama ve ardından gelen uzun süreli durağan ve kırılgan bir ekonomi oldu.
Bununla birlikte kredi hacmi ile GSYH büyüklüğü, eğilim olarak aynı yönde hareket etti.
Son dönemde bu paralellik keskin bir şekilde bozulmuş durumda. Kredi hacmi bir yıl öncesine göre keskin bir şekilde artmasına rağmen ekonomi küçülme yönünde hareket ediyor. Yılın ikinci çeyreğinde bu çelişki en yüksek düzeyine ulaştı.
İkinci çeyrekte yurtiçi kredi hacminin 13 haftalık ortalaması bir yıl öncesine göre yüzde 22.75 artmasına karşı cari fiyatlarla GSYH sadece yüzde 1.28 arttı. Cari fiyatlarla yatırımlardaki artış da yüzde 9.63 ile kredi hacmindeki artı oranının yarısından bile düşük. Kredi kartı ve tüketici kredisi hacmindeki yüzde 26.13’lük artışa karşın hanehalkı tüketiminin cari fiyatlarla yüzde 1.89 artması da aynı resmin farklı bir yüzü.
Bu durum, pandemi etkisiyle ortaya çıkan bir şey de değil. Kredi hacmi ile GSYH arasındaki uzun dönemli ilişkiyi yansıtan dördüncü grafik, kredi artışının büyüme etkisinin giderek zayıfladığını ve son dönemde bu eğilimin hızlandığını gösteriyor.
2006 yıllık değerlerini 100 alarak oluşturduğumuz endekse göre 52 haftalık ortalama yıllık kredi hacminin endeks değeri ikinci çeyrekte bir yıl öncesine göre 148 puan artarken GSYH endeksi sadece 58 puan arttı.
Bu resimden alarm verici bir sonuç çıkıyor. Kamu zoruyla kredi hacmini patlatarak büyümeyi hormonlu olarak hızlandırma politikası artık sonuç vermiyor. Üstelik şirketler ve hanehalklarının borçluluk oranlarını artırarak ekonomideki kırılganlıkları artırıyor. Ekonomiye ve siyasete güven olmayınca ucuz kredi pompalamak, ekonomik büyümeyi değil dövize, altına, çelik kasaya talebi patlatıyor.