Bindik bir alamete...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ "Faiz sebep, enflasyon netice" tezinden sanki "Faiz düşecek, kur artacak, böylece ihracat artıp cari fazla verilecek, sonuçta döviz bollaşacak, kur kendiliğinden düşecek, yatırımlar ve üretim artacak, işsizlik azalacak" tezine geçiş yaptık. Çalı hikayesini gölgede bırakan bir tez bu!

1800’lü yılların başı. II. Mahmut’un padişahlığı döneminde Osmanlı’ya bir zürafa hediye edilir. Hayvan Gülhane parkında tutulmaktadır. Kimse daha önce zürafa görmemiştir. Onu binek hayvanı zanneden biri epey zorlansa da zürafanın üstüne çıkar, zürafa da koşmaya başlayınca ne yapacağını bilemeyen şahıs feryat figan:

“Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete...”

Şimdi de biraz öyle değil miyiz!

İktisat teorilerini alt üst ede ede ilerliyoruz...

Hala popülaritesini kaybetmeyen, ancak bir türlü kanıtlayamadığımız, kanıtlamak adına da pek fazla adım atmadığımız temel bir teori var:

“Faiz sebep, enflasyon neticedir.”

İyi güzel de, her olumsuzluğun, özellikle de enflasyonun ana sebebi ise faizin belini niye kırmıyoruz, bu pek anlaşılmıyor işte. Merkez Bankası'nın geçen hafta faizi 2 puan değil de 10 puan düşürmesinin önündeki engel neydi? Hem bu teori doğruysa Merkez Bankası PPK açıklamasına neden yıl sonuna kadar fazla indirim yapma alanı kalmadığını yazdı. Merkez Bankası faizi “yalnızca” 2 puan indirmekle ve bundan sonra yıl sonuna kadar fazla indirim yapamayacağını belirtmekle örtülü biçimde “Faiz sebep, enflasyon neticedir tezi geçersizdir, doğru değildir” demiş olmadı mı? Kamuoyu öyle anladı da...

Ama şimdi “faiz sebep enflasyon neticedir” tezi sanki biraz ikinci planda kaldı, bu faiz indirimiyle birlikte yeni teoriler gündeme getirilmeye başlandı...

Nasrettin Hoca’ya “Bu kadarını ben bile düşünemezdim” dedirtecek, Hoca’nın çalı hikayesini gölgede bırakacak senaryolar yazılıyor:

“Faiz düşürülünce kur bir miktar artacak, kur artınca ihracat da artış gösterecek, ihracatın artmasıyla birlikte cari açık küçülecek hatta fazla verilecek, böylece döviz bollaşacak, döviz bollaşınca kur düşecek, yatırımlar ve üretim canlanacak, işsizlik azalacak, faizi daha da aşağı çekmek mümkün olacak...”

Görüyorsunuz değil mi faiz indirimi nelere kadirmiş!

Ya zürafa sırtından atarsa...

Zürafayı binek hayvanı sanan gariban muhtemeldir ki düşeceğini anladığı için feryat ediyor:

“Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete...”

Zaten Nasrettin Hoca’nın çalı hikayesini aratacak senaryoyu gerçekçi bulmayanlar zürafanın üstünde durabilmenin mümkün olmadığını görüyor.

Aslında çoktan yana doğru kaydık ve yere çakılacak gibiyiz zaten.

Döviz artınca ihracatın öyle şaha kalkmadığını ve bundan sonra da kalkamayacağını sanayici de, ihracatçı da yaşıyor ve biliyor. İş aleminden sesler yükselmeye niye başladı sanıyorsunuz. Sanayi üretimi ithalata böylesine bağımlı bir ülkede kur yükselince üretim maliyetleri nereye tırmanacak.

Kurulacak bir fabrikadaki neredeyse tüm makineler ithal edilirken bu kurla nasıl yatırım yapılacak.

Diğer yandan tüm dünyada enerji fiyatları almış başını gidiyor; ham petrol fiyatları da son yılların rekorunu kırıyor. İlk dokuz ay pompa fiyatlarının fazla değişmemesi için ÖTV'den feragat edilmesi sonucu akaryakıt fiyatları bazı ürünlerde fazla değişmedi ama artık ÖTV'nin sıfırlanmasıyla birlikte akaryakıt zamları başladı. Akaryakıt zamlarını sınırlı tuttuğumuz dönemde bile genel fiyat artışı tahminlerin çok üstündeydi, şimdi ne olacak?

