Borç sorunu ve kurumsal çözülme

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

Ülkelerin ekonomik yapıları sadece makro ekonomik değişkenlerdeki gelişmeler nedeni ile bozulmaz. Kurumsal yapılanmadaki dönüşümler makro ekonomik yapıları değiştirebilir. Bu kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz sonuçlara kaynaklık eder. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Osmanlı Devletinden büyük bir borç stoku devir aldı. Osmanlı’nın toplam borcunun yüzde 65,2’si genç Cumhuriyetin üzerinde kaldı. Cumhuriyet bu borcu 1954 yılına kadar ödedi.

Türkiye Cumhuriyeti 100 yıl boyunca borç ödemesi sorunu ile 1970’li yıllarda tanıştı. 24 Ocak 1980 kararları sonrası IMF ile yapılan anlaşmayla sorun aşıldı. 1980’den 2001 krizine değin büyük bir borç sorunu ile karşılaşılmadı ise de  bu süreçte borcun vadesi kısaldı, faiz yükü arttı. Yaşanan tüm sorunlara rağmen bu süreçte borç stoku çok büyük değildi.

2002 sonrası küresel borçlanma koşullarının kolaylaşması hükümetin izlediği iktisat politikası sayesinde Türkiye borç stokunu hızla artırdı. 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği sonrasında rejimin değişmesi ile yürütme, yargı ve yasamanın tek elde toplanması iktisat politikalarında dönüşüme neden oldu. Bu dönüşümün en belirgin sonuçları arasında bütçe dengesinin bozulmasıdır.

 

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan 2002 yılına kadar 258,9 milyar TL’lık borç yaptı. Rejim değişikliğinin ilk hamlesi olan 2010 yılı Anayasa değişikliği yapıldığında borç stoku 261,3 milyar TL’ye, 2017 Anayasa değişikliği yapıldığında 870,4 milyar TL’ye ve 2023 Kasım ayına gelindiğinde borç stokunun 6.563,2 milyar TL’ye ulaştığını görmekteyiz. 2017 yılına kadara borç stoku/GSYH oranı düşmüşse de bu tarihten sonra artmaya başladı.

2017 yılı sonrasında bütçe dengesinde ve borç yapılanmasında önemli değişiklikler oldu. Özetleyelim;

-2017 yılında bütçe 47,3 milyar TL bütçe açık verirken 9,3 milyar TL faiz dışı bütçe fazlası verdi. 2023 yılında ise bütçe 1 trilyon 374 milyar TL açık verdi. Faiz dışı bütçe dengesi   ise   700 milyar TL açık verdi.

-2017 yılında toplam kamu borcunun yüzde 61,1 ‘i TL cinsinden, yüzde 38,9’u döviz cinsinden idi. 2023 yılına gelindiğinde oranlar 35,1 ve yüzde 64,9 oldu. Yani döviz ağırlıklı dolayısıyla kur riski yüksek bir borç tablosu ortaya çıktı.

-2017 yılında iç borç tahvillerinin yüzde 47,1’i bankalara, bunun da yüzde 17,7’si kamu bankalarına aitti. 2023 yılında ise, iç borç tahvillerinin yüzde 79,8’u bankaların, bununda yüzde 40,3’ü kamu bankalarınca tutulmakta. İç borcun sadece 0,9 yurt dışında yerleşiklerce tutulmakta.

- 2017 yılında toplam borç ve faiz ödemesi 141 milyar TL iken, 2023 yılında 1 trilyon 70 milyar TL’lik anapara ve faiz ödemesi yapıldı.

-2017 yılında iç borçlanmanın tamamı TL cinsinden iken 2023 yılında iç borçlanmanın yüzde 15,2’si döviz cinsinden yapıldı.      

-2017 yılında kamu kesiminin ortalama iç borç stokunun vadesi 4,2 yıl, dış borç stokun vadesi 9,9 yıl, ortalama vade 5,3 yıl iken 2023 yılında kamu kesimi ortalama iç borç stokunun vadesi 3,9 yıla, dış borç stokun vadesi 6,6 yıla ve ortalama vade 6,4 yıla geriledi.  

Türkiye’yi 2024 yılında da parlak bir bütçe beklemiyor. Bütçenin 1,6 trilyon açık vereceği öngörülmekte. Bundan dolayı da 2024 yılında hükümet 2 trilyon 652 milyar TL borçlanmayı planlarken,  Ocak-Kasım 2024 döneminde kamu 21 milyar 961 milyon dolar dış borç ödemesi yapmak zorunda.

Türkiye kırılgan bir bütçeye dolayısıyla ekonomiye sahip olmasına rağmen 2017 yılında rejim değişikliğine gitti. Bunun iktisadi bedelini de ağır bir şekilde ödedi, ödemeye devam ediyor. Rejim değişikliği ve sonrasını bütçe ve borçlanma açısından değerlendirdiğimiz ortaya şöyle bir sonuç çıkmakta: Bütçe açığı ciddi bir biçimde artan, iç ve dış borçlanmanın vadesi kısaldığı, iç borçlanmanın bile döviz cinsine dönmeye başladığı ve iç borçlanma yükünü bankalara özellikle de kamu bankalarına yüklenildiği bir ülke.

Gelinen bu noktada bankacılık sektörü açısından da riskler artarken döviz kuru riski birikmeye devam etmekte. Tablo bu olunca da sayın bakanımız kapı kapı dolaşıp borç istemek zorunda kalmakta.

Önerimiz önce bütçeye sahip çıkılması. Türkiye’nin bütçesi Danaos Kızları’nın küpleri gibi. Ne kadar su (vergi geliri) taşısanız da küp delik olunca bir türlü dolmuyor (bütçe açığı kapanmıyor).

Kitap Önerisi: Yüzyılın Ekonomisi, 4 cilt.

Tüm yazılarını göster