Bu değirmen taşıma suyla seçime kadar döndürülecek; peki sonra?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ 2023'ü "seçimden önce-seçimden sonra" diye ikiye ayırmak gerek. 

✔ Seçim öncesi ve sonrasının ekonomi politikalarında amaç aynı, araç ayrı.

✔ Amaç, döviz bulmak; araç ise seçim öncesinde taşıma döviz, seçim sonrasında kalıcı döviz.

2023, iki bölümde ele alınması gereken bir yıl. Birinci perde, seçime kadar. Seçim sonrası ise ikinci perde... Ama bu demek değil ki yılı tam ortadan ikiye bölerek bunu söylüyorum. Seçim ne zaman yapılırsa ona göre bir bölünme olacak.

Belki ilk perdeyi de iki bölümde düşünmek mümkün. Seçimin bir-iki ay öncesini bir bölüm, daha öncesini başka bir bölüm gibi de düşünebiliriz. Çünkü sandıktan hangi ittifakın galip çıkacağına dönük beklentilerin netleşmeye başlamasıyla birlikte ekonomiyi doğrudan etkileyecek bir dizi somut dalgalanma görmemiz çok muhtemel. Bir anlamda seçim sonucuna erken verilecek tepkiyi sandıklar açılmadan görebiliriz, piyasa oyuncuları buna göre pozisyon alabilir.

Her şeyin başı döviz!

2023’te neler yaşanacağını irdelemeden önce, bırakalım geçmiş yılları, 2021 ve 2022’ye bakarak şu somut teşhisi koymak durumundayız:

“Türkiye’nin en temel sorunu, yeterince döviz kazanamamasıdır.”

Döviz eksikliği aslında bir sonuç tabii ki... Dış ticaret dengesi daha iyi kurulmuş olsa ya da oluşan açık diğer gelirlerle kapatılabilse... Açık mı verdik, o zaman dış kaynak girişinde sorun yaşanmasa, kaynak bulamadık mı, hiç olmazsa ucuz borç alınabilse...

Bu durumda döviz eksikliği sorunu olmaz, bu eksiklik yüzünden kurlar tırmanmaz ve bu da enflasyona rekorlar kırdırmaz.

Ne çare ki yeterince dövizimiz yok, bulamıyoruz. Yarattığımız güvensizlik yüzünden ne doğrudan yatırım, ne portföy yatırımı çekebiliyoruz, portföy yatırımı olarak gelen döviz de neredeyse tümüyle gitti. Borç verenler bu çaresizliğimizi görmüyor mu, onlar da durumu fırsata çevirip bizi yüksek faiz ödemeye zorluyor.

İşte 2023’ün de, sonrasının da en önemli sorunu budur; dövizdir.

Türkiye 2021’de başlatılan faiz indirimi ve o çerçevede uygulanan ekonomi politikasından ötürü döviz bulamadığı gibi elindekileri de kaybetti. Sonra başlandı taşıma suyla değirmen döndürülmeye...

O değirmen seçime kadar dönsün yeter!

Yoksa ihracatçının dövizine el koy, turizm sektörünün dövizine göz dik, bankalara her gün bu konuda bir dizi engel koy ve adeta zorla düşük faizli kamu kağıdı sat, bununla tehdit et, yine bankaların döviz işlemine saat sınırlaması getir, yurtdışına döviz transferine engel çıkar, liralaşma adı altında TL tasarrufların önemli bir bölümünü döviz endeksle, yani dolarlaşmaya bel bağla... Nereye kadar?

“Kur artmadan seçimi görelim, yeter!”

Ya sonra?

Bugünün ekonomi politikası ya da tercihleri hiç kuşkunuz olmasın seçimden sonra terk edilecek ve Türkiye makas değiştirecek.

Şu anki durumumuz, ders çalışmayı son ana bırakan ve günlerce yatıp yatıp sınav gününden önceki gece sabahlayarak eksiklerini gidermeye uğraşan öğrencilerin yaklaşımına benziyor.

Haftaların yanlışını bir gecede düzeltmeye çalışan öğrenci gibiyiz.

Haftalar bizim yıllarımız, bir gece de seçime kadar olan aylarımız...

Dün kanlı bıçaklı olduğumuz ülkelerle bugün kucaklaşmak zorunda kalmamız da okulda omuz attığı arkadaşından ders notu istemek durumunda kalan öğrencilerin haline benzemiyor mu?

Çaresiz kaldık çünkü! Bize döviz lazım, döviz!

Seçime kadar kurları burada tutacak dövizi bulalım, bu sayede enflasyon artmasın yeter!

Sonrası mı; hele bir yetki tekrar alınsın, bir çare düşünülür.

O çare ne?

Seçimden sonrasının çaresi mevcut ekonomi politikasını ters yüz etmektir.

Daha önce de kaç kez yazdım; hiç kimse AKP faiz artırmaz diye bakmasın. Artırır, daha önce de defalarca artırdı. Seçimden sonra yaşanacak temel değişiklik de budur.

Aslında sözünü ettiğim faiz artırımı, pratikte bir artırım olmayacaktır. Zaten piyasa için hiçbir önemi ve gösterge olma niteliği kalmayan politika faizi, gerçek faiz düzeyine yaklaştırılacaktır, o kadar. Dolayısıyla bu gerçek anlamda faiz artışı bile sayılmaz. Ama bu en azından bir niyet ifadesidir, “Ekonominin kurallarına aykırı hareket etmeyeceğiz” demenin bir yoludur.

Çünkü döviz değirmeni Rusya’dan ve Körfez ülkelerinden gelen emanet birkaç milyar dolarla daha fazla dönmez. Türkiye ciddi bir ekonomi politikası uygulamasına yönelmek ve en azından portföy yatırımı çekebilir hale gelmek durumundadır.

Millet ittifakının ne yapacağı bellidir. Seçimi kazanan Cumhur ittifakı olduğu takdirde onların da yapabileceği başka bir şey yoktur.

Bu ekonomi politikası değişecek ve araç ne olursa olsun, Türkiye’ye sağlıklı döviz girdisi sağlayacak bir politika seti uygulamaya konulacaktır.

Değirmenin suyu kesilirse...

İşte o zaman yandık ki ne yandık!

Ağustosun son haftasında 18 liranın üstüne çıkan dolar dört ayı aşkın süredir 18.00-18.70 arasında “sıkıştırılmış” durumda.

Hele hele son üç ay... Dolar eylül sonunda 18.50’nin üstüne çıktı ve üç aydır 18.50-18.70 arasında seyrediyor.

Bu durum taşıma dövizle sağlandı.

Buna rağmen fiyat artışı her ne kadar geçmiş aylara göre hız kesmişse de yine de geçmiş yıllar ortalamasının üstünde.

Şimdi soralım:

“Dövizde yeni bir atak başlarsa, ekonomide dengeler ne yönde bozulur, neler olur ve bu durum seçim sonuçlarını nasıl etkiler?”

Tüm yazılarını göster