Olimpiyat, Avrupa şampiyonaları, Unicorn’lar, ihracat şampiyonluklarımızdan başımızı kaldıramıyoruz… sözü edilmeyen ya da mümkünse az dile gelen “nadir” birinciliklerimizi derledim, hazır mısınız… “Nadir Birincilikleri” olan Türkiyeli “biricik” dostlarım ricam o ki, bu yazıya zaman ayırın ve paylaşın. Tek tık yeter. www.yaprakozer.com blog sayfamdan okuyabilir, Youtube Yaprak Özer kanalından izleyebilir, sosyal medya hesaplarımdan takip edebilirsiniz.
Müsilajla başladı şaşkınlığımız… yangınlarla devam etti acımız… selle çıktık zirveye… deprem zaten kapıda! Bir de umarsızca tükettiğimiz plastikler var, gururla ithal ettiğimiz zengin çöpü ki, konumuz bu! Sokak aralarına çöp gibi dökülen ya da il sınırlarında salıverilen mülteciden söz etmek isterdim... O bambaşka.
Sanırım bizi, çöplerin patlaması kendimize getirecek ya da plastikten ölenlerin COVID’den ölenler kadar olduğunu anlayınca ayılacağız… Kim bilir! Çöp, dünya üzerinde insanın üretip mülkiyeti olmayan tek materyal. Çöp kamusal bir şey. Çöpü devletler yönetiyor. Önce çöpe bir mülkiyet kazandırılıyor, hammadde deniliyor örneğin. Sonra satılıyor, milyar dolarlık bir ekonomiye dönüşüyor. Birileri para kazanıyor. Ve sanmayın bu konuda masum bir ülke var dünya üzerinde, ama birey hala masum! Fakat cahil, bilgisiz, dolayısıyla umarsız.
Soruyorum; bu kadar değersiz miyiz biz? Hayatınıza değer biçtiniz mi hiç? Kaç para edersiniz… Tabii ki her birimiz biricik! Her birimizin değeri safsatada tariften ırak, ama reelde çok ucuz! Nasıl bir paradoks bu? İşin içine para mevzu soktuğum için affedin, bir tek ondan anlıyoruz diye düşündüm.
Sessiz bir kahramanla tanıştım, acı ama gerçekleri anlattığı için çok mutluyum, dinlerken kahroldum, küçüldüm, bir nevi tükendim… suçluyum, bilgisizim, umarsızım… gördüm!
Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Görevlisi. Konumuz mikro plastik. Çöp… çöp ithalatı, mikro plastiklerin yarattığı tehdit. Aktif bir akademisyen. Yorumla değil rakamla konuşuyor. Kağıt üzerindeki afili teorileri gerçeklerimizle buluşturuyor. Uluslararası akademik ekiplerle yaptığı çalışmaları dikkatimi çekti. Konusunda Türkiye’de tek. “Maalesef” demek zorundayım. Çöp deyip geçmeyin altında dünya kadar ihtisas alanı var. Sayıları az da olsa onun gibi çalışan farklı uzmanlıklarda önemli bulgularla gerçekleri ortaya koyan başka yürekli akademisyenlerimiz de var.
Gündoğdu’nun ihtisas alanı, soframıza gelen taze mısır, ayçiçek, portakal vb. hangi “çöp” tarlası üzerinde ya da yanında yetiştirildiğini keşfetmek, sonuçlarını değerlendirmek. İhtisas alanı, umarsızca ve utanmadan Batı’nın tehlikeli çöpü için “hammadde”, “para”, “ithalat ihracat” gibi sözcükler kullanarak bu ticari operasyonu aklamaya çalışanları bulmak, bu çöplerin yerlerini keşfetmek, tehlikelerini ölçmek. Ayrıca mangalda kül bırakmayan yerel yönetimlerin, bize nasıl çöpten hayat sunduklarını tespit etmek.
Bitmedi… Gündoğdu, nadir birinciliklerimizin peşinde; Akdeniz’de, Marmara’da ve hatta Karadeniz’de balıkların sistemlerindeki plastiğini ölçüyor… Afiyetle yiyoruz ya… Bitmedi, pandemide kendimizi maskeyle koruyor, ellerimizi ıslak mendillerle siliyoruz ya. Ne de iyi yapıyoruz! Üzerinde çalıştığı ve yakında sonuçları yayınlanacak küresel çalışmanın Türkiye ayağı birinciliğe aday. Maskeleri ne miktarda ve nasıl yok ettiğimiz sanatçı ruha sahip necip vatandaşlarımızın başkaca meziyetlerini de gösterecek: maskeyi atmanın bin çeşidi: asarak, burarak, sıkıştırarak, kazarak, yapıştırarak, sallandırarak ve daha nice metotla…
Anne karnında, plasentada… insan beyninde plastik çıkıyor. Bir sürü canlı plastik yüzünden hayatını kaybediyor.
