Beyoğlu’ndan geçen herkes içeri girsin istedik

Gila BENMAYOR Nasıl Bir Sanat?

İş Bankası’nın İstiklal Caddesi’nde tarihi binasındaki Resim Heykel Müzesi’nin açılmasını ne zamandır bekliyordum…

Resmi açılıştan bir gün önce muradıma erdim.

İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten ve İş Bankası Resim Heykel Müzesi kurucu küratörü mimar, sanat tarihçisi, yazar Prof. Dr. Gül İrepoğlu ile söyleşi yapmak için Resim Heykel Müzesi’nde buluştuk.

Galatasaray Meydanı’ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat binasını yeniden tasarlayan Teğet Mimarlık’ın bu tarihi binada da üstlendiği restorasyon projesi gerçekten çok başarılı.

Binanın birinci katındaki toplantı odasında, İş Bankası’nın Cumhuriyetin 100. yılına armağanına bunca emek veren Üreten ve İrepoğlu’na merak ettiğim her şeyi sordum. Soruları teker teker yönelttim ama aralarındaki paslaşmalarla söyleşiden ziyade hoş bir sohbet oldu.

Zuhal Hanım, Resim Heykel Müzesi projesi Cumhuriyetin 100. yılına denk gelmek üzere mi planlandı?

Zuhal Üreten: 100. yıla denk gelmek üzere başlatılmış bir proje demeyi çok isterdim ama değil. Çünkü İş Bankası Yönetim Kurulu Beyoğlu Şubesi’nin tarihi binasının Resim Heykel Müzesi olarak düzenlenmesi kararını 2008 yılında verdi. Burası tarihi bir bina olduğu yenileme koruma kurullarının onayına bağlı. Bu uzun bir süreç. Araya pandemi de girince yenileme daha da uzadı. İnşaat 2020 yılında başlayınca koşullarımızı zorlayıp 2023 yılını hedefledik. Öyle planlamamıştık ama neticede 2023 yılına yetişti ve kurum olarak çok mutluyuz.

Gül Hanım sizi son derece üretken, verimli bir akademisyen, yazar olarak tanıyoruz. Kitaplar peş peşe geliyor. Bu yeni görevin kariyerinizdeki önemi nedir?

Gül İrepoğlu: Zuhal Üreten 2021 yılında bana bu görevi önerdiğinde büyük onur duyarak kabul ettim. Bu görevi hem akademik kariyerimde, hem yazarlık kariyerimde bana sunulmuş bir hazine olarak görüyorum. Bir Cumhuriyet kadını olarak İş Bankası’na hizmet ayrı bir mutluluk vesilesi. Olağanüstü zengin ve çeşitli koleksiyonu görünce kuruma hayranlığım arttı. Koleksiyonun bazı eserlerini sergilerden, yayınlardan biliyorduk. 2 bin 700 parçalık koleksiyonun olduğu Tuzla’daki depoda çalıştığımda kendi kendime “her halde ben cennetteyim” dediğim çok oldu. Her anında heyecan ve sevinç duyarak çalıştım.

Koleksiyondan kaç eser buraya geldi?

G.İ: Beyoğlu’ndaki bu güzel tarihi bina için 600 eser seçtim. Depodan buraya özel koşullarda taşındılar. Eserleri dört kata yaydık. Beşinci ve dördüncü katlarda kalıcı sergiler var. Her müzede olduğu gibi. Bu sergiler koleksiyonun gücünü gösteriyor. ‘Türk Resmini İzlemek’ adındaki sergi Osman Hamdi Bey’den Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Seyit, Halil Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Abdülmecid Efendi, Hoca Ali Rıza’ya kadar geniş bir yelpazede. Kronolojik seçki yaptım. Çağdaş sanatçılarla bitiyor. Üçüncü ve ikinci katlarda ise süreli sergiler yer alıyor. Tüm eserlere açıklayıcı panolar eşlik ediyor.

Müzedeki eserler nasıl bir konsept ile sergileniyor?

G.İ: İş Sanat olarak ilkemiz “herkes için sanat.” Herkesin kolayca kavrayabileceği bir sergileme ve konsept yapmak istedik. Herkes derken Beyoğlu’ndan gezen herkes. Evet Beyoğlu’ndan geçen herkes bir şekilde merak etsin ve bir şekilde içeri girsin. Sadece sanatseverler değil. Ve gezdikten sonra bir sanat tortusu kalsın, anlasın, kendini eserlere yakın hissetsin. Bunun için süreli sergilerde özel konsept odaları yerleştirdik. Örnek vermem gerekirse “Deniz Çoşkusu” konseptinde denizin her hali var. Savaş gemilerinin olduğu deniz, liman, sakin ve fırtınalı denizler.  Civanyan’ın böyle korkunç bir fırtınadan sonra kazazedelerin resmedildiği bir deniz resim var. “Kadın Portreleri”, “Anadolu Esinlenmeleri” konsept odamız var. Koleksiyonda bu tema o kadar çok ki seçmekte zorlandım. Anadolu motifleri, Anadolu insanları, Anadolu yaşamı, Anadolu renkleri odadan taşıyor. “Hayvanlar Aleminden” odamız var. Kediler filan. Fikret Otyam’ın şahane güzellikteki eşeği. Süreli sergilerden diğeri İstanbul Peyzajları. Tarihi yarımadan Galata Köprüsü, Haliç. Beşiktaş, Ortaköy Boğaz kıyılarından devam ediyor tablolarla gezimiz. Bu serginin yurt dışına gitmesini çok istiyorum.

