Belirsizlik yönetiminde istikrar….

Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

Ekonomimiz onca yapısal sorununa rağmen, uzun bir süredir sorunları kapsayıcı reformlar yerine algıyı etkilemeyi hedefleyen taktik hamlelerle yönetiliyor. Elbette ki bunda ikinci yılını tamamlamakta olduğumuz Covid-19 salgınının dünya ve Türkiye ekonomisi üzerindeki önceden kestirilemeyen ani etkilerinin büyük payı var. En önemlisi Türkiye, bu sürece daralan bir ekonomi ve başkaldıran enflasyonla yakalandı. Salgının aylar öncesinde ekonomiyi canlandırmak için Hazine’nin Merkez Bankası kaynaklarını kullanım alanının genişletilmiş, döviz rezervlerinin eritilmiş olması da ekonomi yönetiminin elini kolunu bağladı. Türkiye, salgının ekonomi üzerindeki etkilerini giderme konusunda kendisiyle karşılaştırılabilir ülkelerin gerisinde kaldı. Son günlerde nefes nefese izlediğimiz gelişmeleri, ekonomi yönetiminin aldığı kararları değerlendirirken bu bilgileri hep göz önünde tutmakta yarar var.

Yangına müdahale edildi

Ekonomide görüş mesafesinin çok kısaldığı günlerdeyiz. TL’nin değer kayıplarının anormal seviyelere yükselmesine sonunda müdahale edildi. 20 Aralık Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı açıklaması öncesinde 18,5 TL ye çıkmış bulunan dolar kuru, konuşması bittiğinde 16,3 TL’ye gerilemişti bile. Dolar kuru gecenin ilerleyen saatlerinde de gerilemesini sürdürdü ve günü 13,4 liradan kapattı.

Bir süredir kur-enflasyon sarmalındaki serüvenimizi hep yüksek şeker ve yüksek tansiyonun insan vücudunda bıraktığı hasarları hatırlayarak anlatmaya çalışıyoruz. İşte 20 Aralık’taki döviz kuru verileri, Holter cihazı takılmış hipertansiyon hastasının 24 saatte kaydedilmiş verileri gibiydi.

Müdahale için kur 18,5’e çıkana kadar neden beklendi?

Artan enflasyona rağmen Merkez Bankası politika faizinde göz göre göre indirim yapılması kurları anormal düzeye zıplattı. Enflasyon üzerindeki geçişkenlik etkileri çarşıda, pazarda, mutfakta, ticaret ve sanayide hemen görüldü. Dolara yöneliş zaten hızlanmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 Aralık akşamı kur garantili TL mevduatı uygulamasının başlayacağını duyurması bile anormal düzeydeki kurların gevşemesine yetti. Kur korumalı TL uygulamasıyla bireysel yatırımcılara, dolar kurundaki artışın mevduat faizini aşması durumunda Hazine'nin fark ödemesi yapması taahhüt edildi. Merkez Bankası da benzer kararlar aldı. Eşanlı olarak kamu bankaları ve Merkez Bankası’nın piyasaya döviz vermeleri de piyasada hakim algının kırılmasını sağladı. Kısa dönemde ateşi kontrol altına almaya dönük, ekonomi yönetimine zaman kazandıracak bu adımlar yeni soruları da akıllara getirdi.

Şimdi Meclis kulislerinde ve ekonomi çevrelerinde şu sorulara yanıt aranıyor:

  • Kurlara müdahale için neden bu düzeye çıkması beklendi?
  • Eşanlı olarak 20-23 Aralık tarihlerinde kamu eliyle piyasaya sürülen 9 milyar dolar civarında döviz kimlere kaçtan satıldı?  
  • Hazine’nin kur garantili TL hesabı faizinde 300 baz puan (yüzde 17’ye kadar) garanti vermesi örtülü faiz artışı değil mi?
  • Toplam mevduatın yüzde 6,9’unu kapsayan belli sayıda yatırımcının kur riskini neden bankada hesabı bile olmayanlar da dahil bütün toplum ödesin?
  • Bu uygulama Hazine’nin borç yükünü ne kadar artırır?
  • Merkez Bankası Kanunu’nun 56. Maddesi Merkez’in bankalara aktaracağı belirtilen kaynağa engel oluşturabilir mi? 
  • Uygulamanın yasal altyapısını gecikmeli tamamlayacak yasa teklifi verilecek ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yeterli görülecek mi?
  • TL varlıkların enflasyon karşısındaki durumu dikkate alındı mı?

Merakla beklenen tarih: 3 Ocak 2022 Pazartesi

Ekonomide son dönemde alınan çoğu kararın mihenk taşına vurulacağı gün yaklaşıyor. 2022 yılının ilk iş günü 3 Ocak Pazartesi günü TÜİK Aralık ayı ve 2021 yılı bütününe ilişkin enflasyon verilerini açıklayacak. Asgari ücret artışının ne kadar anlamlı olduğu, dolarizasyonun önüne geçmek için getirilen Kur Korumalı TL Mevduatı sisteminin enflasyon karşısındaki performansı, kamu çalışanları, işçi ve memur emeklilerinin aylıklarında yapılacak iyileştirmede hep TÜİK enflasyon verileri dikkate alınacak.
Türkiye’nin risk puanının (CDS 550-600 puan) yüksek seyrettiği bu günlerde ekonominin enflasyon düzeyi de yıllık şekilde belli olacak. 

Tüm yazılarını göster