Rapor ve araştırmalara “bir bakışta” sayfaları yerleştirmeyi önemserim, özet olduğu için pratik, algıda seçicilik yarattığı için çarpıcı olur. Bu tadı burada yakalamaya çalıştım. Son dönem ilgimin yoğunlaştığı konularda bilgilerini benimle paylaşan akademisyen ve uzman görüşlerinden çarpıcı verileri “best of” mantığıyla derledim. Sonuna “biz” ekleyince ne bulacağınızı anlatmak zor olmuyor.
Kaynağa www.yaprakozer.com üzerinden ulaşabilirsiniz
İnsanlara öleceksiniz deyince orada bitiyor konu. Aşk hikayesi anlatıyor olsam, daha fazla eğlendirebilirim. “Yarın öleceksiniz” de demiyorum, “Gelecekte öleceksiniz” ya da “Sizin çocuklarınız çok kötü günlerde yaşayacak” diyorum. “Boş ver ya, biz zaten ayın sonunu nasıl getireceğimize bakıyoruz” diyenlere uzun süre sonrası etki yaratmıyor.
2050 yılında bugünkü Pakistan’da, yaklaşık 70-80 milyonu öldürebilecek tür sıcak hava dalgalarının var olma olasılığı yüzde 70… 29 sene sonra! Bu yüzyılın sonunda Antalya’da ve Adana’da “ıslak termometre 35” dediğimiz durum yaşanacak. İnsan vücudu serinlemek için terlemek zorunda. Dışarısı sizin terlemenize izin vermeyecek kadar sıcaksa ölürsünüz.
Son buzul erirse, Antarktika, Grönland, Kuzey Kutbu… deniz seviyesi yaklaşık 70 metre yükseliyor. Taksim, ada oluyor. Çamlıca’dan Taksim’e ulaşım kayıkla gerçekleşecek. Çukurova dediğimiz yer yok, Söke Ovası yok, Çarşamba yok, İzmir yok, İstanbul’un büyük çoğunluğu yok, Adana yok, Antalya yok…
Bu kadar mülteci ne ki; Bu sene Afrika’nın boynuzu denilen Somali, Etiyopya bölgesinde çok ciddi bir çekirge salgını oldu. Bu çekirgeler oradan çıkarak Hindistan, Pakistan öbür tarafta da Gana’ya kadar ulaştılar ve çekirge sürüleri milyonlarca insanın yediği kadar besin tüketiyorlar bir günde. Bir de yakın zamanda Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında Büyük Rönesans Barajı denilen sorun var. Nil nehri üstündeki barajdan dolayı sular çok ciddi ısınacak. Bir tarafta Mısır ki, dünyanın sanıyorum 14. büyük nüfusuna sahip; öbür tarafta Etiyopya 12. büyük nüfusa sahip. Bu iki devlet çatışacak olursa, bizim sınırımıza doğru bir anda 20-30-40-50 milyon insan gelebilir. Bu 2021’de mi, 2023’de mi, 2026’da mı olur bilinmez ama olacak. Bu olduğu zaman göreceğiz esas problemi, insan hareketliliğini…”.
Prof. Dr. Levent Kurnaz, Boğaziçi Üniversitesi
Akademik olarak donanımlı… yanı sıra; iyi, erdemli, topluma karşılıksız katkı sağlayabilen, çevreyi - hayvanları - doğayı koruyan; demokrasiye inanan... Cumhuriyet’in kurucularının tarifiyle, ameli, fedakar, idealist, vatansever, çalışkan (Ameli gençlik; becerili, hünerli, marifetli, elinden iş gelen gençlik) genç insan kaynağına ihtiyacımız var.
Bunun için, gerçek ortamlarda proje ya da sorun çözerek; yaparak- yaşayarak, üreterek, gerçek iş yaparak… (Bknz. Köy Enstitüleri...) eğitim modeli kurgulamalıyız. İnsan öğrendiği kadardır. Bizi; medeni, demokrat, bilgili, becerili, erdemli yapan hiçbir şey genlerimizde kodlanmış değil. Öğrenmek için kodlanmış varlıklarız, öğrenemezsek yaşayamayız.” Eğitim bize Meslek, meslek, meslek!... verecek. Çocukları sınıflara toplayıp, nutuk çekerek meslek verilemez. İşsiz üreten üniversitelerimiz hala statü sembolü.
Prof. Dr. Mustafa Özcan, MEF Üniversitesi;
Türkiye’nin kaderinde yağış azalması ve kuraklık var. Çok boğaz beslemek zorunda olan bir ülkeyiz. Yer altı suları kimi yerde 5-10-20 metre aşağıya çekiliyor, yerine konulabilmeleri için binlerce yıl gerek. İç Anadolu’da ve denize yakın bölgelerde yer altı suları azalıyor, tuzlu suyun yer altı sularına karışma ihtimali ortaya çıkıyor. Tarımda ciddi bir problem var, bölgenin iklim ve su şartlarına uygun tahıl veya ürünler seçilmiyor. Şehirde yaşayanlarla etrafındaki tarım alanlarını suyla beslemek çok zorlaşacak. Havza envanteri çıkartılmalı. Sadece Karadeniz’in Doğu Karadeniz kısmında ciddi yağış potansiyeli devam ediyor. Güneyde ise Antalya, Fethiye, Muğla civarlarında yağışlı bölge kalacak gözüküyor. Osmanlı’da Muhteşem Yüzyılı sonunu hazırlayan faktörlerden biri de iklim değişikliği.
