Bu başlığı en son 29 Mart 2017’de Milliyet Gazetesi’ndeki köşe yazımda kullanmıştım. Aradan yedi yıldan uzun bir zaman geçti; hala aynı noktayız. “Bize güçlü bir hikâye lazım.”
Ekonomi yönetimi zaman zaman bir hikâyemiz olduğunu söylüyor ama ekonomideki aktörler sözü edilen bu hikâyenin farkında değiller.
Meşhur fıkrayı bilirsiniz: Temel otoyolda ters yöne girer. Temel'i gören trafik polisi, sürücüleri uyarmak için radyodan anons yapar: "Dikkat ters yönde ilerleyen bir araç var." Bu anonsu duyan Temel bağırır: "Ne bir tanesi hepsi hepsi..." Bizim durumumuz da uzun süre fıkradaki gibiydi, ters yöne girmiş, basmış gaza gidiyorduk. Uyarılar çok yapıldı ama zamanın ekonomi yönetimi bizim doğru yolda olduğumuzu, dünyanın ise ters yönde gittiğini söyledi. İşte bizim hikâyemiz ters yöne girdiğimizin kabul edilmesiyle başladı.
Bu nedenle mevcut yönetimin çabalarını önemsiyorum ama yazının başlığında sözünü ettiğimiz hikâye bu değil. Vahap Munyar’ın geçen hafta CNBC-e’de “Sabah Notları” programında dediği gibi “Arabayı ters yola sokmuştuk. Şimdi ise arabayı bu ters yoldan çıkarmaya uğraşıyoruz.” İşte bizim şimdilik bütün hikâyemiz bu. Türkiye ekonomisini orta gelir tuzağından çıkaracak, yabancı doğrudan sermaye yatırımlarını tetikleyecek, kredi notumuzu yatırım kategorisine taşıyacak olan hikâye bu değil.
Ekonomide güçlü bir hikâye nasıl olur?
Ekonomide güçlü bir hikâye yaratmak iyi bir hikâye yazmak gibidir. Hikâyenin net bir amacı ve mesajı olmalıdır. Okuyucu ya da ekonomideki birimler bu mesajı ve amacı kolayca anlayabilmelidir. Hikâyeyi yazmaya başlarken çekici ve güçlü bir başlangıç yapılmalıdır. Yoksa hikâyeye ilgi ve güven az olur. Güçlü bir hikâye güvenilir verilere dayalı olmalıdır. Orta ve uzun vadeli bir perspektifle hazırlanmalıdır. Konuya farklı açılardan bakarak toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir içeriği olmalıdır. Öncesinde farklı kesimlerin görüşleri alınmalıdır. İyi bir anlatım tarzı kullanılmalı; kısa, öz ve etkileyici bir anlatımı olmalıdır. İletişimi iyi yapılmalıdır.
Türkiye en fazla doğrudan yabancı yatırımları BBB değil, BB notuna sahip olduğu dönemde çekti. Çünkü güçlü bir hikâyesi vardı. Bu hikâye, 2001 yılında Kemal Derviş liderliğinde bizim teknisyenlerimiz tarafından IMF ile iş birliği içinde hazırlanan "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" ile başladı. Avrupa Birliği tam üyelik müzakerelerinin başlaması ve bu süreçte ekonomi, hukuk, idare ve sosyal hayat ile ilgili alanlarda 35 başlık altında açıklanan yol haritası ile güçlendirildi.
Özellikle “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” bir hikâye yazmak için güçlü bir başlangıçtı.
- Sadece 2001 kriziyle oluşan güven bunalımı ve istikrarsızlığı hızla ortadan kaldırmayı değil aynı zamanda bir daha eski duruma dönülmeyecek şekilde kamu yönetiminin ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik altyapıyı oluşturmayı hedeflemişti.
- Kamuda kaynak tahsisi sürecinde şeffaflık ve hesap verilebilirliğin sağlanması, rasyonel olmayan müdahalelerin önlenmesi, iyi yönetişimin ve yolsuzlukla mücadelenin güçlendirilmesini hedeflemişti.
- Sadece kur ve para politikası önlemlerinden oluşmuyordu. Bankacılık sektöründe kamu ve TMSF bünyesindeki bankalar başta olmak üzere hızlı ve kapsamlı bir yeniden yapılandırma gerçekleştirilecek, böylece bankalar ve reel sektör arasında sağlıklı bir ilişki kurulacaktı.
- Kamu finansman dengesi güçlendirilecekti.
- Toplumsal uzlaşmaya dayalı, fedakârlığın tüm kesimlerce adil paylaşılmasını öngören ve enflasyon hedefleri ile uyumlu bir gelirler politikası tasarlanacaktı.
- Ve bu hedefleri gerçekleştirmek için gereken yapısal unsurların yasal altyapısı oluşturulacaktı.
Kısacası; Türkiye’nin yine güçlü bir hikâyeye ve bu hikâyeyi inandırıcı kılacak aksiyonlara ihtiyacı var.