BRICS muamması

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Türk halkı son zamanlarda dış politikadaki, Türkiye'nin geleceğini tümden değiştirme potansiyeline sahip yaşamsal gelişmeleri yabancı medya kuruluşlarından öğrenmeye başladı. Daha önce Türk ekonomisinde atılacak pek çok kritik adım ve gelişmeleri Reuters'ten, "adını açıklamayan bir Türk kaynaktan" duyan Türk kamuoyu, son olarak Türkiye'nin BRICS grubuna üyelik başvurusu yaptığını Bloomberg'den öğrendi.

Ankara konu ile ilgili resmi açıklama yapmadı ancak Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Uşakov, Ankara'nın BRICS üyeliği için başvurduğunu doğruladı. Böylece Türkiye'nin dış politika yönelimini değiştirebilecek bir hamleyi Türk kamuoyu, Moskova'dan duymuş oldu. 

BRICS'e üyelik başvurusunun zamanlaması

Türkiye'nin BRICS'e üyelik başvurusunun duyurulmasına ilişkin zamanlama da ilginç; Tam da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan beş yıllık bir aradan sonra AB'nin gayri resmi Dışişleri Bakanları toplantısına davet edilip, Brüksel'de temaslarda bulunduktan sonra ortaya çıktı bu gelişme. Brüksel'deki AB temaslarından Fidan'ın beklediğini pek bulamadığı ortada; Türkiye vize serbestisi ve Gümrük Birliği'nin geliştirilmesini koyduğu masadan - beklendiği üzere- hiçbir gelişme çıkmadı. Fidan aksine, Kıbrıs meselesinde Rum tezlerini bir kez Avrupalı meslektaşlarından dinlemek zorunda kaldı.
Ve sonuçsuz bu toplantıdan hemen sonra BRICS meselesi gündeme getirildi.

Muğlaklıkla yürütülmeye çalışılan dış politika

Hakan Fidan'ın "muğlaklıklar" üzerine kurulu bir istihbarat geçmişinden geldiğini unutulmamalı. Belli ki şimdilerde dümeninde olduğu dış politikayı da "muğlaklık" üzerinden yürütmeye çalışıyor; Resmi açıklama yapılmadan, medya kuruluşlarının kulağına fısıldanan AB'ye "BRICS'e üye oluruz" sopası gösterilirken, BRICS üyelerinin de Türkiye'yi dahil etmek konusunda nabızları tutuluyor.
Ancak bu "muğlaklık" nereye kadar götürülebilir, işte orası asıl muamma.

BRICS üyeliği gerçekleşir mi?

BRICS üyeliği konusunda Türkiye'nin bu gruba üye tüm ülkelerin onayını alması gerekiyor.

Nitekim Kremlin Sözcüsü Peskov bu konuda aynen şu cümleleri kurdu; "BRICS grubunun genişlemesinin sınırları vardır. Ve üye ülkeler, kaç ortağa sahip olmak istediklerine kendileri karar verir."

Peki, Türkiye'nin üyeliğine nasıl yaklaşabilir BRICS üyeleri?

Kurucu üyelerden Rusya, hemen her fırsatta Türkiye'nin BRICS'e katılması konusunda olumlu görüş bildiriyor. Ancak bunun NATO'yu karıştırmak için diplomatik hamle mi, yoksa ciddi bir yaklaşım mı olduğu ancak resmi üyelik yapıldığında anlamak mümkün olabilecek.
Yine kurucu üyelerden Çin ve Hindistan sessiz. Çin'in ekonomik çıkarları için öncelikli gördüğü Afrika'nın da karşısında son dönemde sürekli Türkiye'yi görmeye başlaması, Pekin açısından bir handikap. Bir de elbette AK Parti Hükümeti’nin hiç bahsetmediği ancak Türk halkının büyük hassasiyetle izlediği Uygur meselesi var. Bu durum Pekin'in Ankara'nın önünü kesmesine varır mı, belli değil.

Hindistan'da ise, Müslüman nüfusa karşı sürekli yeni ayrımcı yasalar uygulamaya koyan Hindu Milliyetçisi Başbakan Modi ile Türkiye'deki AK Parti Hükümeti’nin arasının pek de iyi olmadığını söylemek yanlış olmaz. İsimlerinin baş harflerini oluşuma veren diğer iki üye, Brezilya ve Güney Afrika'nın ise büyük bir sorun çıkarması pek olası değil.

BRICS'e bu yılbaşından itibaren üye olan ülkelere bakıldığında da sorun çıkabileceği ortada; Mısır, bir dönem "katil" ve "darbeci" diye anılan Sisi'nin Ankara'da ağırlanmasının ardından "çantada keklik" olarak görülebilir mi? Bu da muamma. Çünkü Türkiye ile Mısır arasında Libya'dan, Müslüman Kardeşler meselesine, Doğu Akdeniz'in paylaşılmasına kadar hala çözülmemiş, daha çok "sümen altına itilmiş" pek çok sorun ve görüş ayrılığı mevcut.

Diğer yeni üyeler, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de konu Türkiye olunca ne yapacakları pek belli olmayan ülkeler. Asıl sorun ise İran ve Etiyopya üzerinden çıkabilir; Türkiye son günlerde Afrika'da Etiyopya'nın sıcak çatışmanın eşiğinde dolaştığı Somali'yle ilişkilerini her geçen gün derinleştiriyor. AK Parti Hükümeti’nin Somali ve Etiyopya'yı barıştırmak için yaptığı girişimler de boşa çıkmış görünüyor; Eylül'de "yeni tur barışma görüşmesi" planlayan Ankara, bizzat Somali Cumhurbaşkanı'nın yaptığı "Etiyopya ile masaya oturmayacağız" açıklamasını çevirebilecek mi? Göreceğiz.

İran ise, Ortadoğu'da sessiz bir "etkinlik rekabeti" içinde olduğu Türkiye'nin önünü açar mı? Bu da yanıtlanması zor bir soru.

Ekonomik handikap

Bunlar işin siyasi yönü. Bir de -belki de daha önemli- ekonomik yönü var elbette;

ABD öncülüğünde Batı cephesinin kurduğu ekonomik düzeni -yıkmak değilse bile- değiştirmek üzerine politika üreten BRICS, ekonomik kriz içindeki, kronik cari açıklarla boğuşan Türkiye'yi dahil etmek ister mi? Türkiye'nin kırılgan ekonomik yapısı BRICS'i küresel ekonomik alanda daha mı güçlü yapar, yoksa zayıflatır mı?

İşin bir de Türk ekonomisi yönü var elbette; Türkiye -eğer gerçekten- tercihini BRICS'e tam üyelik yönünde kullanırsa, AB ile ekonomik ilişkiler ne olacak? AB ile üyelik süreci tıkanmış olsa da, büyük ölçüde işleyen bir Gümrük Birliği var ortada. BRICS üyeliği, Türkiye'nin AB ile Gümrük Birliği'nden vazgeçmesinin maliyetini karşılayabilir mi? Bu sorunun yanıtını verirken, BRICS'in en büyük iki ekonomisi Rusya ve Çin'le Türkiye'nin ekonomik ilişkisine de bakmak gerek; Türkiye'nin Çin’le ticareti 1/10, Rusya ile ticareti ise 1/8 açık veriyor. Gümrük Birliği'nden vazgeçip, bu açıkları Türkiye lehine kapatmak sadece kısa değil, orta ve uzun vadede bile pek mümkün görünmüyor.

Tüm yazılarını göster