Belirsizlik(ler)

Şant MANUKYAN Ekofobi

Türk Lirası’nda yaşanan düşüşle beraber gözler TCMB ve değer kaybının yaratacağı enflasyon baskısına odaklansa da 2022 genelinde düşündüğümüzde belirsizliğin çok daha büyük olduğunu görmemiz gerekiyor. Şirketler için kasım ayı genelde bütçelerin hazırlandığı bir dönemdir. Kurun seviyesi değil volatilitesi ile beraber oluşan belirsizlik nedeni ile bu yıl hazırlıkların önceki yıllara göre çok daha zor geçtiği aşikar. Yine kura bağlı olarak fiyatlama departmanlarının da işlerin kolay olmadığını söyleyebiliriz.

Tüm dünyada tedarik zincirlerinde yaşanan sorunlar nedeni ile stok yönetimi de zor bir dönemden geçiyor. Uzun süredir uygulamada olan ve popülaritesi yüksek JIT yönteminden sonra 2020 ve bu yıl yaşananlar aşırıya kaçan verimliğin de sorunlar yaratabildiğini gösterdi. Öte yandan hammaddeye erişim ve fiyatlaması da 2022’nin belirsizliklerinden bir diğeri olacak. Çok net yavaşlama işaretleri veren Çin mi yoksa ABD’de uzun süredir görülmeyen seviyelere yükselmiş bulunan enflasyon mu fiyatlanacak? Zira ilki fiyatlarda net bir düşüşe işaret ederken ikinci seçenek nominal anlamda rallinin devamını tetikleyecektir. Öte yandan bazı sektörlerde ki elektrikli araçlar buna çok güzel bir örnektir, kritik hammaddelere ulaşımın garantilenmesi için uzun vadeli bağlantılar yapılıyor. Ancak bu sektör regülasyonlar nedeni ile talep artışından emin olabilen bir sektör. Enflasyonun yükseldiği, reel ücretlerin düştüğü bir ortamda üretim yapan şirketlerin stok ve hammadde bağlantılarını yaparken talebin seyrini doğru tahmin etmeleri gerekiyor.

Yeşil ekonomiye geçiş çabaları global bir koordinasyon içinde yürütülmediği için farklı ülke ve ekonomik bölgelerde oluşan farklı regülasyonlar ve vergilendirmeler de şirket açısından bir diğer belirsizlik. Sattığınız mal kadar tüm üretim aşamalarının da ne kadar yeşil olduğunun giderek önem kazandığı bir ortamda yetersiz yeşil enerji yatırımları nedeni ile enerji maliyetlerinde de net bir artış yaşanıyor. Rekabetin kıran kırana olduğu global pazarda şirketlerin başlıca maliyet kalemlerinden bir tanesi de enerji ve üretimde oluşan karbon ayak izinin nötralize edilmesi olacak. Ve elbette tüm bunların üzerine bir de Fed belirsizliğini eklememiz gerekiyor. Dolar TL karşısında değer kazanmış olsa da bu dolar için henüz global bir trend değil.

Fed 2018 veya daha geriye gidersek 1950 vakasında olduğu gibi faizleri erken artırmak ve büyümeyi yavaşlatmak istemiyor ancak enflasyona karşı tepkisiz kalması da beklentilerin bozulması anlamına gelecektir. Bu durumda faiz artırmadan beklentileri zapturapt altına almanın yolu Aralık istihdam ve enflasyon verisinin yine yüksek çıkması ile beraber varlık alımlarında 15 milyar dolar olarak açılanan azaltım miktarının daha yüksek bir seviyeye çekilmesi olur. Bu piyasalarda faiz artışlarına yönelik beklentiyi kuvvetlendirecek ve Fed’de de enflasyon konusunda görüntünün netleşmesi için biraz daha bekleme imkanı sağlayacaktır. Kuvvetlenen dolar ABD için enflasyon baskısını azaltırken globalde sorunlar yaratabilir. Elbette finansal piyasalarda tüm bu belirsizliklere karşı korunma yöntemleri var. Ancak kulaktan dolma bilgilerle değil ihtiyaçların net tespit edilmesi ile yapılması kaydı ile.

Tüm yazılarını göster