Ahmet Arslan
CPA, MBA
Son zamanlarda belediye şirketlerinin vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarından dolayı belediyelerin nakit ve diğer varlıklarına bloke konulduğu veya genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelere aktarılan paydan yüklü miktarlarda kesinti yapıldığına ilişkin bilgiler kamuoyuna yansımaktadır.
Belediyelerin nakit, alacak ve diğer varlıklarına haciz konulması 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri gereğince olağan bir süreç olmasına karşın belediye şirketlerinin henüz cebri icra aşamasına girmemiş borçları için belediyelerin varlıklarına başvurulması irdelenmesi gereken bir konudur.
Belediye şirketlerinde belediyeler hissedar konumunda bulunmakta olup, şirketlerin ve şirket ortaklarının hak ve yükümlülükleri ile şirketle ortaklar arasındaki ilişkiler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, şirketlerin vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarından dolayı hissedarların sorumluluğu ise 6183 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir.
Hangi amaçla kurulursa kurulsun, sermayesinin tamamı belediyeye ait olsa dahi belediye şirketleri belediyeden tamamen ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olup, söz konusu tüzel kişilik dolayısıyla belediyeden ayrı borç, alacak, hak ve varlık sahibi olabilmektedir.
Konuya ilişkin olarak Yargıtay’ın emsal kararlarında açıkça “Belediyeler tarafından kurulan veya ortak olunan şirketler, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi sermaye şirketleri olup belediyelerin tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişileridir. Belediyelerin kurdukları veya ortak oldukları ticaret şirketlerine, kamu tüzel kişiliği kazandıran herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı gibi kamusal yetki ve ayrıcalıklar tanınmamıştır. Dolayısıyla, söz konusu şirketlerin kamu tüzel kişisi ya da kamu kurum ve kuruluşu oldukları kabul edilemez.” denilmektedir.
Bu özellikleri nedeniyle, belediye şirketleri borçlarından kendileri sorumlu olup, söz konusu borçlardan dolayı belediyelerin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu bağlamda, bir belediye şirketinin ödenmeyen borçlarından dolayı alacaklılar belediyeyi sorumlu tutamayacağı gibi belediyenin malvarlığına da başvuramaz.
Belediyeler limitet şirket veya anonim şirket şeklinde şirket kurma seçeneğine sahip olup, söz konusu sermaye şirketleri borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu olan şirketlerdir. Zira, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 329’uncu maddesinde;
“Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir.
Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur.”
denilmektedir.
Kanunda aynı hüküm limitet şirket ortakları için de bulunmaktadır.
Söz konusu hükümde yer alan “ile ve şirkete karşı sorumludur” ibaresi şirket ortaklarının taahhüt etmiş oldukları sermaye payları dolayısıyla sadece şirkete karşı sorumlu bulunduğuna işaret etmektedir.
Dolayısıyla, anonim şirket veya limitet şirket ortaklarının yalnızca şirketin tüzel kişiliğine karşı borcu bulunmakta olup, şirket alacaklılarına karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Şirket ortaklarının ödenmemiş olan sermaye taahhüdü borçları yalnızca şirkete karşı olan borcu mahiyetinde olup, şirket alacaklıları nezdinde herhangi bir hüküm ifade etmemektedir. Bu bağlamda, şirket alacaklılarının; ödenmemiş olan sermaye borcundan ötürü şirket ortağına doğrudan başvurma yetkisi bulunmamaktadır.
Vergi mevzuatına göre belediyelerin belediye şirketlerinin vergi ve sosyal güvenlik prim borcundan sorumlu olabileceği tek bir alan bulunmaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35’inci maddesinde;
“Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.
Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur”
hükmü bulunmaktadır.
Söz konusu kanun hükümlerine göre limitet şirket ortağı olan belediyeler söz konusu şirketlerin ödenmeyen veya ödenemeyen vergi ve diğer amme borçlarından dolayı sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar.