Kaybedecek bir dakikamız bile yok. İnsan ırkı doğadan silindiğinde doğanın varlığı bizsiz devam edebilecek. Sorun, biz doğa olmadan yaşayamıyoruz. Bağımlılığımız, “Parazit” misali. Doğada parazit gibiyiz. Doğaya entegre olamıyoruz, doğaya karşı değil doğayla yaşamıyoruz; o da bizi yangınla, selle, hastalıkla yok ediyor!
Dünya sadece bize ait bir yer değil, tek kullanımlık ürünleri, ucuz, kolay, pratik olduğu için kullanıp atacağımız bir çöp tenekesi değil dünya.
Biricik ülkem, en büyük tehdit cehalet, en tehlikeli kişi cahil!
Kendimize gelelim artık! Çok zamanımız kalmadı.
NADİR BİRİNCİLİKLERİMİZ
- 2018’in sonunda 418 bin ton çöp ithal ettik.
- 2020 yılında 772 bin ton plastik çöp ithal edilmiş.
- Yılda 32 milyon ton “belediye çöpü” üretiyoruz.
- Çöpümüzün ortalama yüzde 10’u plastik.
- Kendi çöpümüzün yüzde 10’unu bile toplayamıyoruz.
- 350-400 bin ton civarında toplama kapasitemiz var.
- İthal ettiğimiz plastiğin kontaminasyon seviyesi çok yüksek.
- Avrupa’nın en fazla plastik üreten 2. ülkesiyiz.
- En çok “plastik çöp” üreten 4. ülkeyiz Avrupa’da.
- En çok çöp ithal eden 1. ülkeyiz.
- Akdeniz’i en fazla plastikle kirleten ülkeyiz.
- Türkiye ürettiği belediye çöpünün yüzde 90’ını çöp depolama alanlarına gömüyor (TÜİK).
- Çöp yönetimiyle ilgili alt yapısı olan il sayısı “sıfır”.
- Övünerek ayrıştırılmamış çöpten enerji üretiyoruz, yakılarak ortaya çıkan ısıdan toksik zehirli gaz ve küller oluşuyor.
- Akdeniz’e, artık “plastik deniz” Marmara için de söyleyebiliyoruz. Karadeniz benzer bir sıkıntıyla karşı karşıya.
- 20 milyon tona yakın plastik çöp her yıl nehirler aracılığıyla denizlere dökülüyor.
- Türkiye’de 1 kilometrelik kıyı çizgisine günde 31 kilo plastik vuruyor. (plastik hafiftir, unutmayın)
- Türkiye’de çöp maske toplama işleminde bazı noktalarda 40-50 tanesi tek kerede çıkıyor, küresel rekora koşuyoruz.
- Müsilaj sorununun çözülme ihtimali yok. Atık suyu boşaltmaya devam ederek, kıyıları yapılaştırıp denizlerin sağaltım alanlarını tahrip ederek...
- Geri dönüşüm, kimyasal, fiziksel, mekanik olarak plastik kirliliği çözecek kudrette değil.
- Deniz dibindeki çöplerin yüzde 87’si tek kullanımlık plastik…
- Türkiye’de 9 milyara yakın pet şişe su tüketiliyor…
- Büyük marketler için parayla poşet uygulaması faydalı uygulama oldu ama semt pazarlarında geçerli değil.
- Bir pazarcı günde ortalama 1000’den fazla poşet veriyor.
- Depozito iade sistemi uygulanan ülkelerde çöplerden içecek ambalajı çıkma oranı sıfıra yakın.
Söyleşi tekniğini kullandığım yazılar uzun olunca kolaylaştırıcı olarak öne çıkaracaklarımı belirlemek, aralarından seçim yapmak için renklendirme yaparım. Bu yazının renksiz yeri kalmadı. Kısa bir bölümünü özet olarak sundum, Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’yla söyleşimizde pek çok teknik detay ve çarpıcı bilgi bulunuyor. Tamamına ulaşmak çeşitli platformlardan mümkün: yaprakozerblog.com, youtube ve diğer sosyal medya kanalları.