BRICS’in küresel etkisi artıyor

Dr. S. Armağan VURDU DEVR-İ ÂLEM

BRIC kavramı ilk olarak 2001 yılında Goldman Sachs ekonomisti Jim O'Neill tarafından Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin gibi hızla büyüyen ekonomilere sahip ülkeleri ifade etmek için kullanıldı. Bu dört ülkenin potansiyel gücü ve ekonomik büyüme hızı, dünya ekonomisine yön verecek yeni bir güç bloğu olarak BRIC kavramının ekonomi ve finans dünyasında kendine giderek yaygın bir kullanım alanı bulmasına neden oldu. 2009 yılında Rusya’da gerçekleştirilen ilk liderler zirvesi ile jeopolitik bir blok olarak BRIC kuruldu. 2010 yılında Güney Afrika’nın da katılmasıyla blok BRICS adını aldı. Gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını savunmak ve çok kutuplu bir dünya düzenine katkıda bulunmak amacını taşıyan BRICS'in oluşumu, özellikle Batı merkezli ekonomik ve siyasi kurumlara bir alternatif olarak dikkatleri çekti.

BRICS üyeleri, her biri farklı ekonomik, siyasi ve sosyal dinamiklere sahip ülkelerden oluşmakta. Latin Amerika'nın en büyük ekonomisi Brezilya zengin doğal kaynaklara, güçlü tarım ve enerji sektörlerine sahip. Enerji rezervleri ve askeri gücü ile öne çıkan Rusya, dünya genelinde stratejik bir aktör konumunda. Hindistan, hızla büyüyen ekonomisi ve genç nüfusu ile dikkat çekerken, teknoloji ve hizmet sektörlerinde son dönemde önemli bir ilerleme kaydetti. Çin, dünya ekonomisinde en büyük oyunculardan biri olarak, üretim ve ihracatta liderliği elinde bulundururken aynı zamanda küresel ticarette önemli bir rol oynuyor. Afrika kıtasının en gelişmiş ekonomisi olan Güney Afrika ise doğal kaynaklar ve madencilik alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri. 

Resmi bir üyelik başvuru süreci olmayan BRICS’e katılım, talep eden ülkelere tüm BRICS üyesi devletlerin onayı ile üyelik daveti gönderilmesi ile gerçekleşiyor. Bu kapsamda 2023 yılında Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne BRICS’e katılım için resmi davet yapıldı. Bu ülkelerden Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri 2024 yılında BRICS’e resmi olarak üye oldular. Arjantin ise geçtiğimiz yıl gerçekleşen seçimlerde yaşanan hükümet değişikliğinin ardından BRICS’e katılımdan vazgeçti. Suudi Arabistan da davet almasına rağmen henüz resmi olarak üyeliği onaylamadı.

Yeni üyelerin katılımı, BRICS'in mevcut küresel etkisi ve ekonomik gücünü daha da artırdı. BRICS ülkeleri, toplam 27,3 trilyon dolar ekonomik büyüklük ile dünya ekonomisinin yaklaşık %26'sını, toplam 3,6 milyar nüfus ile dünya nüfusunun yaklaşık %43,7'sini oluşturuyor. BRICS ülkeleri dünya ticaretinde de önemli bir pay sahibi. Bloğu oluşturan 9 ülke toplamda 4,6 trilyon dolar ihracat ve 3,4 trilyon dolar ithalat gerçekleştirirken, dünya ticareti içinde yaklaşık %30 pay alıyor. BRICS ülkelerinin Türkiye ile de önemli bir ticaret hacmi var. 2023 yılında Türkiye BRICS ülkelerine toplam 23,9 milyar dolar ihracat yaparken, bu tutarın toplam ihracatımız içindeki payı %12,9 seviyesinde gerçekleşti. BRICS ülkelerinden gerçekleştirdiğimiz ithalat ise 121,2 milyar dolar ile %33,5 paya sahip.

Günümüzde BRICS, uluslararası arenada siyasi ve diplomatik etkisini giderek artıran, çok kutuplu dünya düzenini destekleyen bir blok olarak öne çıkıyor. Üye ülkeler, Batı merkezli kurumların küresel hakimiyeti karşısında, Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası kuruluşlar nezdinde reform taleplerini dile getiriyorlar. BRICS, özellikle gelişmekte olan ülkelerin sesini duyurmak ve onların küresel karar alma süreçlerine daha fazla katılımını sağlamak için ortak bir duruş sergiliyor. Blok, tek taraflı yaptırımlara karşı çıkarken, özellikle ülkelerin egemenliğine saygı duyulması gerektiğine vurgu yapıyor. 

Bu kapsamda BRICS son dönemde Batı merkezli kurumlara bir alternatif olarak yükselen bir güç bloğu haline geldi. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi Batılı ülkeler tarafından yönetilen küresel finans kuruluşlarına karşı, BRICS ülkeleri kendi ekonomik ve finansal iş birliği platformlarını oluşturdu. Bu çabanın en somut örneklerinden biri, 2014 yılında kurulan Yeni Kalkınma Bankası (NDB) olarak karşımıza çıkıyor. BRICS, bu tür girişimlerle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik bağımsızlıklarını artırmalarına ve Batı'nın uyguladığı mali ve siyasi kısıtlamalardan kaçınmalarına yardımcı olmayı amaçlıyor. Ayrıca, küresel karar alma süreçlerinde daha fazla söz sahibi olmak için BM reformları gibi konularda BRICS ortak tavır sergilemeye çalışıyor.

