Türkiye’nin petrolü yok. “Var ama çıkarmıyorlar” balonu da çoktan söndü. Doğalgaz? Karadeniz’de bulduk ama eve gelmesi yıllar alacak. Cari açığımız petrolsüzlük yüzünden her geçen gün kabarıyor. Hele ki varili 100 dolara koşan fiyatı ve giderek yükselen kur sebebiyle ekonomide sıkıntı kaynağı...
Petrolümüz yok da aklımız da mı yok? Tepemizde “beni kullanın“ diye haykıran bir güneş, “püfür püfür esen” ve boşa giden rüzgârımız var. Üstelik yeşil mutabakat ve fosil yakıt tehditleri altında yenilenebilir enerji yükselen değerimiz iken… Cari açığa, enerjisizliğe söylenmeye hakkımız var mı?
ANLADIK PETROLÜMÜZ YOK AMA GÜNEŞ BİZE DE DOĞUYOR
Kamu cari açık üretme pahasına vergi alamayacağı alanlarda rüzgârı yaygınlaştırmıyor. Bir sanayicimiz 17 dönümlük fabrika çatısına güneş paneli döşeyebilmek için 17 ayrı şirket kurmak zorunda kalmıştı. Çünkü bakanlık; bir şirkete ancak 1 megavat gibi bir kural koymuştu.
Enerjinin evlerde kullanımı tamamen cari açık üretiyor. Petrol de doğalgaz da dövizle geliyor ve kur çok yüksek. Kaldı ki evlerimizde müthiş bir enerji israfı var. Hal böyle iken insanların evlerde alternatif enerji kaynakları kullanma konusunda teşvik edilmesi hatta zorlanması, özellikle mantolamaya mecbur bırakılması gerekiyor. Göğü ısıtamazsın, sokağı soğutamazsın…
İKİ SORU İKİ CEVAP
Güneşe gücümüz yeter mi?
Başlangıç maliyeti yüksek olsa da en fazla iki yıl içerisinde amorti eden bir teknolojidir güneş enerjisi panelleri… Nitekim yazlıklarımızda ve Karadeniz Bölgesi’ nde yaygınlaşmaya başladı. Kullanımın artması ile birlikte kurulum maliyetleri hızla gerileyecektir.
Rüzgâra gücümüz yeter mi?
Evler için uygun olmasa da küçük işletmeler, organize sanayi bölgeleri için rüzgâr tribünleri kurmak, işletmek, artanı da devlete satmak pekâlâ mümkün. OSB’ler küçük sanayi sitelerinde yaygınlaşmalı. Bu arada rüzgâr türbini üretiminde ülkemiz için yatırım fırsatları olduğunu da unutmamak gerekir.
not
GÜNEŞ GİRMEYEN EVE CARİ AÇIK GİRER
ABD Başkan Yardımcısı Al Gore Türkiye ziyaretinde güneş enerjisi potansiyelimize dair kapsamlı bir rapor getirmişti. Çırağan sarayında 2 metre önümdeki kürsüde konuşurken şunları söylüyordu. “Almanya’nın güneş potansiyeli sizden %40 daha düşük olmasına rağmen güneşten yararlanması sizin kat be kat üzerinizde.”
Aradan 20 yıl geçti ve neredeyse bir arpa boyu yol alabilmişiz. Hızlanmamız gerekir. Tüm çatılarınızı kiremit yerine güneş paneli ile kaplamamak için bahaneniz nedir? Sadece konutların çatılarında 284 GW enerji bizi bekliyor. Alüminyumcular profil, camcılar cam, hücreciler de panel ürettiği sürece cari açık nerelere iner dersiniz?
Kaldı ki tarlalara panel sermek yerine, dağlara, bayırlara, nehirlerin üzerine hücre kaplasak? Hem tarım arazilerimizden olmaz hem de nehirlerin, derelerin buharlaşmasını önlemiş oluruz. Aslında aklı olana ve ihtiyacı olana çözüm sonsuz.
Fakat güneş enerjisini yaygınlaştırmak yerine, buradan vergi, lisans parası, kişisel menfaat kovalayanlar olduğu sürece kendimize ve ülkemize yazık ederiz. Bize lazım olan, daha fazla akıl, daha çok gayret ve ülkesini önceleyen siyasetçi, bürokrattır. Karanlığa küfretmek yerine güneş toplasak…