Küresel sorunların çözümü için güçlü küresel liderlik gerekiyor. COVID-19 da bir pandemi olarak küresel sorundur ve baş edilmesi güçlü bir küresel liderlik gerektiriyor. Ancak bu liderliği kim üstlenecek? Ülkelerin liderliği zor çünkü dünya şu anda genel ve derin bir liderlik sorunu yaşıyor, kutup başı ülkeleri yöneten liderlerin yetkinlikleri sorgulanıyor. BM, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlardan da bu çapta bir liderlik çıkmıyor. Aslında bu tür krizlerle baş edebilmek için oluşturulmuş bir platform var, G-20. Dünyanın en büyük ve dolayısıyla en güçlü ekonomilerini bir araya getiren bir forum. Gerçi bir Birleşmiş Milletler ya da bir Dünya Bankası değil; ne resmi yapısı var, ne binlerce personeli var ne de dünyanın herhangi bir yerinde bir merkezi var. Ama küresel problemlerin çözümü için ana platform olma iddiasıyla sahneye çıkmıştı. Dünyanın gayrisafi yurtiçi hasılası en büyük 18 ülkesi, Güney Afrika ve Avrupa Birliği’nden oluşuyor. AB’nin ilk 20’de olmayan üyelerinin de AB kanalıyla G-20’de temsil edildiği dikkate alınırsa aslında 43 üyeli bir oluşumdan söz ediyoruz.
G-20 bu haliyle dünya nüfusunun yüzde 66’sını, küresel ticaretin 75’ini, gayri safi hasılanın 85’ini ve yatırımların ise 80’ini temsil ediyor. Küresel ekonomiyi güçlendirmek, krizden çıkışı hızlandırmak, küreselleşmeyi “vahşi”likten kurtarıp daha kurallara dayalı ve kapsayıcı hale getirmek gibi amacı vardı. Aslında 2008 krizinden çıkışta da önemli roller oynadı, kısmen de olsa başarı sağladı. Ancak sonra derin uykuya daldı. G-20 zirvelerinden zayıf “diyalog” çağrılarının ötesinde somut bir sonuç çıkmadı. Trump liderliğinde ABD birçok alanda olduğu gibi G-20’de de girişimleri bloke etmeye başladı. O nedenle G-20 yerine G19+1 diye adlandırılmaya bile başlandı. Özellikle ticaret savaşının gölgesinde yapılan Arjantin toplantısı tam bir hayal kırıklığı yarattı; bir platform olarak kendisine biçilen rolleri oynayabileceği konusunda ciddi şüpheler doğurdu. Oysa G-20’nin küresel sorunların çözümü için ana bir forum olarak ortaya çıkışı ABD’nin ittirmesiyle 2008 Washington toplantısı ile başlamıştı. O zaman ABD krizden en fazla etkilenen ülkeydi ve böyle bir platforma şiddetle ihtiyacı vardı. Sonrasında ABD ekonomisi düze çıkıp ihtiyacı azalınca G-20’nin etkinliği de azaldı.
Şimdi yeni bir küresel kriz var ve bu kriz 2008’deki gibi ABD’yi derinden etkiliyor. Dolayısıyla G-20’nin krizden çıkışta daha aktif bir rol oynaması, hatta liderliği üstlenmesi için ABD’nin desteği sağlanabilir. G-20 liderleri mart sonunda video konferans yoluyla bir araya gelip “ellerinden geleni” yapacaklarını açıklamışlardı. Nisan ayında bakan düzeyinde toplanıp, bir dizi kararlar aldı, hatta aksiyon planı bile hazırlandı. Ancak şu ana kadar güven verici bir liderlik örneği sergilenemedi. Oysa resmi ve bürokratik bir yapısı olmaması nedeniyle hızlı karar alıp harekete geçebilir.