Dr. Soner ALTAŞ
Ülkemizde belediyeler tarafından kurulan ve hakim ortak olarak iştirak edilen şirketler “belediye şirketi” olarak anılmaktadır. 2017 yılında yapılan yasal düzenleme ile, belediyelerde taşeron olarak çalışanların işçi statüsüne geçirilmesi için belediyenin sermayesinin yarısından fazlasına sahip olduğu bir şirketinin bulunması ya da bu nitelikte bir şirket kurması zorunlu tutulmuştur. Bu düzenleme gereği de sadece 2018 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile 752 belediye şirketine kuruluş izni verilmiştir. 2018 yılı öncesinde ve sonrasında kuruluş izni alan belediye şirketlerini de hesaba kattığımızda, ülkemizde binlerce belediye şirketinin olduğunu, yani hemen hemen her belediyenin en az bir şirketi bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Peki, sıkça duyduğumuz bu “belediye şirketi”nin hukuki statüsü nedir? Bu şirketler, kamu mu, yoksa özel midir? Yazımızda bu sorulara yanıt arayacağız.
Anayasa'nın 127'nci maddesinde mahalli idareler, “il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere, kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri” olarak tanımlanmıştır. Yani, belediyeler, kamu tüzel kişiliğine sahiptir. Oysa, belediyeler tarafından kurulan veya ortak olunan şirketler, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi sermaye şirketleridir. Sermaye şirketi olan belediye şirketleri, bu nitelikleri gereği, belediye tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişileridir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin yerleşik hale gelen kararlarında ifade edildiği üzere; belediyelerin kurdukları veya ortak oldukları şirketlere, kamu tüzel kişiliği sıfatı kazandıran herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı gibi kamusal yetki ve ayrıcalıklar da tanınmamıştır. Dolayısıyla, belediye şirketlerini kamu tüzel kişisi, kamu kurumu veya kamu kuruluşu olarak kabul etmek mümkün değildir.
Belediye şirketlerinin KİT statüsünde kabulleri de mümkün değildir. Zira, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesinde;
► Kamu İktisadi Teşebbüsünün (KİT) iktisadi devlet teşekkülü ile kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu belirtilmiş;
► İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT), “sermayesinin tamamı Devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsü”;
Kamu İktisadî Kuruluşu da (KİK), “sermayesinin tamamı Devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadî teşebbüsü” olarak tanımlanmıştır.
Tanımlarında da açıkça zikredildiği üzere, KİT’lerin sermayesinin tamamı devlete aittir. Ancak, belediyeler, kamu sayılsalar da, Devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir. Bu yönüyle, belediye şirketlerini, iktisadi devlet teşekkülü, kamu iktisadi kuruluşu, KİT olarak nitelendirmek de mümkün değildir.
Gelgelelim belediye şirketlerinin BİT (belediye iktisadi teşekkülü) statüsünde kabulü de olası gözükmemektedir. Belediye şirketleri, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi, belediyeden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişiliğine sahip sermaye şirketleri olduğundan, bu şirketleri belediyeye bağlı teşekkül olarak kabul etmek de mümkün değildir.
Sözün özü, “belediye şirketleri nedir?” sorusuna verilecek cevap “özel hukuk tüzel kişileri”dir. “Belediye şirketleri ne değildir?” sorusuna verilecek cevap ise; kamu kurumu, kamu kuruluşu, kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) veya belediye iktisadi teşekkülü (BİT) olmadıklarıdır.
İşin aslı budur, ama halk nazarında belediye şirketlerinin kamu gücüne sahip olduğu algısı hâkimdir. Bu algıda da haksız değillerdir. Aslında belediye şirketlerinin durumu, biraz da deve kuşunun haline benzemektedir. Hani meşhur hikâyedir: Deve kuşuna “koş” demişler, o da “ben koşamam, kuşum” demiş. “O zaman uç” demişler, “uçamam, ben deveyim” demiş. O hesap, belediye şirketleri de yeri geldiğinde kamu hizmeti gören ve kamu gücünü kullanan, yeri geldiğinde de özel hukuk tüzel kişiliği ile serbest piyasada faaliyet gösteren bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle belediye personel şirketlerinin işçilerinin belediyenin görev alanına giren işleri yapması, hatta bazı belediye şirketlerinin çalışan sayısının belediyelerinden fazla olması bu savımızı desteklemektedir. Kanımızca, bu konuda yapılması gereken, sayıları ve özellikle yerel ekonomiler içerisindeki ağırlıkları gözetilerek, belediye şirketlerine özel bir yasa çıkarılması ve bu alanın düzenlenmesidir. Yoksa yargı kararlarına da konu olduğu üzere, belediye şirketi nedir, ne değildir sorusunu tartışır dururuz.