Biden-Erdoğan görüşmesine dair gerçekçi beklenti ne olabilir?

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

ABD ile ilişkilerde yumuşama için çözüm bekleyen bir S-400 meselesi var. Rusya’dan S-400 alımını Türkye açısından zorunlu bir hamle olarak görenler olabilir ama muhasebesini yaptığımızda biz siyasi, ekonomk ve güvenlik alanlarında zora sokan bir manevra olduğu görülüyor. İlişkilerde yumuşama için S-400 konusunda iki tarafı da daha fazla zora sokmayacak bir uzlaşma şart.

Biden Ocak ayında göreve geldiğinde iyimser bir bakışla bu köşede, “İkili ilişkilerde her yeni başkana yeni bir sayfa özüyle bakılır. ABD-Türkiye ilişkilerinde de bugün resmen yeni bir sayfa açılıyor.” demiştik. “Ne dost ne de düşman”- dan “stratejik ortak”a dönüşün mümkün olup olmayacağını sormuştuk. Biden, göreve geleli beş ay oldu ama stratejik ortaklığa dönüş konusunda bir işaret gelmedi. Bugünkü araya sıkıştırılmış “kritik” toplantı bu yolda önemli bir mihenk taşı olur mu? Toplantının sorunlu ve kırılgan Türk-Amerikan ilişkilerini çok yakın gelecekte başka bir aşamaya taşımasını beklemek çok gerçekçi değil. Ama en azından daha da germeyecek bir havada olması ve diyalog sürecini başlatması piyasaları ve siyaseti rahatlatacaktır. Ocak ayında Biden’lı döneme dair iyimser bakışı yaratan en önemli faktör Biden’ın Trump’a göre olan farkıydı. Biden siyasi yaşamının her aşamasında olaylara hep NATO merkezli bakmıştı. Türkiye stratejik olarak NATO’nun önemli bir parçası olduğu için Biden Türkiye’nin “derin” stratejik” önemini kavrayabilirdi. Bu çerçevede yeni yönetimin uzlaşma imkanı arayacağını sanmıştık, ama bu çaba olduysa bile şu ana kadar farkedilemedi. ABD Dış İlişkiler Konseyi’nden Steven Cook’un “Türkiye resmi olarak NATO müttefiki ama ABD’nin bir partneri değil... Geçmiş yılların aksine Washinghton ve Ankara onları birbirlerine bağlayan ortak tehdit ya da çıkarları paylaşmıyorlar” değerlendirmesine atıf yapmıştık. Bu değerlendirme mevcut durumu hala çok iyi anlatıyor.

Türkiye’siz küresel lider olabilir mi?

Akil Amerikalılar der ki; ABD eğer bölgesel istikrarı sağlamak istiyorsa bunu Türkiye’nin işbirliği olmaksızın yapamaz. Bu değerlendirmeye hep güvenmiş ve “ABD bizsiz yapamaz” rahatlığını taşımıştık. Ancak zamanla bu rahatlığı kaybettik çünkü ABD’nin asıl isteğinin bölgede istikrarın sağlanması olmadığını, aksine istikrarsızlığın Washington’a olan bağımlılığı arttırdığını görmeye başladık. Geçmişte Suriye gibi istikrarsızlığı artırıcı Amerikan manevralarında tam destek vererek ayağımıza kurşun sıktık. “ABD bizsiz yapamaz” psikolojisinde olduğumuz dönemlerdeki bazı Amerikan hamleleri bizi çok şaşırtmıştı. Mesela 1964’te o zamanki Başkanı Lydon Johnson’ın yazdığı mektup ile Türkiye’yi Kıbrıs’ta bir askeri müdahaleden kaçınması için uyarması bizim için sürprizdi. Aynı şekilde 1976’daki Amerikan ambargosu da beklenmeyen bir hamleydi. Yakın zamanda ise hem Fettullah Gülen’in iadesi, hem Suriye’de YPG’ye destek gibi konularda ilişkileri zorlayan gelişmeler oldu. S-400 hamlesi ise Ankara’nın Washington’a sürpriziydi. Onlar da CAATSA yaptırımları, F-35 projesi ve Ermeni soykırımı hamleleri ile bu sürprize karşılık verdiler.