Zuhal Hanım İş Bankası’nın koleksiyonu nasıl oluştu? Kaç yıllık bir koleksiyon? Satın almaya devam ediyor mu? 

Z.Ü: 1940’lardan bu yana. Amaç biriktirmek değil de sanata, sanatçıya destek vermek olunca koleksiyon büyümüş. Sanat danışmanları yok 1940’larda. İlk sergi 1907, ikinci sergi 1935 yılında. İkinci sergiden eser alınıyor. Anladığım kadarıyla sanatçı standartlarına bakmışlar. Tabii arada bazı hatalar olmuştur. Ama zaman içerisinde tutarlılıkla biriktirildiğinde kapsamlı bir öz oluşmuş. İş Bankası uzunca bir süredir artık eser satın almıyor. Para ile satın almak yerine sanatçılara galerilerinde imkân tanıyor, katalog basımını destekliyor. Alım satım işlerine dahil olmadığı için sanatçılardan eserlerinden birini bağışlamasını rica ediyor. Son 20 yıldır koleksiyon bu yöntemle zenginleşti. Çeşitli vesilelerle bağışlanan eserler de var. Melahat Üren ve Eşref Üren eserlerini bağışladı örneğin.

İstiklal Caddesi’ndeki bu müze İş Bankası’nın Cumhuriyetin 100. Yılı için en önemli diyebilir miyiz? Müze Beyoğlu’na nasıl bir değer kattı? Yapı Kredi Kültür Sanat, Meşher, Salt Beyoğlu, Botter Han, arkada Pera Müzesi derken bölge bir sanat kültür alanına dönüştü zira…

Z.Ü: İş Bankası Cumhuriyetin 100. Yılında İş Sanat’ın da dahil olduğu pek çok projeyi hayata geçirdi. Bunların arasında ‘Yaşasın Cumhuriyet’ Sergisi, Atatürk Konferansı, İstanbul maratonu var. Cumhuriyeti sadece kutlamak değil, idrak etmek, anlamak üzerine de bir dizi faaliyet düzenlendi. Sanırım Resim Heykel Müzesi 100. yıl çalışmaları içerisinde hepsinden ayrı bir yerde duruyor. Diğer sorunuza gelirsem, müzenin sadece İstiklal Caddesi’ne, Beyoğlu’na, İstanbul’a değil ülkenin tamamına, gündemine, rotasına büyük katkı olduğu kanısındayım. Üstelik böyle tarihi bir binayı koruyarak yenilemek gibi bir misyonu da üstlenmiş. Bu bina 1907 yılında yapılmış. Buraya yapılan yatırımla ömrünün 100 yıl daha uzadığını söylemek mümkün. Üstelik bir müze olarak.

Tam bu noktada binanın tarihçesini merak ettim…

Z.Ü: 1907 yılında bir Beyoğlu apartmanı olarak yapılmış. O dönemde ismi Bodvi apartmanı. Deniz Fenerleri İşletmesi’nin yöneticilerinden birinin yaptırtmış olduğu söyleniyor. Maalesef mimarı bilinmiyor. Giriş katları dükkân, üst katları konut olarak tasarlanmış.1939 yılında oğul Bodvi binayı bir sigorta şirketine satmış. O zaman adı Dördüncü Sigorta Hanı olmuş. 1950 yılında da İş Bankası satın almış. O yıllarda bir yenilemeden geçmiş. Giriş katında İş Bankası gişeleri var üst katlarda ofisler. 2015 yılına kadar buradaki faaliyet devam ediyor. Sonrasında projeler kurullardan onay alınca bina boşaltılmış. Beyoğlu Şubesi buradan taşındı. 2020’de inşaat başladı. Burası bizim üçüncü müzemiz. Müzecik konusundaki deneyimimiz bizi bu konuda cesaretlendirdi. 2007 yılında Eminönü’nde İş Bankası Müzesini açtık. 2,5 milyon kişi gezmiş orasını. Pandemiye rağmen. İkinci müzemiz 2019 yılında Ankara Ulus’taki tarihi binamızda “İktisadi Bağımsızlık” Müzesi açtık. Orası da 300 binden fazla ziyaretçi ağırladı.

Sohbetten sonra kalıcı ve süreli sergileri Gül İrepoğlu eşliğinde gezdim. İrepoğlu’nun heyecanı bana  bulaştı. Serginin düzenine, kurucu küratörün gustosuna bayıldım. Tablo dolu odanın, plak dolabı, kitaplarıyla  1950’lerde bir İstanbul ailesinin salonuna dönüştürülmesini de çok sevdim. Rahmi Aksungur’un müzenin açılışı için kompozit malzemeyle ürettiği kılıçbalığı “Özlem”i de öyle.

İş Bankası Resim Heykel Müzesi’ne sık sık döneceğim sanırım. Çünkü İrepoğlu’nun dediği gibi sindire sindire gezilmesi gereken bir müze.

Tüm yazılarını göster