Bir yandan “Dağ taş apartman doldu, ev doldu” diyoruz; ama diğer yandan geçen yılın verilerine göre biten ve kullanıma hazır hale gelen konut sayısında tam 13 yıl öncesine geri dönüldüğünü görüyoruz.
Tabii ki inşaatı biten ve kullanılabilir duruma gelen konut sayısında sürekli bir artış olması gerekmiyor; ne var ki nüfus artıyor, Türk nüfus dışında Türkiye’de ikamet eden yabancı sayısı sürekli artıyor, bu da gösteriyor ki konut açığı büyüyor. Ama buna rağmen geçen yıl kullanım izni verilen konut sayısının son 13 yılın en düşük düzeyinde kaldığı görülüyor.
TÜİK’in geçen hafta açıkladığı yıllık verilere göre 2023 yılında kullanım izni verilen konut sayısı 533 bin oldu. Bu sayı, 2010’daki 430 binden sonraki en düşük yıllık sayı. Zaten grafikte de bu çan eğrisi çok belirgin olarak gözlenebiliyor.
Tamamlanan konut sayısı zirveye 894 bin adetle 2018’de çıkmış, sonrasında ise gerileme var.
Ruhsatta durum...
Yapı ruhsatı verilen konutların bir-bir buçuk yıl içinde tamamlanması beklenir. Bu normal olan gecikmeli gerçekleşmenin sonucunu zaten kullanım izninin zirve yaptığı dönem için rahatlıkla gözleyebiliyoruz. Yapı kullanımında zirveye ulaşılan 2018’den önceki iki yılda yapı ruhsatı milyonu aşmıştı.
Özellikle 2017 yılında 1.4 milyon konut için yapı ruhsatı verilmiş ve bu ruhsatlara konu dairelerin tamamlanmasıyla biten konut sayısı 2018’de rekor kırmıştı.
2017’de 1.4 milyona tırmanan yapı ruhsatına konu daire sayısı pandemi etkisiyle iki yıl içinde 2019’da 320 bine geriledi.
Geçen yıl ise 843 bin konut için yapı ruhsatı düzenlendi. Bu Türkiye için normal sayılabilecek bir düzeye işaret ediyor.
Depremin etkisi
Geçen yılki sayının rekor kırılan 2017’den sonraki en yüksek düzey olması gayet normal. Depremde yıkılan konutların yerine yapılacak inşaatlar için çok sayıda ruhsat alındı. Aslında vaat edilen ölçüde gidilseydi ruhsatın çok daha fazla olması gerekirdi.
Zaten geçen yıl yapı ruhsatı verilen 843 bin dairenin çeyrek bazlı seyri depremin etkisini somut bir şekilde ortaya koyuyor.
Ruhsat alınan daire sayısı ilk çeyrekte 2022 ile hemen hemen aynı düzeydeydi, kayda değer bir artış yoktu. İkinci ve üçüncü çeyreklerdeki ruhsat sayısı ise 2022’ye göre 33 ve yüzde 36 artışa işaret ediyor. Son çeyrekte ise her yılın son çeyreğinde olduğu gibi en yüksek sayıya ulaşıldı ama artış oranı normale indi ve yüzde 16 oldu.
Kirada yüzde 25 sınırlaması ne olacak?
Kira artışlarına yüzde 25 sınırlama getiren uygulamanın süresi 1 Temmuz 2024 tarihinde sona erecek. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bir süre önce bu uygulamanın gözden getirilebileceğini ifade etmiş, ancak Şimşek’in bu sözleri sınırlamanın kaldırılacağı şeklinde yanlış yorumlanmıştı.
Mevcut durumda sınırlama kaldırılacak mı, devam mı edecek; henüz belli değil.
Ancak şu bir gerçek; yüksek kiralar kiracıları mağdur ediyor ama bu uygulama da ev sahiplerini mağdur ediyor. Kiralar öylesine yükseldi ki artışın öngörüldüğü gibi yüzde 25’le sınırlı tutularak güncellenmesi benzer konutlara göre kiranın çok düşük kalması sonucunu doğuruyor ve bu da ev sahiplerinin aleyhine bir durum yaratıyor.
Bunu söylemek kiracıların hiç hoşuna gitmiyor ama gerçek bu. Bu arada ben ne kirada oturuyorum, ne de kirada evim var, bunu söyleyeyim de bir yanlış anlamaya meydan vermeyeyim.
Sorunu çözmede bir orta yol ne yazık ki yok. Sorun aslında kira sorunu değil, sorun gelirlerin böylesine düşük kalması. Sorun, çok sıradan sayılabilecek bir evin kirasının asgari ücretin üçte ikisini götürür hale gelmesi.
Zaten kiraya sınırlama getirilmesi de bu konuda çözüm üretilemediğinin itirafı. Vatandaşın uyguladığı bir fiyata sınırlama getirmek, “Başka çözüm bulamadım” demek. “Ne konut arzını artırabildim, ne gelirinizi yükseltebildim, çareyi böyle tek taraflı bir yasaklamada bulabildim” demek...