Dünya, daha sık ve daha derin karmaşaları peş peşe yaşamaya başladı. Son 5 yılda adeta Mahşerin 5 Atlısı; “savaş, afet, salgın, kıtlık” toplumları, ekonomileri zora sokup duruyor. Özellikle küresel kriz ardından pandemi ve devamında enerji krizi, şimdi de enflasyon, nihayet savaş…
Tüm bunların bileşkesinde dönüşen dünyada liderlik önem kazanıyor. DÜNYA Gazetesi olarak PWC işbirliğiyle Elite World Sapanca’da iş insanlarıyla “Dönüşen Dünyada Liderlik” zirvesi düzenledik. Panel, sunum, çalıştay ve tartışmalarla dijitalleşmeden finansa dek dönüşümün sancılarını konuştuk.
DAHA İYİ BİR YARIN UĞRUNA DÜNÜ GERİDE BIRAKMAK
Benim dönüşüme getirdiğim tanım bu… Öncelikle daha iyi bir yarın tasvirin olacak, uygarlık talebin yanı sıra geride bırakacağın düne dair “terkedilesiler” envanterini üretmen gerekecek. Görünen o ki terkedilesi en önemli şey; zihinlerde eskiyen paradigmalarımız.
Ziya Paşa; “asude olmak ister isen gelme cihane” der. Huzur arıyorsan, mücadele istemiyorsan bu dünyada işin yok öğüdünü veriyor bize geçmiş yüzyıldan… Bugün gelinen noktada, belirsizliklerin tavan yaptığı süreçte, işlerin normale dönmesini beklemek yerine, karmaşada yol almayı becermeliyiz.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Böyle bir becerimiz var mı?
Evet, var. Hatta fazlasıyla var. Öyle ki bizim yöneticilerimiz, karmaşadaki dünyada talep edilen yöneticiler haline gelmiş durumda… Bir İsveçli yöneticinin sabah uyandığında, o gün yönetmek zorunda olduğu riskler listesi gayet kısadır. Oysa bir Türk yönetici, yıllardır yığınca risk ajandasıyla güne başlar ve şirketi de kendi de hala hayattadır.
Bu beceri kurumsallaştırılabilir mi?
DÜNYA Gazetesi zirvesinde zaten ortaya çıkan çok değerli görüşlerden biri de bu oldu. Belirsizliklerimizin farkına varalım ama bunu da kurumsallaştıralım. Bunu başaran kurumlarımız, ekonomik cenderede dahi yükselirken, olan biteni dış güçlere bağlayan yönetimler, fersude oluyor. Oysa gerçek şudur; bizi yoran; dış güçler değil, iç güçler. Yani içerideki yönetim zaafları, akılsızlıklar…
NOT
LİMANDA ÇÜRÜYECEK KORKAK TEKNE MİSİN?
“Gemiler limanda güvendedir ama gemiler limanda beklemeleri için yapılmaz.” Amerikalı akademisyen John Augustus Shedd’in bu veciz sözü, yönetim kitaplarında fazlaca yer alır. Anlatmak istediği gayet nettir; limanı terk etmeyi göze alamazsan, karşı kıyıya ulaşamazsın.
Türkiye, krizlerden şerbetlenmiş haliyle iç ve dış şoklara hayli dayanıklı bir ekonomiye sahip. Özellikle dış şokları diğer ülkelerden daha hızlı atlatabiliyoruz. Dış finansmana bağlı üretimi, ithalata bağımlı ihracatıyla zaten bu beceri gerekiyordu.
Burada sorun, ekonomimizin alaturka yapısındaki zaman, kaynak ve hedef israfındadır; “Ben doğarken ölmüşüm” feryadı ardından, “yıkılmadım ayaktayım” türküsü dilimize dolanabiliyor. Yıkılmadım ayaktayım da dere tepe düz gidip bir arpa boyu yol alamadığım da acı bir gerçek…