Diğer yandan ekonomik dengesizlikler ve rekabetin oluşturduğu gerilimler sebebiyle BRICS ülkeleri arasında zaman zaman anlaşmazlıkların ortaya çıktığını görüyoruz. Ülkeler arasındaki ekonomik farklılıklar, BRICS içinde rekabeti körüklerken, ortak hedeflere ulaşmak için iş birlikleri yapılması noktasında zorluklar yaşanmasına neden oluyor. Bilindiği gibi BRICS ülkeleri farklı siyasi sistemler ve ideolojilerle yönetiliyor. Bu durum grup içinde siyasi uyumsuzlukların yaşanmasına neden oluyor. Bu farklılıklar, özellikle insan hakları ve demokratik reformlar gibi konularda ortak bir duruş sergilenmesini zorlaştırıyor. Ayrıca, bu ülkelerin kendi bölgesel çıkarları ve dış politika öncelikleri de farklılık gösterdiği için, BRICS içinde ortak bir siyasi vizyon oluşturmak bazı durumlarda güçleşiyor. Öte yandan, bu çeşitlilik farklı perspektiflerin bir araya gelmesine imkân tanıması açısından bir fırsat olarak da değerlendirilebilir.

BRICS'in yeni üyelerin katılımıyla genişlemesi sıklıkla gündeme gelen bir konu. Birçok gelişmekte olan ülke, BRICS'in sunduğu alternatif yapıya katılmaya ilgi gösteriyor. Türkiye’de bu ülkeler arasında. Bu kapsamda 22-24 Ekim tarihleri arasında Rusya’ya bağlı Tataristan'ın Kazan şehrinde düzenlenen 16. BRICS Liderler Zirvesi'ne Sayın Cumhurbaşkanımız da iştirak etti. Bir NATO üyesi olan ve AB ile yakın ilişkileri bulunan Türkiye’nin zirvedeki varlığı oldukça önemli. Bu açıdan değerlendirildiğinde, Türkiye'nin BRICS'e ilgisi jeopolitik dengeleri yeniden şekillendirirken, ülkemizin küresel arenadaki etkinliğini artırmak üzere atılmış stratejik bir adım olarak nitelendirilebilir. 20’den fazla devlet başkanı ve 36 ülkeden temsilcinin katıldığı zirvede BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de yer aldı. “Adil Küresel Kalkınma ve Güvenlik için Çok Taraflılığın Güçlendirilmesi” sloganıyla gerçekleştirilen zirvede, BRICS'in genişleme süreci ve Orta Doğu'daki savaş en önemli gündem maddeleri arasındaydı.

Üç gün süren zirve sonunda yayınlanan ortak bildiride dikkat çekici başlıklar yer alıyor. Çok kutuplu bir dünya düzeninin desteklendiği bildiride, tüm ülkelerin uluslararası karar alma süreçlerinde eşit söz hakkına sahip olması gerektiği vurgulanıyor. Küresel Güney ülkelerinin uluslararası kurumlardaki temsiliyetinin artırılması, Dünya Ticaret Örgütü'nün güçlendirilmesi ve BM Güvenlik Konseyi'nin genişletilmesi gibi konulara dikkat çekilirken, ayrıca tek taraflı yaptırımların ve korumacı politikaların dünya ekonomisine verdiği zararlar eleştiriliyor. Bildiride ayrıca, ülkelerin BRICS’e katılmasalar da birlikte çalışabilecekleri bir statüyü ifade eden 'BRICS Ortak Ülke' kategorisinin onaylandığını görüyoruz. BRICS Sınır Ötesi Ödemeler İnisiyatifi'nin kurulması çağrısında bulunulan belgede ayrıca Yeni Kalkınma Bankası'nın yerel para birimleriyle projeleri finanse etmesi ve 'önde gelen çok taraflı bir kalkınma kurumu' haline gelmesinin desteklendiği ifade ediliyor. BRICS ülkeleri ayrıca küresel güvenlik gibi ortak sorunlara çözüm bulmak için birlikte hareket etme gerekliliğine de vurgu yapıyor. 

BRICS'in geleceği, küresel ekonomik ve siyasi dinamikler karşısında şekillenmeye devam ediyor. Üye ülkelerin küresel çapta artan etkisi, BRICS'in uluslararası ilişkilerde daha önemli bir aktör haline gelmesini sağlayan bir etken. İlerleyen dönemlerde grup içindeki ekonomik iş birliğinin derinleşmesi, ticaretin yerel para birimleriyle gerçekleştirilmesi gibi yeni stratejilerin benimsenmesi, BRICS'in sürdürülebilirliğini güçlendirebilir. Ancak Çin ve Hindistan arasındaki ekonomik rekabet, Rusya'nın Batı ile yaşadığı gerilimler, Brezilya ile Güney Afrika'nın yaşadığı ekonomik zorluklar, BRICS'in uyumunu ve dayanıklılığını sınayan gelişmeler. Bu ekonomik ve siyasi farklılıkların yönetilmesi, grup içindeki dayanışma için kritik önem taşıyor. Bunun yanı sıra, BRICS'in, gelişmekte olan ülkeler için alternatif bir platform sunma konusundaki kararlılığı, çok kutuplu bir dünya düzenine geçişteki rolünü pekiştirebilir. Tüm bu faktörler, BRICS'in gelecekteki yönünü belirleyecek ve küresel sahnedeki etkisini şekillendirecektir.  

Tüm yazılarını göster