S-400 konusunda uzlaşma şart

Bu gelişmelerin ışığında bir zamanlar stratejik ortaklık temeline oturan ilişkilere ad koymakta zorlanır olduk. Kırılgan ilişkileri onarmak ve istikrar kazandırmak mümkün mü? Eski Amerikan büyükelçilerinden James Jeff rey’in bir yorumunu okumuştum. Mealen diyordu
ki, “Eğer Biden yönetimi Amerikan’ın küresel liderliğini tekrar tesis etmek istiyorsa bunu Türkiye’siz başarması mümkün değil.” Aynı şekilde 1952’den beri NATO üyesi olan Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması ABD’deki NATO’cular için önemli bir tabudur. Bu değerlendirmeler bugünkü görüşmeden sonra başlayacak süreçte ilişkilerin yumuşayacağı beklentisini besliyor. Ancak ortada çözüm bekleyen ciddi bir S-400 meselesi var. Rusya’dan S-400 alımını Türkiye açısından zorunlu bir hamle olarak görenler olabilir ama muhasebesini yaptığımızda bizi siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarında zora sokan bir manevra olduğu görülüyor. İlişkilerde yumuşama için S-400 konusunda iki tarafı da daha fazla zora sokmayacak bir uzlaşma şart. Bu uzlaşma olası Amerikan yaptırımlarının önünü kapatacaktır. Aksi takdirde yaptırımların gölgesinde bir stratejik ortaklık söz konusu olamaz. Bugün bu konuda hemen bir sonuç çıkması beklenmemeli ama Biden-Erdoğan görüşmesi, sürecin başlaması için önemli bir adım olabilir. Sağlanacak rahatlama piyasaları geçici de olsa rahatlatacaktır.

Türkiye’nin ağabey arayışı

Türk-Amerikan ilişkileri 1830’larda başladı ama kritik tarih 12 Temmuz 1947’dir. O tarihte hükümet ABD ile Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması imzalayarak yeni bir dönemi başlattı ve ABD’yi Türkiye’nin siyaset ve ekonomisinde baskın bir yere oturttu. ABD açısından Truman doktrini dönemiydi ve anlaşma da o stratejinin bir parçasıydı. Bizim açımızdan ise Rusya’ya karşı koruma sağlayacak ağabey arayışıydı. ABD’nin akil adamları Türkiye’nin Euro-Atlantik topluluğuna bağlı kalmasının öneminden bahsederler. Çünkü alternatifi Türkiye’nin Çin ve Rusya’ya yaslanmasıdır. “Türkiye kendi başına hiç mi ayakta kalamıyor” diye sorabilirsiniz. Maalesef eksen dönüşünden bu yana kendi başımıza ayakta kalmayı beceremedik. Oysa İkinci Dünya Savaşında bile kendi başımıza ayakta kalabilmiştik.

Türk-Amerkan ilişkileri çok boyutludur;

1) Güvenlik boyutu vardır. 1952’den beri Türkiye, NATO üyesi olarak grubun bir kanadını korur. Karadeniz ve Akdeniz’i bağlayan suyollarına göz kulak olur. İşbirliği bununla da kalmadı. Amerikan politikasına ve çıkarlarına uygun bazı misyonlar üstlenildi. Türkiye, Kore’ye asker gönderilmesinden Somali ve Afganistan’daki görev güçlerine katılmaya kadar birçok yerde rol aldı.

2) Ekonomik boyutu vardır. İki ülke arasında ticaretin boyutu 20 milyar doları aşmıştır. ABD’li yatırımcıların Türkiye’de ciddi yatırımları vardır.

3) Türkiye ve ABD sadece NATO’da değil, G-20, OECD,IMF ve Dünya Bankası gibi platformlarda beraber yer alırlar. ABD bazı önemli konularda bizi desteklemiştir. Mesela 2001’de IMF ile kritik kredi anlaşması imzalanırken ve 2004 Aralık’ta AB ile müzakereler tıkandığında Washington devreye girmişti. Kısacası Türk-Amerikan ilişkileri önemlidir. İçine düştüğü belirsizlik halinden çıkarılmalıdır.

Tüm yazılarını göster