Bereketin sırrı

Mustafa BAŞAR

Geçtiğimiz günlerde ortanca oğlum oldukça hoşuma giden bir soru sordu; baba bereket ne demek diye, ama peşinden de bilmekte olduğuna da hemen teyit istedi; para varsa borç yoksa bereket oluyor değil mi baba? Aldı beni bir telaş… Nasıl cevap vermeli, kelime anlamı bolluktur, çokluktur desem yeterli olur mu gerçekten? Tam manasını aktarabilmiş olur muyum evladıma? Hem sonra, sözlüklerde bereket kelimesine karşılık gelen başka sözcüklerle bereketin ne mene bir sır olduğu anlaşılabilir mi? Sahi siz nasıl tarif edersiniz bereketi? Nasıl açıklanır bereket? Aynı imkânlara sahip olup da, benzer koşullar altında görünen ama yaşam kaliteleri birbirinden çok farklı insanlar tanıdınız mı hiç? Aynı adet veya gramajda malzemeler kullanıldığı halde, bazı sofralarda olan yemeklerin daha doyurucu olduğuna şahitlik ettiniz mi hiç? Nasıl oluyor da, aynı işi yapıp, aynı ücreti aldıkları halde, çoğunun ay sonunu getiremeyip, sürekli borçlanmasına karşın, bazıları refah ve huzur içinde yaşayabiliyor? O halde, bereketin sırrına vakıf olmaya giden yolda anlaşılması gereken ilk husus, bu kavramın basit matematik veya fizik kuralı olmayıp, maddi olarak bilinen şeylerden ziyade, maneviyatı kapsadığıdır.

Değer verdiğim, işinde, yaşamında bereket olduğunu düşündüğüm, şirket sahibi bir dostum var. Onu ne zaman iş yerinde ziyaret etsem veya telefonla arasam, hep işinin başında çalışmakta ve bir şeylerle meşgul olduğunu gözlemliyorum. Bu değerli dostum, sabit kalmayan, fiziki ya da zihni olarak sürekli hareket halinde olan biri. Yıllar geçtikçe, ataların söylemiş olduğu üzere (borç yiğidin kamçısıdır), bu dostumun sırtından kamçı hiç eksik olmadı; çünkü yıllar boyunca çeşitli yatırımlar yaptı, sürekli olarak kendisini borçlandırdı. Merak edenler için hemen söyleyeyim, yıllardır eşiyle birlikte finansal bağımsızlık ve kişisel özgürlüklerine sahip olma temeline dayanan hayalleri var; hayatımda gördüğüm, planları ve hayalleri konusunda en istikrarlı, en kararlı kişilerdir. Sahibi oldukları şirketin işlerinin iyi gittiğini, kendilerinin yıllar önce kurguladıkları stratejilerinde muvaffak olduklarını görüyorum, yakın bir süre sonra sanıyorum emellerine ulaşmış olacaklar. Şimdi, bu değerli dostlarımla alakalı bazı gözlemlerimi sizlerle paylaşmamda fayda var. Bir defa merhametli ve adildirler; herhangi birisine zulmettiklerini, kötü davrandıklarını hiç duymadım, küçük de olsa, birisine haksızlık ettiklerine hiç şahit olmadım. Nihayetinde tüccar insanlar, ama  “hep bana” yerine “hep birlikte” diyenlerden onlar. Öylesine güven veren, dürüst, tertemiz bir imajları var ki, isteseler tedarikçileri herhangi bir ödeme almadan onları çok uzun süreler idare ederler, ama her hafta, üçüne beşine bakmadan, irili ufaklı, şirketlerinden alacaklı olan bütün tedarikçi firmalara mutlaka ödeme yaparlar. Şirketlerini ziyaret eden hiç kimseyi boş göndermezler. Bir keresinde özellikle neden böyle yaptığını sorgulayıp, bir süre bazı firmalara ödeme yapmayıp nakit parayı elde tutabileceğini, sonra arzu ettiklerine topluca ödeme yapabileceğini söylediğimde sadece tebessüm etti. Sonra da nakit paranın “kan gibi olduğunu” söyledi, dolaşımda olmamasının faydasız ve hatta bazı durumlarda korkunç sonuçları olabilecek düzeyde zararlı olduğundan bahsetti. “Sırrın” anlaşılması adına bu ailenin birkaç özelliğine daha vurgu yapmam da fayda var; sürekli olarak hallerine, sahip oldukları imkânlara şükrederler; (7-8 yıl önce çok daha küçük imkânlara sahiplerken de şükrederlerdi) cimri değillerdir, sadece maddi olarak değil, bilgi paylaşımı anlamında da olukça cömertlerdir. Yaşlı ebeveynlerine, kardeşlerine, akrabalarına her anlamda destek olup, sahip çıkıyorlar. Erkencidirler; oldukça erken vakitlerde işlerinin güçlerinin başında olup, çalışıyorlar. Kimse hakkında kötü bir şey düşünmeyip,  işlerine, hedeflerine odaklanmış bir vaziyette sürdürüyorlar yaşamlarını. Şirketlerinin başında sürekli çalışan bu çiftten çok daha büyük avantaj, servet ve çeşitli imkânlara sahip olan, tanıdığım çok insan ve çiftler var. Ama kimlerin aslında daha mutlu, huzurlu ve geleceklerine güvenle baktıklarını söylememe gerek dahi yok değil mi? Şu halde, neye sahip olursanız olun, şükretmek berekettir, cimri olmayıp, aksine paylaşımcı olmak berekettir. Büyüklerinize sahip çıkmak, hayırlı evlat olmak berekettir. Niyetinizin halis olması, kimse hakkında kötü düşünmemeniz berekettir. Sabah erken kalkmak, erken yol almak berekettir. Dua etmek yahut bir şeyleri halis duygularla temenni etmek… Yani aslında pozitif olmak, evrensel anlamda ahlâklı bir insan olarak yaşamak berekettir!

Derviş kaşıklarını duymuşsunuzdur; aç bir vaziyette yol üzerindeki dergâhı ziyaret edip, karnını doyurmak isteyen bir yolcu, sofraya oturunca önündeki uzun saplı kaşıkla çorba içmeyi bir türlü beceremez. Ama biraz sonra sofra kalabalıklaşıp, dervişler çorba içmeye başlayınca anlar yöntemi.  Dervişlerin her biri kendini değil, karşısındakini doyurur. Öyle ya, bazı sofralarda Halil İbrahim bereketi vardır; o bereketin sırrı da, kendinden önce ortaklarının, partnerlerinin ve diğerlerinin karnını doyurmasını gözetmekle ilgilidir.

Bu yazı vesilesiyle, yeni yılın ülkemize ve milletimizin her bir ferdine bereket getirmesini temenni ederim.

Tüm yazılarını göster