Hayır, bu hafta Müzeyyen Senar’ın yorumuyla ölümsüzleşen Nihavend şarkıyı konuşmuyoruz. Konumuz hepimizin, hem iş hem özel hayatımızda, her gün, bazen zorlanarak yaptığımız bir şey: karar vermek! Gelin beş adımlı bir plan çıkarmaya çalışalım.
SİNYAL Mİ GÜRÜLTÜ MÜ?
Her gün bir veri bombardımanı altında yaşıyoruz. İster istemez bu da rasyonel karar alma kabiliyetimizi sakatlıyor. Neyin meselenin özüne dair bir ‘sinyal’, neyin yalnızca ‘gürültü’ olduğunu anlamaya çalışmak çok önemli. Kritik kararlarda bir adım geri çekilip bu değerlendirmeyi yapmak şart.
ZİHNİMİZİN TUZAKLARI
Varsayalım dış faktörlerle bir şekilde baş edebildik. Ya kafamızın içi? Davranışsal ekonomi çalışmaları buradaki tuzaklara işaret ediyor. İlk aklıma gelenler: analoji ve anekdotlar (mevcut duruma tam benziyor mu?), grup dinamiği (genele uymak çok risksiz), baz etkisi (bütçe veya geçen yıl doğru kıyas mı?), sebep-sonuç (yoksa korelasyon mu?), orta yolculuk (ortalamayı alıp tartışmayı engelleme) ve iki seçeneğe saplanma (bir ihtimal daha yok mu?)
ARTI-EKSİ ANALİZİ
Tuzakları da aştıysak buyurun rasyonel değerlendirmeye. Seçeneklerin artılarını ve eksilerini yazdık (gönlümüzden geçen seçeneğe torpil yapmadığımızdan emin miyiz?). Kimileri kriterlere ağırlıklar ve puanlar vermeyi öneriyor ama bu yaklaşım belirsizliği daha da artırdığı için benim aklıma pek yatmıyor. Bunun yerine ödünleşmeleri test ederek farklı kriterlerin önemini anlamak daha uygun olabilir: örneğin X km daha uzakta bir iş için ne kadar ilave ücret istersiniz?
DENEYLER
Hala karar veremediysek bazı deneyler yapabiliriz. Tek bir şartla: neyi test ettiğinizi veya neticede hangi yeni seçenekleri oluşturacağımızı baştan biliyorsak! Yoksa boş yere zaman, enerji ve para kaybetmiş oluruz. Klasik örnek: erken aşama bir girişimin ilk yatırım turuna düşük bir miktar yatırım yapmak, ancak belli büyüme yakalanırsa sonraki turlara (ister istemez çok daha yüksek fiyattan) daha büyük miktarda para koymak. Elbette bu durumlarda duygular hayli hareketli olabiliyor: ‘keşke bir sene önce daha çok para koysaydım’ veya ‘geçen sene daha düşük değerden yapmadığım yatırımı neden şimdi yapayım!’
Bu noktada seçenek paradoksuna da değinelim. Çok fazla alternatif, karar sürecini zenginleştirmek yerine zorlaştırabiliyor. Süpermarket rafında tek çeşit ürün istemiyoruz ama 50 çeşit olunca da duraksıyor ve hızla en aşina olduğumuza/ en ucuza/ en cafcaflı ambalajlı olana gidiyoruz. Velhasıl seçenek oluşturayım derken kantarın topuzunu kaçırmamaya dikkat!
İSTİSNALAR
Her kural gibi bu bahsettiklerimizin de -bence iki tane- istisnası var. Birincisi büyük kişisel kararlar. Üzerinde daha önce düşündüğünüz ve gerçekten yapmak istediğinize emin olduğunuz bir konuda hızla iddialı adımlar atmak gayet makul. İkincisi, gerçekten ‘biricik’ durumlar. Karşınıza çıkan ‘ömürde bir kez’lik şeyleri (iş, okul, proje, kişi) ıskalamamakta yarar var. Ne de olsa, istisnalar müstesnadır.
Her gün kararlar almak zorunda olan hepimize kolay gelsin!