Bravo Merkez Bankası bravo!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Yok yok, dün yeni bir garabet yaşandığı için atıyor değilim bu başlığı. Hem zaten bu başlık bu köşede ikinci kez kullanılıyor. İlk kullanım 24 Eylül 2021 tarihindeydi. Hani şu faiz konusunda ilk taşın atıldığı 23 Eylül 2021 var ya, bu başlığı o günü izleyen günün ertesindeki yazımda kullanmıştım.            

23 Eylül’deki ilk taşla birlikte neler neler yaşandı bu ülkede; ekonomi nereden nereye savruldu, geniş kesimlerin geçim zorluğu görülmedik boyutlara ulaştı, insanlar gelirlerinin neredeyse tümünü kiraya ayırmak durumunda kaldı; yani böylesi bir perişanlığa ilk kez tanık olundu.            

Sokaktaki vatandaş bu düzeyde sefalete sürüklenirken Merkez Bankası da 2023’ü 818 milyar lira gibi tarihi bir zararla kapattı. Ayrıca bir de henüz realize olmamış 817.8 milyarlık değerleme hesabı var.          

Merkez bankaları zarar edebilir; önemli olan bu zararın ne uğruna edildiği, bu zarara yol açan politikanın ülke yararına olup olmadığıdır.         

Merkez Bankası’nın geçen yılki rekor zararının en büyük nedeni KKM yüküdür. Döviz dönüşümlü KKM’nin kur farkı yükü hep Merkez Bankası’nca karşılandı. Öte yandan TL cinsi KKM’nin kur farkı geçen yıl temmuza kadar Maliye Bakanlığı tarafından bütçeden ödendi, sonrasında ise bu farkın Merkez Bankası’nca karşılanması kararlaştırıldı.         

Maliye’nin ilk yedi ayda ödediği 59 milyara Merkez’in zararı olan 818 milyar eklendi mi KKM’nin 2023 yükü 877 milyarı buluyor.           

KKM için 2022 yılında ise Maliye 92 milyar, Merkez Bankası da 90 milyar dolayında ödeme yapmıştı.

Bu tutarlar da eklenince iki yıllık yük 1 trilyon lirayı aşıyor. KKM dolayısıyla sağlanan bazı vergi avantajları da eklenince toplam maliyet daha da artıyor.        

Dedim ya merkez bankaları zarar edebilir. Bizim Merkez Bankamız da geçen yıl rekor düzeyde zarar etti.       

Peki bu para kimden kime gitti?     

Yanıt basit; geniş halk kitlelerinden parası olanlara!  

Daha önemli soru şu:     

Bu para transferi Türkiye ekonomisine bir katkıda bulundu mu? Tabii ki hayır! Hem paranın belli ellerde toplanması ekonomiye nasıl bir katkıda bulunur ki? 

Her şey 1 puanlık faiz indirimiyle başladı 

Türkiye 23 Eylül 2021’de başlattığı faiz indiriminin o zehirli meyvelerini nasıl yedi, ceremesini nasıl çekti ve çekmeye devam ediyor, bu konuya sonraki günlerde detaylı olarak değineceğim. Bugün zamanda bir yolculuğa çıkıp o faiz kararının açıklandığı günün ertesinde 24 Eylül 2021’de “Bravo Merkez Bankası bravo” başlığıyla yazdığım yazıyı özetleyerek yeniden bilginize sunmak istiyorum. Bakın görünen köy nasıl kılavuz istemiyormuş...

Birileri Merkez Bankasına, adının önündeki TC’nin “Türkiye Cumhuriyet” kelimelerinin kısaltması olduğunu, yani bu kuruluşun temelde “Türkiye’ye hizmet etmek” durumunda bulunduğunu hatırlatmalı. Hatırlatmalı ki, ülke ekonomisine böylesine zarar verecek, gerçeklerden kopuk kararlar alınması önlenebilsin.       

Ama artık 23 Eylül geride kaldı ve olan oldu!          

Türkiye faiz saplantısı uğruna olmadık zamanlarda olmadık adımlar atmaktan bir türlü kurtulamıyor. Daha doğrusu siyasiler istiyor, Merkez Bankası da bu adımları atıyor.            

Faiz aşağı, kur yukarı 

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu dünkü toplantısında politika faizini yüzde 19’dan yüzde 18’e çekti. “Politika faizi enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir” sözü de unutuldu. Gerçi haklarını yemeyelim; bunu bir anda yapmadılar, zaten “manşet değil çekirdek” diyerek bunun işaretini vermişlerdi.        

Faiz niye indirilmiş, gerekçe neymiş, merak ediyorsunuzdur tabii ki... Koskoca Merkez Bankası, bir bildiği vardır! Bu konuda önce bir girizgah yapıyor Merkez Bankası:          

“Enflasyonda son dönemde gözlenen yükselişte; gıda ve ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/ yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı talep gelişmeleri etkili olmaktadır. Bu etkilerin arızi unsurlardan kaynaklı olduğu değerlendirilmektedir.”         

İthalat fiyatlarındaki artışlar... Yani kura bağlı fiyat artışları... Bu önemliyse dün aldığınız karardan sonra dövizin yüzde 1.5 dolayında artması akıllara ne getirmeli? İthalat fiyatlarındaki artışlar tersine mi dönecek yani? Ama bunlar arızi unsurlarmış!        

Bunlar olmuş ama faiz indirmek için yeter gerekçe de var. Merkez Bankası bunları uzun uzun saymış ama fazla detaya, laf kalabalığına gerek yok!         

“Faizi indirmemiz istendi, biz de indirdik” denmesi yeterdi!        

Artık FED’e bakarak mı karar alınacak?         

Bir faiz kararı öyle kolay alınmıyor, tüm dünyada olup biten izleniyor! Dolayısıyla Merkez Bankası’nı dünyadan habersiz sanıp hakkını yemeyelim!      

Bakın Merkez Bankası üretici ve tüketici fiyatlarının uluslararası ölçekte yükseldiğinin farkında. “Buna rağmen niye faiz indiriyor” diye düşüneceklere peşinen bir yanıt vermiş Merkez Bankası:             

“Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmekle birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları (FED diye okuyabiliriz) enflasyondaki yükselişin talep kompozisyonundaki normalleşme, arz kısıtlarının hafiflemesi ve baz etkilerinin devreden çıkmasıyla birlikte büyük ölçüde geçici nitelikte olacağını değerlendirmektedir. Bu çerçevede, gelişmiş ülke merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını sürdürmekte, varlık alım programlarına devam etmektedir.”             

Gördünüz mü; Merkez Bankası gelişmiş ülke merkez bankalarını yakından izliyor ve onların varlık alımını sürdürerek piyasaya para vereceklerini biliyor. Yani onlar piyasaya döviz verecek, böylece döviz kurları çok artmayacak, sonuçta bizim faiz indirimimizden dolayı TL fazla değer yitirmeyecek.        

Sizin de aklınıza Nasrettin Hoca’nın çalı hikayesi geldi mi?       

Bu arada peki gelişmiş ülke merkez bankaları varlık alımına son verdiklerinde ne olacak, o zaman da faiz artırmak mı gerekecek?

Tüm yazılarını göster