Bir usta daha gitti: Halit Kıvanç’a veda

"Şimdi bir kere önce ben, insanlara gerçekten değer veren bir kişiyle karşı karşıya olduğum için mutluyum" demiş ve devam etmişti:

"Çünkü bizde hayattayken, çalışırken, bir şeyler verirken varsın bazıları için! Bazıları içinse yokken de şöyle de böyle de olsan varsın... Sen, geçmişteki ustalara bakıp onlara saygı geceleri yapılmasında önayak oluyorsun, öncü oluyorsun; ama birileri ilerisi için ümit veriyorlarsa onlara da yıldızlarının parlaması için yardımcısın. Yani yıldızları parlamış insanların peşlerinden haklı olarak koşuyorsun, ama eskilerin de vaktiyle yaptıklarını unutmuyorsun..."

Uzun yıllar düzenlediğim marka haline gelmiş Ustalara Saygı toplantılarından söz ediyordu. Çok mutlu olmuştum bir Usta’dan bu cümleleri duyduğum için. Daha sonra da bir kitabını “Sevgili Faruk Şüyün oğluma” diye yazarak imzalamıştı. O kadar yürekten sözcüklerdi ki, içimi sevinçle, gururla doldurmuştu…

Son yıllarda evine çekilmişti… Eskisi gibi görüşemesek de onun varlığını hissetmek çok güzel bir şeydi. Halit Bey ve sevgili eşi Bülbin Hanım evlerindeydiler… Bunu bilmek, beni mutlu ediyordu.

Yıllardır pek çok dostumda başıma geldiği gibi Halit Bey için de hayat, benden o duyguyu aldı. Halit Kıvanç artık aramızda değil!

1955’ten bu yana, gazetecilik mesleğine ve örgütlülüğüne verdiği önem, yazdığı yazılar ve kitaplar, sunduğu binlerce organizasyon ve televizyon programı, anlattığı sayısız futbol maçıyla bu topraklarda yaşayan yediden yetmiş yediye milyonlarca insanın hafızasına kazındı, onların Halit Abi’si oldu.

 “Ustalara Saygı” toplantılarının birçoğunda sunuculuğu üstlendiği, konuşmacı olduğu, beni yalnız bırakmadığı için, özel olarak da ona çok şey borçluyum. Zengin İstanbul Türkçesi, esprileri, hazırcevaplığı ve nezaketiyle dahil olduğu her organizasyonu ve programı unutulmaz kılan Halit Kıvanç, Ustalara Saygı’ları da büyük ilgi odağı haline getirmişti.

Ne şanslıyım ki birçok ustanın katıldığı görkemli bir “Halit Kıvanç’a Saygı” gecesi de düzenleyebildim. Hem de senelerce TRT’nin Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı şenliklerinin sunuculuğunu üstlendiği günde, yani 23 Nisan’da… Aslında o, yaş almasına rağmen “içindeki çocuğu hiç büyütmeyen” biriydi…

10 yıl önce Akatlar Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiğim Halit Kıvanç’a Saygı gecesinde milyonların “Halit Abi”sini konuklara; Ali Kırca, Aydın Boysan, Bedri Baykam, Çetin Çeki, Güven Taner, Hakan Altıner Mete Akyol, Müjdat Gezen, Mustafa Yolaşan, Nebil Özgentürk, Nilgün Kasabbaşoğlu, Sami Kohen, Selahattin Beyazıt, Sunay Akın, Tekin Özertem, Tülin Oral, Türkân Şoray, Uğur Dündar ve Yüksel Aytuğ anlattılar. Ali Kocatepe, Aysun Kocatepe ve Rıza Silahlıpoda da hem Halit Kıvanç’la ilgili anılarını anlattılar, hem de onun sevdiği şarkıları seslendirdiler.

Sunay Akın’ın, Halit Kıvanç'ın oyuncak müzesine hediye ettiği Pele imzalı topla Müjdat Gezen ve Uğur Dündar'ı oynatması ve bu özel maçı usta sunucu Kıvanç'ın salona anlatması neşe dolu geceye renk kattı.

Birkaç yıl sonra da Etiler Emek ve Şükran Ödülü’nü aldığı organizasyonu da ben gerçekleştirdim.

85. yaş gününden birkaç gün sonra yaptığım söyleşide “Halit Kıvanç bu yaşta yakınlarının 'yahu ayaklarını uzat şöyle... Giriyorsun odaya yine yazıyorsun, çalışıyorsun’ demelerine uyup dinlenmeli mi?” diye kendi kendine yöneltmişti söyleşimizin can alıcı sorusunu ve şöyle devam etmişti:

“Devamlı, her gün uyandığımda yeni bir şey düşünüyorum, onu yapmasam da… Şimdi ben, Allah’ıma bin şükür kitapların yazdığı bir 85’lik adam değilim. Yani kurallar, tıp bilmem ne diyor, omuzum ağrıyor, arkada bir şey var, bilmem ne zorlukları çekiyorum, gözümün biri zaten yarım görüyor falan, ama bütün bunlara rağmen her gün kalkıp bir genç gibi çalışıyorum.

Yani ilk iş olarak yaşımdan daha genç davranmayı sıkıntılı düşüncelerden kurtulmanın en güzel yolu olarak görüyorum. Çünkü eğer oturursan, çok rahat edersen, bu sefer, yahu bu rahatlık bitecek artık falan... Ne bileyim öbür günleri, kötü öbür günleri düşünmüyorum, düşünmemek için de çalışıyorum. Ya okuyorum ya yazıyorum. Bütün yaşlılara söylüyorum ne şekilde olursa olsun bir meşgale, iki meşgale bulun. Ben meselâ hiçbir gece bulmaca çözmeden yatmam...”

Hep dakik oldu, hiçbir zaman kimseyi bekletmedi. “Çalar saat çıktığından beri çift saat kurarım ki bir sorun çıkar, bir şey olur, pili biter ne olur ne olmaz. Bir prensibim daha vardır: Beklerim, ama asla bekletmem! Her yere erkenden giderim. Bu, biraz televizyonculuk, radyoculuktan gelmedir” diyordu.

Ne zaman etkinliklerde birlikte olsak, muhakkak o günkü konuyu veya kişiyi çalışıyor, notlar alıyordu... Bu, tırnak içinde "gençler"de pek karşılaşmadığımız bir durumdu. Onlar bugün de sanki her şeyi iyi biliyor gibiler, çalışmaya pek ihtiyaçları yok!

Onu örnek almaya çalışıyorum. Özellikle şu sözleri hiç aklımdan çıkmıyor:

"Bakın, ben 85 yaşımdayım, bir kişiye tokat atmadım, bir tek kişiye yumruk atmadım. Uzun süredir dargın olduğum tek kişi yok. Kırgın olduklarım var, ama bazen kırgınlığımı da söylemiyorum. Olmayan biri hakkında konuşuyorsam, onun güzel bir özelliğini anlatıyorsam, ismini vererek anlatırım. Çok kötü bir şey yapan birini anlatırsam 'bir gazetedeki birisi,' 'bir televizyondaki müdür' derim, isim vermem. Bu özelliklerimle de iftihar ediyorum."

Ben de sizi tanıma, birlikte çalışma fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum Halit Bey. Sizi hep hatırlayacağım…

Tüm yazılarını göster