Boğaziçi’nin insanları

Yahya Kemal ‘Eylül Sonu’ şiirinde “Günler kısaldı... Kanlıca'nın ihtiyarları /

Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları. / Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa... / Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa...” der. Yalnızca şiirdeki Kanlıca’nın ihtiyarları değil, Boğaziçi’nin tüm insanları çok özeldir benim için. Günün her saatinde ışıkları değişen cânım Boğaz’da, Kuzguncuk’taki Aslanlı Yalı’da gecenin inmesiyle gemilerin ışıl ışıl geçtiği, yakamozlarla dolu denizi seyrederek ne çok konuşmuşuzdur Sevim Burak’la onları… Attilâ İlhan’la Çolpan İlhan’ın Kanlıca’daki yalı bahçesinde sohbetlerimizi, sevgili Cankut Şamlı’nın kiraladığı yalılardaki Boğaz günlerimizi unutmam mümkün mü?

Çocukluğu, Boğaziçi yalılarıyla Büyükada ve Çamlıca köşklerinde geçen Abdülhak Şinasi Hisar’ın ‘Boğaziçi Mehtapları’ ve ‘Boğaziçi Yalıları’ kitapları; Ruşen Eşref ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın makale ve kitapları; Salâh Birsel’in ‘Boğaziçi Şıngır Mıngır’ı’ Boğaziçi üzerine okuduğum kitaplardan yalnızca birkaçı…

Boğaziçi bir masal alemi gibidir. Asırlar boyunca biriktirdikleri kendine özel bir medeniyet oluşturmuştur. Leb-i derya evleri, yalıları, kasırları ile ince bir mimari sergiler bu Boğaziçi medeniyeti… Bir dönem, müteahhitlerin o cânım yapıları yıkıp beton apartmanlar yapma salgını sırasında Boğaziçililerin bu görüntülere, hoyratlığa dayanamayıp hayatlarına son verdiklerini hâlâ fısıldar rüzgârlar. Dedim ya insanları da özeldir. Tanıyınca çok seversiniz. İşte onlardan birisi, çeyrek yüzyıldır Çengelköy’de oturan Artun Ünsal. O, kendi sözcükleriyle bir ‘sokak gezgini’. Boğaz’ın her iki yakası ve Üsküdar-Beşiktaş ekseni ise onun gezinti alanı.

Kitapları kütüphanemde başköşede yer alan isimlerden birisi. Geçtiğimiz sene yayınlanan ‘İktidarların Sofrası’ isimli çalışmasına Ahmet Örs, Faruk Şüyün, Mehmet Yaşin, Osman Serim ve Zeynep Kakınç’tan oluşan 2020 DÜNYA Kitap Yılın Gastronomi Kitabı Seçici Kurulu oy birliği ile Yılın Gastronomi Kitabı ödülünün verilmesini kararlaştırmıştı.

Yemeği kültürel bir değer kabul eden, sadece doymak için değil, aynı zamanda bir kültürü paylaşmak için yemek yiyen biri Artun Ünsal. Gözünü, midesini, zevkini ön planda tutuyor, ama aynı zamanda belli bir geleneğin korunmasında da ısrarlı. Ancak, tutucu değil, yaratıcılığa açık, fakat uydurmacılığa yüzde yüz karşı bir anlayışı sahipleniyor. Ve kendisine gourmet denilmesini sevmiyor... Türkiye’nin yerel, kültürel değerlerinin ve ürünlerinin bilinmesi ve korunmasının günümüzün globalleşen dünyasında giderek daha da önem kazandığına inanıyor.

Gastronomi alanında dört önemli ürün hakkında kaleme aldığı ‘Ölmez Ağacının Peşinde / Türkiye'de Zeytin ve Zeytinyağı’, ‘Süt Uyuyunca / Türkiye Peynirleri’, ‘Nimet Geldi Ekine / Türkiye'nin Ekmeklerinin Öyküsü’ ve ‘Silivrim Kaymak - Türkiye'nin Yoğurtları’ kitaplarından bazıları. Artun Ünsal’dan geçtiğimiz haftalarda yeni bir kitap daha geldi: ‘Boğaz’ın İnsanları (Boğaziçi’nde Tanıdık Yüzler)’ / Kırmızı Kedi Yayınları.

Aralarında alışveriş yaptığı bakkal, pastane, balıkçı ya da tavukçu, çiçekçi, dişçi gibi mekânlarda karşısına çıkan kişileri kaleme almış: Boğaziçi mozaiğinde yer alan 44 isim. “Yıllardır oturduğum semt olduğu için, ağırlıkla Çengelköylülerden oluşan Boğaz’ın İnsanları, bu güngörmüş ulu ırmağın Anadolu ve Rumeli yakasında karşılaştığım, tanıştığım hatta dostluk kurduğum insanlardan sizlere bir seçki sunuyorum” diyor. “Aslında hiç de sıradan olmayan bu gerçekten ‘güzel insanları’ tanımaktan sizler de mutlu olacaksınız. Medyatik ünlülerimiz ve siyasi büyüklerimiz kadar, her gün karşılaştığımız bu sessiz ve iddiasız, kendi hallerinde yaşamış ya da yaşayan kişilerin yaşam öyküleri de değerli değil mi?” diye sorarak devam ediyor Ünsal.

Zaten en iyi edebiyat eserlerinde, en güzel sinema filmlerinde çoğunlukla anlatılan, aramızdaki o güzel insanların öyküleri değil midir?

Tüm yazılarını göster