Soru abes belki, ne olacağını ve neler yaşanmakta olduğunu biliyor ve yaşıyoruz zaten değil mi... Akaryakıta yüklü zamlar gelmeye başladı bile. Bir tek mal ve hizmet gösterebilir misiniz akaryakıt zamlarından, yani ulaşım maliyetlerinden etkilenmeyen!

“Dış güçler” imdada yetişti mi?

✔ Kısa vadede yaşanacaklar hiç hoşa gidecek şeyler değil. Kur artışı çok can yakacak. Büyükelçiler krizi de olumsuzluğun tuzu biberi oldu. Acaba gerçek öyle mi? Sakın bu kriz biraz da bile isteye yaratılmış ve kur artışının sorumlusu böylece bulunmuş olmasın!

Şu meşhur “dış güçler”in ne olduğunu, kim olduğunu iyi kötü tahmin edebiliriz. En azından bugünlerde gündeme getirilmesi çok muhtemel olan dış güçlerle kimlerin kastedileceğini biliyoruz.

Malum, on ülkenin büyükelçisi...

Ama bu ifade eksik. Konu büyükelçiler mi sanıyoruz sahiden?

Türkiye’nin örneğin Almanya Büyükelçisi, İngiltere Büyükelçisi bulunduğu ülkeyle ilgili suçlayıcı sayılabilecek bir açıklamayı Ankara’nın, yani Dışişleri Bakanlığı’nın onayı olmadan kendi başına yapabilir mi?

Dolayısıyla bu on ülkenin büyükelçisi de malum açıklamayı kendi başlarına “Haydi böyle bir açıklama kaleme alalım” diye yapmış olabilir mi, mümkün mü bu?

Bu açıklama hiç kuşkunuz olmasın ilgili ülkelerin bakanlıklarının onayıyla yapılmıştır.

Yani Türkiye bu büyükelçileri istenmeyen kişi ilan ederse o şahısları değil, o ülkeleri karşısına alır ve mütekabiliyet esası gereği o ülkelerin de bizim büyükelçilerimize karşı aynı uygulamaya gitmesinin yolunu açmış olur.

“Ne yani bu açıklamayı sineye mi çekseydik” diyenler çıkabilir. Unutmayalım; diplomaside neredeyse en son söylenecek en başta söylenmez.

Gollük pas mı oldu?

Ama acaba büyükelçilerin bu açıklaması bize gümüş tepsi içinde sunulmuş bir fırsata mı dönüştürülmeye çalışılacak?

Merkez Bankası faizi indirdi, dolar kuru 9.60’ların üstüne çıktı. Bu kur artışıyla birlikte yeni yeni zamlar gelmeye başladı. Homurdanmalar yoğunlaşacak.

Ama ya kur artışının bizim iç işlerimize burnunu sokmaya çalışan, yargı sistemimizi eleştiren “dış güçler”e taviz vermediğimiz için ortaya çıktığını söyleme fırsatımız olsaydı... Oldu işte!

Bu hafta, özellikle bugün önemli

Türkiye bu on büyükelçiyi istenmeyen kişi ilan ettiği takdirde bu ülkelerle ilişkilerimiz nasıl bir değişim gösterir, göreceğiz. Ama ilk aşamada neler yaşanacağına bu hafta, özellikle de bugün tanıklık edeceğiz.

Türkiye’nin zaten yüksek olan risk primi biraz daha yükselecek.

Faiz indirimi sonrası 9.70’i zorlayan dolar kuru ile 11.20 dolayındaki euro kuru daha da yukarı gidecek; yani paramız biraz daha değer yitirecek. Doları bugün 10 lirayı zorlarken görebiliriz, bu şaşırtıcı olmayacak. İşte kur buralara giderse asıl sorumlu olarak tabii ki faiz indiriminin ikinci planda kalmasını sağlamaya dönük söylemler dinleyeceğiz:

“Ah o dış güçler, yine Türkiye üstünde oyun oynuyorlar!”

Varsayalım dış güçler!

Ama arada kendi kendimize değişik sorular sormamız da gerekiyor...

Varsayalım olan biten her türlü olumsuzluk dış güçlerin işi. İyi de hani bizim ekonomimiz çok sağlamdı, birkaç ülkenin ayak oyunlarıyla paramız niye böyle yerlerde sürünür hale geliyor?

Bu dış güçler, ekonomisi bizden daha güçlü ülkelere karşı da oyun oynamaya çalışıyor da başarılı mı olamıyor, yoksa dünyada bu anlamda hedef alınan tek ülke biz miyiz?

Tüm yazılarını göster