Tabii çok ve farklı nedenleri var yüzyıllık sorunların. Bir tanesi de şöyle; yaklaşık aynı nüfusa sahip olduğumuz Almanya’da 3 milyon, bizde 8 milyon üniversite öğrencisi var. Oradaki 5 milyon Alman genç, meslek liselerine gidiyor. Nobelli bilim insanları, hatta tarihte İslam dünyasının bilim insanlarının en belirgin özelliği, el-göz koordinasyonu gerektiren işleri ve hobileri olması. El-göz koordinasyonu beyinde çok geniş bir alanı uyarıyor. Eğitim sisteminde istihdam potansiyeline göre eğitim konuşmalıyız. Gıda, su ve beyin stratejik ürünlerdir. Gençleri heba ediyor; satranç yerine dama oynuyoruz.
Prof. Dr. Talat Çiftçi, Altınbaş Üniversitesi
Yeditepe Üniversitesi ve MAK Danışmanlık araştırmasını dikkatinize sunmak istiyorum; 18-29 yaş gençlerin yüzde 76’sı yurt dışına giderim, yüzde 14 aynı şartlar ülkemde sağlanırsa kalırım diyor. İstanbul Erkek Lisesi’nden yurt dışına giden öğrenci sayısı Türkiye’de kalan öğrenci sayısını 2019’da geçti (%52,6). Aynı yıl Galatasaray Lisesi’nden, %32.6, Alman Lisesi mezunlarından %94.6 gitmiş…
Üniversite mezunlarımızın aşağı yukarı yüzde 30’u işsiz. En yüksek işsizlik üniversite mezunlarında. Yaklaşık 62 bin iş arayan mühendis var. Diplomaları var iş bulamıyorlar. Mühendis işe alma durumunda olan şirketler (%54) yetkin mühendis bulmakta zorlanıyor. Bir yandan piyasada mühendis bolluğu, diğer yandan mühendis kıtlığı var. İş dünyasının beklentileriyle, mühendislerin sahip olduğu bilgi ve beceriler uyumlu değil. Rasyonel ve çıktı odaklı değiliz. Sabahtan akşama test çözdürüyoruz.
Eğitimde ciddi bir yere gelmezseniz, rekabet gücünüz mümkün değil. Ekonomiyi düzeltelim diyoruz. Yapısal reformlar yapmak lazım. Peki yapısal reform nedir? Birinci madde eğitimdir. Yani eğitimli bir iş gücü. İhracatın birim fiyatı 10 sene önce 1.5 dolardı. Bu değer, Almanya’da, Japonya’da 4-5 dolar. Bizim amacımız 1.5 doları belki 3 dolara çıkarmaktı bugün 1.1 dolar. Geriye gittik. Bırakın katma değer eklemeyi katma değeri düşük teknolojik ürünler üretiyoruz.
Prof. Dr. Yunus Çengel, Nevada Üniversitesi
Prof. Çengel’in gözlemlerine ilavelerim var; ihracata çalışan sanayiciler bir elleri yağda bir elleri balda gibi gösterilmekten, iki günün biri rekor kıran ihracatımıza methiye düzen boş sözlerden yıldıklarını söylüyor. Sipariş var, daha fazla üretim yapmak istiyorlar ama ikinci üçüncü vardiya açamıyorlar… Kimse imalat sanayiinde çalışmak istemiyor, bugün işe başlayan yarın Doğu’da bir coğrafyada asker olmak ya da şehirde polis ordusuna katılmak üzere ayrılıyor. Genç üreterek hayalini kuramayacağı ücreti devlet baba’dan alıyor.
2018’de 418 bin ton çöp, 2020’de kontaminasyon seviyesi çok yüksek 772 bin ton plastik çöp ithal ettik. Kendi çöpümüzün yüzde 10’unu bile toplayamıyoruz. Türkiye ürettiği belediye çöpünün yüzde 90’ını gömüyor (TÜİK). Çöp yönetimiyle ilgili alt yapısı olan il sayısı “sıfır”. Övünerek ayrıştırılmamış çöpten enerji üretiyoruz, yakılarak ortaya çıkan ısıdan toksik zehirli gaz ve küller oluşuyor.
Avrupa’nın en fazla plastik üreten 2nci, en çok “plastik çöp” üreten 4üncü, Avrupa’da. En çok çöp ithal eden 1. ülkeyiz. Akdeniz’i en fazla plastikle kirletenİZ. Akdeniz’e, artık “plastik deniz” diyoruz. Marmara için de söyleyebiliyoruz. Karadeniz benzer bir sıkıntıyla karşı karşıya.
20 milyon tona yakın plastik çöp her yıl nehirler aracılığıyla denizlere dökülüyor. Türkiye’de 1 kilometrelik kıyı çizgisine günde 31 kilo plastik vuruyor. Deniz dibindeki çöplerin yüzde 87’si tek kullanımlık plastik… Türkiye’de 9 milyara yakın pet şişe su tüketiliyor… Bir pazarcı günde ortalama 1000’den fazla poşet veriyor.
Müsilaj sorununun çözülme ihtimali yok. Atık suyu boşaltmaya devam ederek, kıyıları yapılaştırıp denizlerin sağaltım alanlarını tahrip ederek...
Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, Çukurova Üniversitesi