Finans dünyasında belirsizlik, şüphe ve pişmanlık neredeyse her yatırımcının yaşadığı duygular. Morgan Housel'ın Paranın Psikolojisi kitabında dediği gibi, bu duygular sadece piyasa hareketlerinden değil, genellikle kendi aldığımız kararlardan kaynaklanır. Özellikle belirsizlik dönemlerinde doğru adımlar atıp atmadığımızı sorgular, geçmişte kaçırdığımız fırsatlar için pişmanlık duyarız.
Şu anda da tam olarak böyle bir belirsizlik dönemindeyiz. ABD Başkanlık Seçimi, dünya genelinde piyasaların yönünü belirleyen en büyük etkenlerden biri haline geldi. Trump ve Harris arasındaki yarış kafa kafaya gidiyor ve iki adayın ekonomi politikaları arasında ciddi farklar var. Yatırımcılar için bu, çok önemli bir dönemeç.
Trump’ın Politikaları: Enerji ve finans öne çıkıyor
Trump’ın ekonomi politikaları, daha önceki başkanlık döneminden de bildiğimiz gibi düşük vergiler, enerji üretimini artırma ve finansal regülasyonları azaltma üzerine kurulu. Ayrıca, ticarette korumacı bir tutum izleyerek özellikle Çin’e karşı yerli endüstrileri koruma eğiliminde. Bu da, enerji, finans ve yarı iletken sektörlerinin Trump yönetiminde öne çıkabileceğini gösteriyor. Ayrıca, sigorta şirketleri gibi sağlık sektörü oyuncuları da bu deregülasyonlardan fayda sağlayabilir.
Trump’ın kripto paralara olan ilgisi de biliniyor. Bitcoin gibi dijital varlıklar konusunda daha esnek düzenlemeler ve bir bitcoin rezervi oluşturma stratejisini söylemlerinden takip ediyoruz.
Trump’ın öne geçtiği anketlerin etkisiyle, blok zincir, savunma, finans ve yarı iletken temalarındaki yatırım fonlarının performansında artış gözlemliyoruz. Trump’ın gelişini fiyatlayan diğer varlıklar da, olası daha yüksek ve kalıcı enflasyon beklentisi ile ABD tahvilleri ve altın olarak karşımıza çıkıyor. Gümrük tarifelerindeki yükseliş iç piyasadaki fiyatların tüketiciye yansımasını sağlayarak enflasyonu kalıcı kılabilir. Bu da son dönemde artan ABD 10Y faizlerinde kendini gösteriyor. Bu duruma karşı hedge-koruma sağlayabilecek varlık ise altın. Bu noktada altındaki pozitif seyrin de Trump ihtimalini fiyatladığını değerlendirmek mümkün.
Harris’in Politikaları: Yeşil enerji ve sürdürülebilir kalkınma
Kamala Harris ise tamamen farklı bir ekonomi vizyonuyla sahneye çıkıyor. Yeşil enerji, sürdürülebilir kalkınma ve altyapı yatırımlarına öncelik veriyor. Rüzgar ve güneş enerjisine yapılacak yatırımlar, yenilenebilir enerji sektörünü büyütebilirken, elektrikli araç üretimi ve enerji verimliliği sağlayan teknolojilere yönelim de hızlanabilir. Bu politikalar, çevre dostu teknoloji firmalarının pazar paylarını artırmalarına olanak tanıyacak gibi görünüyor.
Harris’in öncelik verdiği sektörler temiz enerji, sürdürülebilir kalkınma ve elektrikli araçlar. Güneş enerjisi, rüzgar türbinleri ve elektrikli araç üretimi için kullanılan gümüş gibi metallerin de Harris’in başkanlığıyla birlikte yükselişe geçeceği tahmin ediliyor. Özellikle gümüş, endüstriyel kullanımı nedeniyle volatil bir varlık olsa da, bu sektördeki talep artışıyla yatırımcılar için cazip bir seçenek olabilir.
Yatırımcılar ne yapmalı?
ABD seçimleri sadece ABD’nin değil, küresel ekonominin gidişatını da belirleyecek. Trump’ın enerji ve finans sektörlerine verdiği ağırlık bu alanlarda fırsatlar sunarken, Harris’in yeşil enerji ve sürdürülebilirlik odaklı politikaları da çevre dostu teknolojileri ön plana çıkarıyor. Bu iki adayın politikaları, yatırım kararlarını verirken dikkate alınması gereken unsurlar.
Yatırımcılar, belirsizlik ve değişimin her zaman piyasaların bir parçası olduğunu unutmamalı. Tıpkı Morgan Housel'ın söylediği gibi, finans dünyasında her zaman belirsizlik olacaktır. Ancak, disiplinli bir şekilde uzun vadeli stratejilere sadık kalan yatırımcılar, bu belirsizliklerden fırsatlar yaratabilir.