Negatif akışa rağmen bir şeyler düşünmek, karalamak ve gün sonunda insanlara anlatmak zorunda kaldığınız zamanların artması bu yükün altında ezilme ivmenizi de doğal olarak yukarı çekiyor. Nitekim geride bıraktığımız hafta tam olarak bu tanıma uyuyor demek mümkün. Bir kez daha bizler için mesleğin getirdiği yükümlülük gereği zor günler, zamanlar, fiyatlamalar.
Üzgünüz. Canımız yandı. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır dilemekten başka elden şu aşamada farklı bir şey gelmiyor, gelemiyor. İşimiz, fiyatlamalara dair fikir yürütmek, bunu da sizlerle olabildiğince belirli bir standart içerisinde paylaşmak. Mesleğe ve sizlere saygı gereği bunu yapmak zorundayız.
Devam etmeye çalışalım. Dışarıdan içeriye gelmek daha doğru olsa gerek. COVID-19 salgını kapsamındaki fiyatlama temasında değişiklik yok. Farklılık, fiyatlama adımlarının genişliği ve ülke değişimlerinde. Çin kaynaklı salgının ilk aşaması diyebileceğimiz şubat ayı ortasına dek Çin ve etrafı ile gerçekleşen varlık satışları artık majör ülke gruplarına da sirayet etmiş durumda. ABD endeksleri bahsettiğimiz duruma önderlik ediyor. Dow Jones endeksinde bu yazının kaleme alındığı dakikalarda 2020 performansı yüzde 10 değer kaybına yaklaşmış durumda. Artık seans içerisindeki oynaklıklar 1000 puan marjı etrafında gerçekleşiyor. Gelişmekte olan ülke varlıkları için gayet doğal olan bu durum ABD nezdinde takip edilince “oynaklık” olarak ifade edilen kavramın ne denli hayata geçtiğini de acı tecrübelerle öğrenmiş oluyoruz. Gün sonunda ne temel ne teknik analiz çalışıyor. Haber akışının sakinlemesi ve algının kısmen toparlamasını beklemekten başka elde bir şey kalmıyor.
Ne oluyor? Virüs salgını farklı kıtalarda ülkeden ülkeye genişleyerek yoluna devam ediyor. Bu da ilk başta Çin nezdinde takip edilen ve yatırımcı kesiminin diğer varlıklar nezdinde çok fazla ciddiye almadığı durumu bir adım öne çıkarıyor. ABD 10 ve 30 yıllık tahvil faizlerinde tarihi düşükler 2008 krizi ya da Çin ile girişilen ticaret tepişmesi esnasında test edilmezken artık yeni dönemin normali olma yolunda “fenomen” şekilde ilerliyor. Peki, bardağın dolu tarafında hiç mi iyi bir şey yok? Elbette var. Neyse ki “değerli Amerikan Doları teması” endeksin hafta içerisinde test ettiği 100.00 bölgesi sınırından yaptığı dönüşün ardından “şimdilik” rafa kalkmış durumda. Böylece gelişmekte olan ülke para birimlerindeki baskı da Çin ile ticari ilişkisi olanlar ve olmayanlar şeklinde ayrışıyor. Kim gibi? Brezilya ve Güney Afrika gibi.
Biraz da içeride olan bitenden bahsetmeye çalışalım. Yerel varlıklar TCMB faiz indirimi öncesinde gözlenen stres artışını global eksendeki gelişmeler paralelinde bir süredir koruyor. Konuya jeopolitik gelişmelerin dahil olduğu anda ise resim doğal olarak değişmeye başlıyor. Misal, Suriye gelişmeleri. İç savaşın devam ettiği süreç içerisinde kaç kez bu köşede yerel varlıklara olan etkileşimi, ülke risk primine etkisi ve negatif ayrışmaya katkısı üzerine düşünce beyan ettiğimi hatırlamaya çalışsam da kolay değil. Akşamdan sabaha biteceğini düşünmek de rasyonel olmasa gerek.
2019 büyüme rakamlarından bahsederek yazıyı toparlayalım. Sanayi üretim verisinin işaret ettiği şekilde son çeyrekteki yıllık büyüme rakamımız yüzde 6 seviyesinde gerçekleşti. Böylece 2019’un tamamını yüzde 0.9 performans ile tamamladık. Hatırlayalım: Yıl başlangıcında yerli ve yabancı analistler arasında net şekilde ayrışma söz konusuydu. Burada da tartışmıştık.
Yerli kesim yüzde 0 civarında bir büyümeye yakınsarken, yabancı analistlerde yüzde 2-3 daralma beklentileri öne çıkıyordu. Kamu desteği, net ihracatın katkısı, faiz indirimlerinin tetiklediği ikinci yarıdaki iç tüketim hızlanması ve sürpriz şekilde beliren destekleyici dış finansal koşullar Türkiye büyümesinin pozitif bölgede kalmasına imkan tanıdı. Yeterli seviyede büyüyebildik mi, hayır. İstihdam cephesinde aşağıdan gelen katkıyı ve bir önceki yılın devrettiği ekonomik yük nedeniyle işlerinden ayrılmak zorunda olanları yeniden sisteme katacak büyüklükte olmadı. Yani, yüzde 4’ler civarı tahmin edilen trend büyümemize ulaşamadık. Ve-fakat 2018’deki zorlanma ve yıl başlangıcındaki moral bozukluğunun ardından pozitif bölgede kalarak ekonomik büyümeyi sağlamak algı açısından da önemlidir. Şimdilik bu kısa detay ile büyüme konusunu ve yazıyı tamamlayalım ancak ileride tekrar üzerine kafa yoralım.