Biden’ın Ortadoğu ziyareti küresel rekabeti kızıştırdı

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

ABD Başkanı Joe Biden’ın Ortadoğu’ya yaptığı ziyaret küresel siyaset açısından çok ciddi etkileri olacak cinsten. 

İsrail’in ziyaretten beklentisi, bölgede en büyük tehdit olarak gördüğü İran’a karşı Washington yönetiminden “daha sıkı, daha kurumsal destek vaadi” almaktı. Biden ve Lapid’in imzalayıp kamuoyuna açıkladıkları, İsrail ve ABD’nin stratejik ittifakını pekiştiren “Kudüs deklarasyonu” bunu sağladı. 

Biden’ın ziyaretinin ABD açısından “görünen amacı” ise, Ortadoğu’daki iki Amerikan müttefiki ülke, Suudi Arabistan ile İsrail’in arasındaki husumeti bitirmekti. Bu başarıldı. Suudi Arabistan, daha Biden kendi ülkesine gelmeden İsrail’le barışmaya karşı “inadının kırıldığını” gösterdi ve hava sahasını İsrail uçaklarına açtığını duyurdu. Nitekim Biden ve beraberindeki gazetecileri taşıyan uçaklar İsrail’den doğrudan Suudi Arabistan’a uçtu. 

BİDEN ZİYARETİNİN “GÖRÜNMEYEN” HEDEFİ; HİNDİSTAN

Biden’ın Ortadoğu ziyaretinin bir de öyle çok “görünmeyen” bir hedefi vardı; Hindistan’ı Batı cephesine çekmek. 

Tarih tekerrürden ibarettir; Geçen yüzyıllarda emperyalist güçlerin Hindistan üzerindeki rekabeti, bugünlerde de Batı bloğu ile Çin-Rusya cephesi arasında yaşanıyor. 

Biden’ın İsrail ziyareti sırasında gerçekleşen çevrimiçi zirve toplantısı fazla dikkat çekmedi ama belki de Amerikan Başkanı’nın Ortadoğu ziyaretinin en kritik kilometre taşlarından biri oldu. 

Çevrimiçi zirvede Biden, İsrail Başbakanı Lapid, Hindistan Başbakanı Modi ve BAE Emiri Muhammed bin Zayed, gıda güvenliği, iklim krizi ve temiz enerji gibi konularda işbirliği mekanizmaları kurulmasını kararlaştırdılar. Temelleri geçen Ekim ayında dört ülkenin Dışişleri Bakanları’nın bir araya gelmesi ile atılan ve “I2U2 Forumu” olarak adlandırılan bu zirve toplantısından çıkan ilk somut sonuç ise, Hindistan’ın “gıda ürünlerin güvenli erişimi için bir koridor” oluşturulması kararı oldu. BAE ile Hindistan arasında kurulacak bu “gıda koridoru”, İsrail’in gıda arzı güvenliği konusunda oluşturduğu teknik sistemlerle desteklenecek. Projenin maliyetinin 2 milyar dolar olması bekleniyor. Ayrıca Hindistan’a 300 milyon dolarlık temiz enerji kaynağı yatırımı yapılması da kararlaştırılmış durumda. 

Belli ki ABD, “bağlantısız” Hindistan’ı Batı cephesine hem askeri hem de ekonomik yönden “bağlamaya” çalışıyor. Washington’un öncülüğünde geçen yıl kurulan QUAD ittifakı -ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan’dan oluşan ittifak- işbirliğinin askeri boyutunu oluştururken, İsrail’de zirvesi yapılan I2U2 Forumu da ekonomik bağlantının ilk kilometre taşlarını döşeyecek. 

Biden’ın Ortadoğu turuna çıkmadan sadece günler önce ABD’de Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda, İngiltere ve Pasifik Ada ülkelerini bir aya getirip, “PBP/Partners in the Blue Pasific- Mavi Pasifik Ortakları” adlı bir ülke grubu oluşturması da bu sürece eklenebilir. Ekonomik işbirliğini arttırmayı amaçlayan PBP’ye Hindistan’ın da yakın zamanda dahil edilmesi şaşırtıcı olmaz. Washington’un ince ince üzerinde çalıştığı, Pasifik’te Çin’e karşı cepheleşme örgüsünün küçük düğümleri bunlar. 

RUSYA’DAN KARŞI ADIM; TAHRAN ZİRVESİ

Ancak elbette “karşı cephe” de boş durmuyor; Suriye savaşı sayesinde Akdeniz’de askeri üsler elde eden Rusya, Ortadoğu’da kendi cephesini İran’la ilişkiler üzerinden genişletiyor. Putin’in önümüzdeki hafta yapacağı üç günlük Tahran ziyareti bu açıdan okunmalı. 

Nitekim ABD Başkanı Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan’ın İsrail ziyareti sırasında sarf ettiği “Putin’in İran ziyaretinin zamanlaması ilginç” açıklaması da bu yönde. 

Sullivan’ın hiç değinmediği ise Tahran’da yapılacak o zirveye Türkiye’nin de katılacak olması. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan da önümüzdeki hafta Tahran’da hem Putin’le hem de İran Cumhurbaşkanı Reisi’yle ikili görüşmeler yapacak ve üçlü zirveye katılacak. 

Sullivan’ın Tahran zirvesinden bahsederken Türkiye’nin adını hiç anmamasının nedeni, Ukrayna savaşının çıkardığı buğday krizi; Erdoğan’ın Tahran’da Putin’i Ukrayna’nın Karadeniz üzerinden tahıl ihracatı yolunu açma ihtimali, Biden yönetiminin Ankara’ya karşı temkinli yaklaşmasını sağlıyor.

AMERİKAN KONGRESİ’NİN “F-16 ŞARTI”UYGULANABİLİR Mİ?  

Ancak Biden yönetimindeki bu “temkin”, Kongre’de pek mevcut değil; Amerikan Kongresi’nde ABD savunma bütçe tasarısına bir madde eklenerek, Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satışı için “şart” ortaya koyuldu. Türkiye’ye satılacak F-16’ların “NATO müttefiklerine karşı kullanılmaması” şartı, belli ki Ege’de Yunanistan’la Türkiye arasında yaşanan gerilimler göz alınarak eklendi. 

Türkiye kamuoyunda ilk etapta büyük tepkiyle karşılanan bu “şart”, henüz tam olarak yasa haline gelmiş değil. Kongre’de hala birkaç adım daha var, değiştirilebilir. 

Ancak değişiklik olmaz da, yasa bu şartı da içerecek şekilde çıkarsa, Amerikan yönetimi bunu uygulayabilir mi?  Pek mümkün görünmüyor. Bunun nedeni ise ABD’nin daha önce Kongre’ye resmen bildirdiği hala da geçerliliği koruyan politika belgesi. Belgede, Yunanistan’ın Ege’de iddia ettiği 10 millik hava sahası iddialarının ABD tarafından “kabul edilmediği” çok açık ve net ifadelerle ortaya konulmuş durumda. 

ABD bu politikasını hukuken değiştirmedikçe, Kongre’nin F-16 satışı için koyacağı “Ege ve Doğu Akdeniz şartı” da daha en baştan “kadük” haline geliyor. 

Küresel rekabet çok hızlı; Bu hızlı ortamda yapılan dış politika yanlışlarının bedelleri de ağır olur. 

Çok dikkat etmek gerek…

Tüm yazılarını göster