Bununla birlikte, belediyelerin belediye şirketlerinin vergi ve sosyal güvenlik borçlarından dolayı sorumlu olmaları sadece limitet şirket şeklinde kurulan belediye şirketleri için söz konusu olup, anonim şirket şeklindeki belediye şirketlerinin vergi ve sosyal güvenlik borçlarından dolayı ortağı olan belediyelerin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Genel bütçe yani Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca toplanan vergi gelirlerinden belediyeler ve il özel idarelerine belli bir pay verilmekte olup, belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden pay verilmesi ile söz konusu payların belediyelerin hesaplarına aktarılması ve payların aktarılması sırasında yapılabilecek kesintiler 5779 sayılı İl Özel İdarelerine Ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir.
Söz konusu kanunun “Kesinti yapılması” başlıklı 7’nci maddesinde;
“… İl özel idareleri ve belediyeler ile bu idarelere bağlı kuruluşların ve bunlara ait tüzel kişilerin, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip edilen Devlete olan borçları, 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında tanımlanan Hazine alacağı niteliğindeki borçları, İller Bankası’na olan borçları ile sosyal güvenlik kuruluşlarına olan borçlarına ve 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun geçici 3’üncü, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun geçici 5’inci maddeleri kapsamında uzlaşma sağlanmış borçları ile bu maddeler kapsamındaki kuruluşlara olan ve 31/12/2006 tarihi itibarıyla tahakkuk etmiş ve uzlaşma sağlanmamış olan borçlarına karşılık, bu idareler adına her ay genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden ayrılacak tutardan, alacaklı idarelerin talebi üzerine, ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya İller Bankası tarafından kesinti yapılarak alacaklı idarelere ödenir” denilmektedir.
Söz konusu kanun maddesinde yer alan “bunlara ait tüzel kişilerin” ibaresinin belediye şirketlerini kapsayıp kapsamadığı konusunda tartışmanın ortaya çıkması üzerine Büyükşehir Belediyeleri, İl Özel İdareleri, Belediyeler Ve Bunların Bağlı Kuruluşlarının Borçlarına Karşılık Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat Toplamı Üzerinden Ayrılacak Paylardan Yapılacak Kesintilere İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar’da 27.11.2024 tarihinde yapılan düzenleme ile “Tüzel kişilik” kavramı “İl özel idareleri ve belediyeler ile bunların bağlı kuruluşlarının doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları tüzel kişilikleri” şeklinde tanımlanmıştır.
Dolayısıyla, söz konusu değişiklikten önce de belediye şirketlerinin vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarından dolayı belediyelerin maliye payından yapılmakta olan kesinti 5779 sayılı Kanun’un 7’nci maddesindeki “tüzel kişilik” tanımının yukarıda sözü edilen kararla belediye şirketlerini kapsayacak şekilde genişletilmesine dayandırılmış bulunmaktadır.
Bununla birlikte, yukarıda da belirtildiği üzere, Türk Ticaret Kanunu’na göre hissedar olarak belediyelerin belediye şirketlerinin borçlarından dolayı herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı gibi, vergi mevzuatına göre limitet şirket dışındaki şirketlerin vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarından dolayı hissedarların herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Ayrıca, Yargıtay’ın emsal kararlarına göre belediye şirketleri sermaye şirketleri olup, belediyelerin tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişileridir.
Bu nedenle, Büyükşehir Belediyeleri, İl Özel İdareleri, Belediyeler Ve Bunların Bağlı Kuruluşlarının Borçlarına Karşılık Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat Toplamı Üzerinden Ayrılacak Paylardan Yapılacak Kesintilere İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar’da 5579 sayılı Kanun’un 7’nci maddesinde yer alan “bunlara ait tüzel kişilerin” ibaresinin belediye şirketlerini kapsayacak şekilde düzenlenmesinin üst hukuk normlarıyla uyuşmadığı ve söz konusu düzenlemeye istinaden belediye şirketlerinin vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarından dolayı belediyelere genel bütçe vergi gelirlerinden verilen paydan kesinti yapılmasının vergi mevzuatı ile ticaret hukukuna uygun olmadığı düşünülmektedir.
Kaynakça
www.maliekonomim.com