“İnsanın hayatta yapabileceğin en iyi yatırım, kendisine yaptığı yatırımdır.” “Yatırımlarınızı nerede değerlendiriyorsunuz, en iyi değerlendiriyorsunuz, en iyi yatırım aracı hangisidir?” türünden sorulara verdiğim cevap hep bu olmuştur benim. Yıllardır Amerika’da ve Türkiye’de iş insanlarına koçluk ve mentorluk yapıyorum. Yatırım danışmanlığı direkt alanım olmadığı halde yukarıdaki sorular özellikle genç kuşak tarafından bana sıkça soruluyor.
Çoğu zaman esas merak ettikleri ise “Nasıl kısa yoldan para kazanabilirim, çok emek sarf etmeden kariyer basamaklarını nasıl çıkabilirim, bir an önce nasıl köşeyi dönebilirim?” oluyor.
Her şeyi çok kısa sürede elde etmeye inandırılmış, sabırsız olmayı alışkanlık edinmiş bir bir kuşağın istekleri bunlar. Sosyal medyanın, televizyonlarda dönüp duran reklamların insanlara pompaladığı bir düşünce bu. “Altı pompaladığı bir düşünce bu. “Altı ay içerisinde gelirinizi ikiye, üçe katlamanın yolları” sözleriyle başlayan, “kısa sürede zengin olmak ister misiniz?” sorularıyla devam eden ve hayal satan reklamların eseri bunlar.
Yeni çıkan kişisel gelişim kitapları da öyle değil mi? Kısa sürede nasıl çok para sahibi olunur üzerine her yıl yüzlerce kitap yayımlanıyor.
Hayatın gerçekleri farklı
İnsanlar bir an önce “önemli birisi olmak”, bir an önce “zengin birisi olmak”, bir an önce “kariyer merdivenlerinin tepesine tırmanmak” istiyorlar.
Bundan olsa gerek üç beş ayda zirveye tırmanabilecekleri, bir anda çok para sahibi olabilecekleri masalına inanıyorlar.
Bir yılda yapabileceklerini abartırken, 10 yılda yapabileceklerini azımsıyorlar.
Tutkuyla emeğin peşinden koşmak yerine, kolay yolları bulmaya çalışıyorlar.
Halbuki hayatın gerçekleri böyle değil.
Dünya teknolojinin etkisiyle hiç kuskusuz hızlandı.
Ancak bazı temel değerlerin değişmediği görülüyor. Bunu anlamak için başarılı insanların otobiyografilerine bakmak, onları izlemek ya da dinlemek yeterlidir.
Hangi başarılı insanla konuşursanız konuşun, hangi otobiyografiyi okursanız okuyun, başarının sabırlı bir şekilde çalışmaktan, sürekli şekilde çalışmaktan, sürekli kendini geliştirmekten ve tutkulu emekten geçtiğine şahit olursunuz.
Rocky efsanesi
Geçtiğimiz günlerde Sylvester Stallone’un konuşmacı olarak yer aldığı, Tony Robbins’in yönettiği tüm gün süren bir kişisel gelişim seminerine katıldım.
Gün boyunca konusunda uzmanlaşmış konuşmacılar farklı alanlarda kişisel gelişim üzerine fikirlerini paylaştılar.
Seminerin finalinde Sylvester Stallone sahneye çıktığında yer yerinden oynuyordu. 10 bin civarında izleyen sahneye yaklaşarak ellerinde telefonlarla onu videoya almaya çalışıyordu.
Konuşmasına şu sözlerle başladı Stallone: “Çok sayıda filmde oynadım. Beni bu noktaya getiren birçok filmim var. Anlamadığım nokta şu; beni hala neden videoya çekiyorsunuz? Başkalarının filmini çekmekten vazgeçip kendi filmini yaratmanızın zamanı gelmedi mi?”
Kendine has aksanıyla bu sözleri söyler söylemez topluluk telefonlarını aşağıya indirip heyecanla onu dinlemeye başladı. Sylvester Stallone cebinde 100 dolar ile New York’a aktör olmak için geldiğini ve yaşadığı zorlukları bir bir anlattı. Çocukluğunda geçirdiği kısmi yüz felcinin de etkisiyle oynadığı küçük rollerde başarılı olamamış ve hiçbir zaman başrol oynayamayacağını anlar anlamaz kendi senaryosunu yazmaya koyulmuştu.
Bir boks maçından etkilenip yazdığı Rocky’i hiçbir yapımcıya beğendirememişti. Zor günlerdi. Yiyecek yemeği zor buluyordu ancak tutkusunun peşinden gitmeye kararlıydı. Israrla bütün yapımcıların kapısını çalmaya devam ediyordu. Yıllar süren ısrarlı çabasının karşılığını iki yapımcıyla anlaşarak aldı ancak küçük bir sorun vardı.
Yapımcılar filmi satın alması karşılığında filmin başrolünde Sylvestor Stallone’u değil başkasını oynatmak istiyorlardı. Stallone aç kalıp köpeği Butkus’u satmak zorunda kalmasına rağmen bu teklifleri kabul etmedi.
Bir süre geçtikten sonra aynı yapımcılar Stallone’un oynamasına da izin verir ancak onun alacağı ücreti sadece 35 bin dolarda tutar. Stallone, aldığı paranın 15 bin dolarını köpeğini satın alan adamı bulmak için harcar.
Film beklenmedik derecede gişe hasılatı yapar ve en iyi film dalında Oscar kazanır. Rocky spor alanında Oscar kazanan ilk film olur ve böylelikle Stallone’un hayatı değişir.
Stallone başarısının sırrını şöyle anlatıyor: “Ben her zaman kendime yatırım yaptım. İnsanların benim için söylediği olumsuz sözler beni hırslandırdı. Vazgeçmeden çalışmaya devam ettim. Rocky’nin boks ringinde benim de kendi hayatımda şampiyon olmamızın altında bunlar var.”
Stallone’u dinledikten sonra not defterime şunları yazdım: Başarıya giden yolda alın terinin yerini hiçbir şey tutmaz. Çaba sarf etmeden zirveye ilerleyemezsiniz. Kendinize yatırım yapmadan hayallerinize ulaşamazsınız.
Daha fazla para kazanmak istiyorsanız, işinizi daha iyi yapmak istiyorsanız, kariyer basamaklarını çıkıp zirveye ulaşmak istiyorsanız, hayatta başarılı olmak, şampiyon olmak istiyorsanız önce kendinize yatırım yapın.