Sade 20 yıl önce Hyundai markası, “brillilant” sloganlı gelecek vizyonunu açıkladığında, Güney Korelilerin ortalama Volkswagen ve Opel gibi Almanların seviyesine çıkmak istediklerini öğrenmiş ve şaşırmıştık. Sonra her yeni model yılıyla ürünlerini nasıl geliştirdiklerine şahit olup şaşırmaya devam etmiştik. Kendi ülkelerinde otomotiv pazarının adeta tekeli olan Hyundai Motor Grubu’nun Kia ve Hyundai markaları, tüm dünyada da artık materyal kalitesi, işçilik, güvenlik, teknolojiler yol tutuş ve dinamizm konularında daha da ilerlediklerini herkes görmeye başladı. Son olarak da Alman premiumlarını bile sollayacak Genesis’lerle hedeflerini daha da yükseklere koyan grubun, küresel satış adetlerinde asırlık markaları sollamaya başladığını da izliyoruz.
Artık ortalamayı değil üst ortaları ve lüksü de zorlayan Hyundai’nin geleceğin elektromobilitesine doğru hantallaşmış eski markaların hepsinden daha kreatif fikirlerle ilerleyerek, tüm rakiplerine örnek olmaya başladı… Hava taksi ve robotize mikromobilite ile üretim gibi ultra yüksek teknikleri, dünyanın en iyilerini bünyesine katarak hazırlamaya girişen Hyundai Grubu, şimdi elektriklilerde de öncü portföy oluşturuyor.
Aslında sadece Güney Koreliler mi? Çinliler de!..
Elektrifikasyon ile bilinen otomotivin tüm duvarları yıkılıp yepyeni mimariler ortaya çıkarken, bu fırsat zamanında Amerikan, İngiliz, Alman ve hatta İtalyanların yetişemedikleri bir hızla görülmemiş teknolojileri geliştiren Uzak Doğulular, sanki farklı bir boyuta geçiyorlar…
2. Dünya Savaşı sonrasından itibaren Japonlar, Amerikalıları kopyalayıp, otomobil işini tam olarak öğrenip dünyaya yavaş yavaş yayılıp, pazarları işgale başlamışlardı. Ardından da Güney Koreliler, Japonların yolunu izleyip günümüzdeki etkinliklerine ulaşırken, şimdi de Çinli otoritesinin başladığına şahit oluyoruz.
Fakat, Güney Korelilerin, Çinlilerin önce taklit sonra nicelik avantajıyla teknikte ilerlemelerinin ötesinde, otomobil yapmayı çok iyi öğrenmiş olmaları ve elektronikte de fazlasıyla ilerlemiş olmaları gibi belirgin farkları da var. Mühendislikte ve tasarımda en iyi Avrupalıların üstüne çıkmak için, Avrupa’nın en başarılı markalarından kilit isimleri kendi markalarına transfer eden Hyundai Grubu’nun hareketlerini bu sefer ABD’li markalar kopyalamaya başlıyor.
Ford’un Entegre Servisler yönetimi için Apple’dan Peter Stern’i kadrosuna katarak yazılım ve müşteri deneyimlerinde Uzak Doğuluların ivmesini yakalamak istemesi, artık sadece otomobil değil “uygulama” da satacaklarına işaret ediyor.
Otonom sürüş için yapılan yatırımlar donanım başlıklarında da, her ne kadar Kaliforniya’daki ön çalışmalar ilerlemiş gözükse de, Tesla’nın çalışmalarını ayırırsak, kullanılan tüm elektronik ya Güney Kore ya da Çin menşeli…
Eski nesil üreticiler, yavaş kaldılar
Asırlık markalar, değişimi çok geç gördüler… Batı Avrupa ve gelişmiş ülkelerin çevreci yaklaşımlarıyla yeni nesil elektriklenmenin başlangıcına doğru zamanda hazır olamadılar. Bir iki modern seçeneklerinde OTA güncelleme bile yapamıyor ya da ekonomik ölçeği tutturabilip Uzak Doğulu elektriklilerin karşısında duramıyorlar!.. Cariad gibi kurulan yazılım şirketlerini bir türlü çalıştıramıyorlar… O sebeple de bundan sadece iki düzine önce otomobil yapmayı öğrettikleri Çin’den ve Güney Kore’den sadece tedarik değil, platformlara varan patentler bile alacak kadar ciddiyette geride kalma stresi yaşıyorlar.
En büyük global otomotiv tedarikçileri Magna, ZF, Schaefler, Bosch ve Siemens bile BEV tekniğinde, çip geliştirmede, batarya içeriğinde ve hatta yazılımda bile Uzak Doğuluların peşini bırakmıyor.
Evet, ezberler bozuldu. Togg da, otomobil değil teknoloji üretiyoruz, diyor.
Fakat, “Batı”nın elektriklenmenin süper performans otomobiller üretmek veya bu şekilde imaj koruma düşünmesi de riskli gibi görünüyor.
Otomobil satın alma aşkının ve marka bağımlılığının yeni nesillerde her geçen gün azalması, ekonomik boy ve kapasitede seçeneği olmayanlar için tehlike alarmlarını çaldırıyor.
Ki, Tesla bile üretim metotlarını ve platformlarındaki maliyetleri düşürmeye başlıyor ve Model 3’ün altına daha kompakt bir ürün geliştiriyor. VW’nin tek hedefi daha ucuz bir elektrikli yapabilmek. BMW ise, “Neue Klasse” mimarisiyle yepyeni bir ekonomik elektrikli hazırlıyor.
Son 5 yıldır ICE devşirmesi ilk klasik marka elektriklilerinin iri ölçüleri ve yüksek güçlerinin şimdiden mantıksız olduğu ortaya çıkıyor. Eski nesil markaların yüzlerle milyar dolar yatırımlarla ilk nesil Lityum-İyon bataryaya takılmış olmaları da, bence çok hızlı alınmış kararlar…
Çin’de sermaye canavarı e-ticaret şirketleri ve elektronik devleri bile, tam elektrikli piyasasından pay almaya çalışıyorlar. Uzak Doğunun ev aletleri, TV, beyaz eşya, kamera, cep telefonu ve tüm bilgisayar markalarının ortaklıklarla, en azından birbirlerini destekleyerek, yepyeni otomobil markaları yarattıkları ve dünyayı “daha ulaşılabilir fiyatlı araçlar”ıyla ele geçirmeye başlayacakları bir çağa giriyoruz!..
Alman ve Amerikan devleri, umarız bu fırtınayı atlatabilirler…