Yazının başlığı Güngör Uras’a ait. Konu ne zaman büyüme ne zaman sanayi olsa bundan 5 yıl önce kaybettiğimiz değerli ekonomist ve yazar Güngör Uras’ı hatırlarız.
2017 yılının mart ayında kaleme aldığı köşe yazısında Güngör Uras diyor ki; “Ekonomiyi büyütmeye mecburuz. Ekonomi, inşaatla büyümez. Ekonomiyi büyütecek üretken sanayi yatırımlarının artmasıdır. Dünya kalitesi ve fiyatı ile talebi olan üretimi gerçekleştiremediğimiz sürece, ekonomimizde yapısal değişim gerçekleşemeyecek. Büyüme gerçekleşemeyecek.”
Büyüme konusunda umduğumuzu bulamadık. Türkiye, 12 yıl önce 2023 hedeflerini açıkladığında gayrisafi yurtiçi hasılanın 2 trilyon dolar, kişi başı milli gelirin 25 bin dolar ve ihracatın ise 500 milyar dolar olmasını öngörüyordu. 2023 yılına geldik ve bu hedeflerin tutmayacağı, hatta çok uzağında kalacağımız anlaşıldı. Aslında 2021 yılında açıklanan 2022-2024 Orta Vadeli Programı ile bu hedefler resmen rafa kaldırılmıştı. Güngör Uras’ın deyişiyle “Niyet iyi de netice kötü.”
Geçen yılsonu itibariyle Türkiye’nin toplam gayrisafi yurtiçi hasılası 906 milyar dolardı. Bu yıl yeni bir şok olmaz da işler yolunda giderse 950 milyar dolara yaklaşacak. Yani 2023 sonunda 2023 için 12 yıl önce açıkladığımız o iddialı hedefin yarısını bile yakalayamayacağız. Kişi başına gelir ve ihracat hedeflerinde de durum farklı değil.
Karmaşık ve biraz da sevimsiz olan ekonomiyi basitleştirip, en sade haliyle herkesin anlayacağı şekilde yazabilen Uras, “Sanayileşecektik, Büyüyecektik, N’oldu Bize?” adlı kitabında Türkiye’nin sanayileşmesinin hikâyesini anlatmıştı. Diyordu ki: “Sanayileşmenin önemini önce anlayamadık, Sonra kaçan treni yakalama arayışına girdik. O çelme taktı, bu engelledi. Her şeye rağmen sanayileşir gibi olmuştuk ki... Bırakınız yenilerini, eskileri bile elden gitti. 1953’te sınırları açtık, üretmemeyi kabullendik.”
Sanayi ekonominin lokomotifidir. Ekonomide yüzde 25 gibi bir payı var ama diğer sektörlerle etkileşimi oldukça yüksektir; tarıma, ticarete, tüm hizmetler sektörüne can verir. Sanayi istihdam demek, ihracat demektir.
Ancak son yıllarda sanayicilik zorlaştı. Sermayeyi sanayiye bağlamak sermayedarlara çok cazip gelmemeye başladı, yatırım iştahları azaldı. Bazı sanayiciler imalat sektöründeki varlıklarını azaltıp, hizmetler, gayrimenkul ya da enerji gibi sektörlere girmeye başladılar.
Sanayiciliğin cazibesi kayboldukça Türkiye hedeflerinin uzağına düşmeye, içine girdiği orta gelir tuzağında kalmaya mahkûm olacak. Güngör Uras’ın deyişiyle “Bunları görelim, bilelim ki, kendimizi çeki düzen verelim.” Sanayiye dönüşte öncü rolü oynaması gereken devlettir. Sanayiye dönüşü canlandırmak hükümetin elindedir. Kamu alımlarından vergi politikalarına, teşviklerden imar düzenlemelerine kadar birçok araç var devletin elinde.
“Biz yola geç çıktığımız için, bizden önce yola çıkanlara yetişmekte zorlanıyoruz: Ne yapmak lazım?” diyen Güngör Uras önerisini yapıyor: “Bu kısırdöngüden kurtulmak zorundayız. Kısırdöngünün dışına çıkışın tek yolu, planlı ekonomiye dönmek, yeni bir atılım programı ile sanayileşmeye, kalkınmaya yönelmektir.”
Beş yıl önce 19 Ağustos’ta kaybettiğimiz Güngör Uras’ı özlemle, sevgiyle ve saygıyla anıyoruz.