Ekonomide bir sarmala girdik. Önümüzdeki iki ay boyunca enflasyondaki yükseliş devam edecek. Hatta üç ay içerisinde tüketici fiyat endeksi TÜFE’deki %16,19, üretici fiyat endeksi ÜFE’deki %31,20’ye yakınsayacak. Hatırlayalım; 2018’de önce ÜFE tırmanmış sonra da TÜFE zıplamıştı.
Nisan ve Mayısta Merkez Bankası’nın kıpırdamaya mecali olmayacak. Zira enflasyon buna izin vermeyecek. Dolar bir yandan, enflasyon bir yandan; faizi yukarıda tutacak. Guvernör, çabalasa bile yapışkan enflasyon ve zıplamış kurla; sadece TCMB politika araçlarıyla baş edebilmesi güç…
Merkez’in cephanesine bakalım; 3 temel silahı var; 1-kredibilite, 2-rezerv, 3- faiz. Birinci silah, Ağbal Vakası ile uçtu. İkincisi zaten o gelmeden kayıptı. Üçüncüsü; Cumhurbaşkanı’nda… Elinde silah olmadan Kavcıoğlu ne yapabilir? Piyasanın Robin Hood’u değil, Don Kişot’u olur.
Tüm bunlara rağmen, Kavcıoğlu’nun ifadesiyle; “faizi, enflasyon üzerinde oluşturmaya devam edeceğiz” söylemi önemli… Guvernör, ekonomistlerle buluşmasında, sıkı para politikasını sürdüreceğini, enflasyonun öncelikli hedef olduğunu yineledi ama bu sözler iyi niyet temennisinden öteye gidemiyor.
Görünen; yeni başkanın TCMB’nin kurumsal kimliğinde Ağbal’ın adımlarını öne çıkardığıdır. Ancak sorun, bunun ne kadar süreceği, hayata geçirilip geçirilemeyeceğidir. Faiz düşürse döviz çıldıracak, yükseltse kellesi tehlikede…
TURİZM FIRSATINI KULLANMALIYIZ
Yaz geliyor. Turizm fırsatını kullanıp döviz girişini artırabiliriz. 2019’da 34,5 milyar $ kazandık, geçen yıl %65 kayıpla 12,1 milyar $’da kaldık. Ancak aşının da etkisiyle, bu yıl turizmden kazanabiliriz.
Reel sektörün reform beklentisini göz ardı etmez, yurtdışı ilişkilerini onarırsak, Türkiye’yi farklı bir rotaya taşıyabiliriz. Çözüm yaratarak Türkiye öyküsünü öne çıkarmayı neden istemiyor olabiliriz ki? Doğru ölçümleyemediğimizden olabilir mi?