Böyle bir günde ne yazılabilir ki!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Ekonomi kötü yönetilir, düzeltirsiniz...

✔ Dış politikada yanlış kararlar alınır, değiştirirsiniz.

✔ Eğitim politikası kötüdür, eksiktir, onu da değiştirirsiniz.

✔ Ama yok olan hayatları geri getiremezsiniz.

Güneydoğu yıkıldı. Hem de ne yıkılma. Yetmezmiş gibi üstelik hangi mevsimde ve hangi hava koşullarında yıkılma...

Böyle bir günde ekonomi yazmak; şu gösterge ne oldu, bu gösterge nereye gider, demek ne kadar anlamsız geliyor değil mi...

O göstergelerin hepsi zaman içinde düzelir.

Ama yitip giden canlar, günlerce acı çekecek insanlar için yapılabilecek bir şey yok! Yok!

Akşam güle oynaya yatağa giriyorsunuz, bir daha uyanamıyorsunuz.

Akşam güle oynaya yatağa giriyorsunuz, siz uyanıyorsunuz gece vakti ama en sevdiğiniz artık yok.

Bundan daha büyük acı olabilir mi?

İstanbul'u düşünmek bile korkunç

Bu büyüklükte bir deprem gün gelecek İstanbul’u da vuracak. Uzmanların söylediği bu. Kaçınılmaz gerçek...

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, birkaç yıl önce, gerçekleştirilmesi çok zor ama bir o kadar da gerekli ve önemli bir öneride bulunmuştu. İnce, İstanbul’da yaşanacak bir depremin Türkiye’nin ekonomik anlamda çöküşüne yol açacağına, bunun bir beka sorunu yaratacağına dikkat çekerek taşınabilecek tüm büyük sanayi tesislerinin Konya’ya götürülmesi gerektiğini dile getirmişti.

Körfez depremini hatırlıyorum da, Tüpraş’ta hemen müdahale edilip söndürülen bir yangın çıktığında bile büyük bir kaygı oluşmuştu. Düşünebiliyor musunuz Tüpraş’ın tümüyle yok olduğunu...

Peki ne yaptık?

Kocaman bir hiç! Çevre Bakanı daha birkaç gün önce 2035’e kadar yenilenecek bina sayısını açıkladı. Sayının hiç önemi yok, ister 1 milyon desin, ister 5 milyon.

Sorulması gereken bunca yılda ne yapıldığı...

Sanki yirmi yıldır iktidarda başka parti var da “Onların yapmadığını, ihmal ettiğini biz yapacağız” der gibi 2035’e kadar hedef vermenin anlamı var mı?

Türkiye’nin şimdiye kadar yaşadığı en büyük depremlerin başında gelen 1999 depreminden hemen sonra işbaşına gelip yirmi yıl boyunca bu konuda kayda değer bir şey yapmamak gerçekten maharet ister!

Bir kere bu konuda atılacak adımlara kimsenin itiraz edeceği yoktu, kaldı ki itiraz sesleri yükselse bile karar alma anlamında hiçbir engel yoktu; ancak bunca yıl doğru dürüst hiçbir şey yapılmadı.

Ötesi yok!

Ekonomi kötü yönetilir, düzeltirsiniz...

Dış politikada yanlış kararlar alınır, değiştirirsiniz.

Eğitim politikası kötüdür, onu da değiştirirsiniz.

Ama yok olan hayatları geri getiremezsiniz.

Güneydoğu’da kaç vatandaşımızı yitirdik, henüz belli değil. Ancak sayının çok fazla olacağı ortada. Bitti! Ötesi var mı?

Japonya’yı izleyin, yeter!

Önceki akşam Japonya ile ilgili bir belgesel izledim. Özellikle Tokyo'da depreme ve yoğun yağışa karşı ne gibi önlemler alındığı anlatılıyordu.

Binaların nasıl inşa edildiği, artık herkesin bildiği ve uygulayabilir hale geldiği salınımın da en aza indirilmesi için neler yapıldığı konusunda müthiş bir belgeseldi.

Ayrıca yoğun yağışlarda şehri selden korumak için yapılan birbiriyle bağlantılı 60 metre derinliğinde, 30 metre civarı çapta 5 yer altı havuzundan söz ediliyordu. Su buralarda toplanıyor, sonra da kontrollü olarak bir nehre veriliyordu. Bu havuzun üstü de golf sahasıydı.

Bunları izledim ve ertesi gün Güneydoğu’daki depreme uyandım.

Japon toplumu bunları yaparken biz nelerle uğraşıyoruz, düşünsenize...

Ben burada susma hakkımı kullanacağım...

Tüm yazılarını göster