Çift haneli büyüme… Kulağa da göze de ne hoş geliyor… Hele ki G20 ülkeleri içinde İngiltere’nin %22,2’lik ikinci çeyrek büyümesi ardından ikinci yüksek büyüme, salgın yorgunu ülkemiz için sevindirici haber. Özellikle %18,95’lik enflasyon, %19’luk faiz ve yüzde çift haneli işsizlik varken…
Türkiye’nin %21,7’lik oranı, 1999’dan bu yana en yüksek büyüme… Bakan Lütfi Elvan; rekor büyümenin %57’sinin yatırım ve net dış talepten geldiğini söylüyor; “sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme için, düşük enflasyon, kur istikrarı ve öngörülebilirlik, kritik öneme sahip.”
Peki, çift haneli büyüme sürdürülebilir midir? Cevabı ben değil bakan Elvan versin; “gelir dağılımı adaletini daha da iyileştirecek bir büyümeyi sürekli kılmanın çabasındayız.” Ben bu açıklamayı çok sevdim. Zira Merkez Bankası Başkanı ve faiz odağı dışında ekonomiden “reel sesler” duyabildik.
İkinci çeyrekte düşük baz yardımıyla sanayi üretiminden yakalanan ortalama yıllık %40,3’lik yükselişten kaynaklandığı için azımsanacak bir büyüme değil. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan bu durumu; “sanayimizin pandemiden bu yana yazdığı başarı hikâyesi sürüyor” diye açıklıyor. Ancak bu büyümenin kalitesini belirleyen; enflasyon, faiz ve işsizlik verileri, mevcut durumumuzu da özetliyor.
Milli Gelir salgın öncesi seviyede
Cari fiyatlarla GSYH, 2020 ikinci çeyrekte 188 milyar 566 milyon $. Bu veriler %21,7’lik büyüme ile sağlanmış olmasına rağmen 2020’nin 4’ncü çeyreğindeki 208 milyar 303 milyon $’ın altında. Ancak yıllık bazda 2020 yılsonu GSYH 716 milyar 902 milyon $, son dört çeyrekte ise 765 milyar $. 2019 GSYH rakamının 5 milyar $ üzerine çıkıldı, pandemi öncesi seviyeye gelindi. Büyüme nasıl gerçekleşti? 1-Faiz indirimleri tüketimi artırdı, 2-Devletin sanayiye desteği etkisini gösterdi, 3-Kredi teşvikleri ve pandemi desteklerinin etkisi hissedildi.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Büyümeyi nasıl sürdürülebilir hale getirebiliriz? Halk neden büyümeyi hissedemiyor?
Büyümeyi sürdürülebilir hale 5 adımda getirebiliriz. Bunlar: 1-Sözde değil özde yapısal reformlar, 2-Cari fazla verecek üretim yapısını kurmak, 3-Katma değerli alanlara yönelmek, 4-Hukuk üzerinden güveni tesis edecek adımlar atmak ve 5-Dış politika ve diplomaside atağa kalkmak.
Büyümeyi en fazla etkileyen nedir? Faiz faktörü üzerinde neden bu kadar duruluyor? Büyüme dediğimizde ne anlamalıyız?
Büyümenin kalbinde üretim olmalıdır. Tüketerek büyümek, rakamların büyüsüdür ve tüketecek şey kalmadığında büyü bozuluverir. Faiz, finansman maliyeti ve erişimi için önemlidir. Yatırım iklimi için faiz hayati önem kazanır. Büyüme dediğimizde anlamamız gereken, katma değerli üretimdir. Ancak yapısal reformlar ile büyüme; kalkınmaya dönüşür. Eğitim ve kültür yatırımları ile de gelişme sağlanır.
BİR RÜZGÂRDI GELDİ GEÇTİ OLMASIN
Büyürken finansal ve fiyat istikrarını korumalıyız. 23 Eylül toplantısı bu yüzden önemli hale geldi. Rakamlara bakarken illüzyonist bir iyimserlik içerisine girmek, büyümenin, esen bir rüzgâr gibi üzerimizden geçmesine neden olabilir.
Böylesi bir büyümenin önemli maliyetler getireceği unutulmamalı. Dolar bazında satınalma gücümüzü artırmalıyız. Ancak maliyetleri böyle aşağı çekeriz. Başlıktaki soruyu yineleyelim; birinci viteste 217 km süratle ne kadar gidebiliriz? Gidemeyiz; ya vites yükseltecek (yapısal reform) ya da hız kesmek zorundayız. Yoksa motor ısısı (yüksek enflasyon) bizi yolda bırakacaktır.