İstanbul’un neresinde toprağa kazma vursanız, tarih fışkırıyor. Ve bırakın iş makinesi, kazma kürek kullanmayı, orayı elle kazmanız gerekiyor. Kuruçeşme’den Arnavutköy’e doğru giderken Sarraf Burnu’nun öncesinde batıya bakan sırtta taraçalı bir arazide yer alan Kuruçeşme Divan Tesisleri’nin yenilenmesi için çalışmalara başlanıldığında da benzeri bir durum yaşandı. Divan Kuruçeşme’nin bulunduğu yer, Düzoğulları Sâhilhanesi’nin müştemilatıydı. 17. yüzyıldan itibaren Boğaziçi kıyılarında sarayı, yalısı, korusu, mesire yeri, çeşmesi ve cami binası ile özgün bir yaşam biçimi oluşmuştu. Kuruçeşme Divan’ın bulunduğu yer de böyleydi.
Renovasyonu için yapılan başvuru sonrasında 2013 yılında zemin otopark için kazılırken önce tarihi taş duvarlar ortaya çıktı. 3 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu “yerinde inceleme” kararı aldı. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nce yapılan kazı çalışmalarında bir hamam ve çamaşırhane kalıntıları ile su kanalları bulundu. Bulunan tarihi yapıların rölöve ve restitüsyonu (eldeki bilgilere göre aslına uygun olarak çizimi) hazırlandı. Taş duvarlardaki her eleman tek tek çizildi. Bu arada uzmanlar, ortaya çıkarılanları 18. yüzyıl sonu-erken 19. yüzyıl olarak tarihlendirdi. Bulunan kalıntılar bir zamanlar sâhilhanenin destek hizmetlerinin karşılandığı bağ, bahçenin yanı sıra, ahırlar, mutfak, çamaşırlık, hamam ve hizmetkârlar için gerekli mekânlar gibi amaçlarla kullanıldığı düşünülüyordu.
Bu arkeolojik kalıntılar ve imar sorunları sebebiyle restorasyon çalışmaları yavaş ilerledi ve tesis, renovasyon için kapandıktan dokuz sene sonra bu yılın bahar aylarında yenilenmiş haliyle açıldı. Açılış vesilesiyle geçtiğimiz günlerde Divan Grubu CEO’su Murat Tomruk’un ev sahipliğinde Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve iş insanı, Divan Kuruçeşme’nin restorasyon süreciyle de bizzat ilgilenen Semahat Arsel’in katılımıyla bir akşam yemeği verildi.
Murat Tomruk yemek öncesi yaptığı konuşmada 2022 yılının Divan Grubu’nda koşma vakti olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Bu yıl içerisinde Divan Kuruçeşme, Divan Ankara ve Divan Brasserie Fuaye gibi pek çok yeni birimimizin açılışını gerçekleştirdik. Yatırımlarımız arasında âdeta göz bebeğimiz konumunda bulunan Divan Kuruçeşme 2013 yılının ocak ayında kapanmıştı. İnşaatını 2022 yılının ocak ayında dokuz uzun yılın sonunda tamamladık. 1800’lerden başlayan muazzam bir hikâyeye sahip olan Divan Kuruçeşme’yi çevresindeki etkinlik merkezlerinden ayrıştıran en önemli özelliği, tarihî dokusu… Anıtlar Kurulu’nun gözetiminde tarihî dokuyu önce gün yüzüne çıkararak sonra da ona yüzde 100 uyum sağlamak suretiyle koruyarak renovasyonumuzu tamamladık. Divan Kuruçeşme, düğünler, lansmanlar, defileler, sanatsal etkinlikler, ulusal ve uluslararası kongreler, şirket toplantıları gibi pek çok etkinlik için önemli bir merkez olma özelliği taşıyor.”
Divan Kuruçeşme’de, bin 100 metrekare sütunsuz, yekpare ve kendi içerisinde ses geçirmez seperatörlerle üçe bölünebilir, gün ışığı ve boğaz manzaralı bir balo salonu bulunuyor. Camlar hava kararınca içerdeki ışığı yansıtmadığından Boğaz’ın gece manzarası gündüz gibi izlenebiliyor. Salonun zemininde bulunan 19. yüzyıldan kalma hamam kalıntılarında yükseltilmiş döşemenin altındaki hamamı ısıtan sıcak dumanın dolaştığı cehennemlik’i görmek mümkün. Kırılmaz ve kaymaz bir cam üzerinde yürüyerek gezilebiliyor.
Salonun önünde Boğaz manzaralı 660 metrekare bir teras mevcut. İkinci ve üçüncü katlarda da teraslar yer alıyor. Bunun yanı sıra 770 metrekare ana giriş fuaye ve yine ana girişte 200 kişilik ikiye bölünebilen bir toplantı salonu ve misafirlere tarihin içinde konaklama imkânı sağlayabilen çok özel üç oda da Divan Kuruçeşme bünyesinde bulunuyor.
Davet akşamı, her an yağmura gebe bulutların grileştirdiği Boğaz bir başka güzellikte akıyordu. Hava kararmadan tarihi dokuyu bozmadan düzenlenen terasları, korunan kalıntıları görmek, Boğaz’ı daha yükseklerden seyredebilmek için Murat Bey’in rehberliğinde merdivenlerden tırmanmaya başladık. Yürüyerek çıkamayacaklar düşünülerek yapılmış asansörler de mevcuttu; biz, çıkanları yormayacak bir biçimde dizayn edilmiş merdivenlerden giderek neredeyse her santimetresinde Boğaz’ın keyfini yaşamayı tercih etmiştik.
Mini turumuz sonrasında yemek masasına geçtiğimizde Divan Grubu'nun Corporate Executive Chef'i Giancarlo Gottardo sağ yanımda oturuyordu. Gece boyunca kendisiyle Michelin’in Türkiye’ye gelmesi, Türkiye’de gastronomi, Türk şefler hakkında sohbet etme fırsatı buldum.
Divan Kuruçesme Executive Chef’i Ayhan Aydın, Semahat Hanım’ın öncesinde tek tek denediği mühürlenmiş ton balığı (ızgara karamelize ananas carpaccio, wakame salata, wasabi aioli), ıspanaklı risotto (füme scamorza fondü, kestane mantarı carpaccio), ağır ateşte pişirilmiş kuzu sırtı (taze cibes otu, gorgonzola ceviz sos), kiraz salatasından (porto şarap jeli, karamelize zabaione) oluşan bir menü hazırlamıştı.
Ton balığı ve risotto benim için gecenin favori lezzetlerindendi. Şef Giancarlo, bu ve benzeri menüleri, Divan Kuruçeşme’nin konuğu olacak bin kişiye aynı anda servis edebileceklerini söylüyordu.
Yemek sonrası terasa çıktığımda hava açmıştı. “Şıngır Mıngır Boğaziçi”, bir mücevher gibi parlıyordu. Bu büyülü ortamda geçen gemilerin ışıklarına binip kısa da olsa bir rüya âlemine yolculuğun tam zamanıydı…