Bu köşede son dönem içerisinde yer alan yazıların anlattığı ağırlıklı hikaye dış fiyatlama koşullarındaki gelişmelere dayanıyor. Bunun elbette farklı gerekçeleri var: i) yurtiçinde fiyatlamalar açısından başlıkların sıkışması maalesef TCMB faiz indirimi beklentisi üzerinden gerçekleşiyor ii) Fed’in Haziran’daki Dot Plot sürprizinin ardından bugünden ziyade yarının ilerleyeceği patikayı kestirebilmek şimdilerde yeniden popüler başlık konumunda.
Global koşullar açısından bilinmeyenlerin nispeten yakın döneme kıyasla azaldığı bir süreç içerisinde bulunuyoruz. Özellikle pandeminin koşullarını gözetecek olursak pek de hatalı bir yorum sayılmaz. Aşılama süreci küreselde gelişmiş ekonomilerdeki sıkışmasını her geçen gün çözüme kavuşturuyor, gelişmekte olan ülkelere doğru ilerliyor. Her ne kadar arzu edilen noktada olunmasa da durum bu. Diğer yandan ise elbette tatsız gelişmeler de söz konusu. Delta ve Delta+ varyantları belirli aralıklarla gerginlik yaratıyor. Bir süredir Asya ekonomilerindeki zorlanma Çin’in zorunlu karşılık indirimi adımı sonrasında gözlerin buraya çevrilme hızını artırdı. Geride kalan hafta içerisindeki küresel satışların ve Amerikan dolarına olan talep artışının arka planını sadece Fed’in Temmuz ayı toplantı tutanaklarına bağlamaktaki akıl tutulması durumu tam olarak bu. Öyle olmaması gerekiyor. Evet, ileride bir veya daha fazla varyantların hayatımızda olmayacağına dair kesin hükümde bulunmak kolay değil. Diğer yandan ise Mart 2020’deki belirsizlik tüneli içerisinde olmadığımız gerçeği de göz ardı edilmesin.
Bildiklerimiz üzerinden ilerlemek şu aşamada en doğrusu. Kısmen küresel ekonomiye dair endişelerin artış gösterdiği mini türbülans içerisinden geçiyoruz. Şiddeti yüksek değil. Kalıcılığı sorgulanıyor. Bu nedenle yarattığı tahribat varlık sınıfları özelindeki pozisyonlanmaların büyüklüğüne göre sınırlı kalıyor. Bu da risk iştahının temelden sorgulanmasına ve bozulmasına engel oluyor. Sürecin nasıl ilerleyeceğini ise son çeyrekte daha yakından izlemekte kuşkusuz fayda var. Muhtemelen Çin’de PBOC’nin bir kez daha zorunlu karşılık indirimi adımı attığı ve ekonomiyi kış koşulları kendisini göstermeden önden desteklemek istediği bir eğilim ile karşı karşıya kalacağız. Son adımın ardından oluşan risk iştahı toparlanmasını da bu kapsamda fiyatlama beklentileri için dikkate almak fena olmaz.
Yeni haftanın en önemli gündem maddesi Kansas Fed önderliğinde düzenlenecek olan Jackson Hole sempozyumu olacak. İlk etapta fiziki buluşma olarak planlanan kritik toplantı son yapılan revizyon ile birlikte yeniden sanal ortama çekildi. ECB ve BOE başkanlarının katılmayacağı daha öncesinde bildirilmişti. Bu da etki-tepki açısından mesajların önem derecesini sorgulatıyor. Piyasa katılımcılarındaki genel beklentiler Başkan Powell’ın varlık alım programındaki azaltımın çağrısını güçlü şekilde bu toplantıda yapması ekseninde şekilleniyor. Biz, henüz bu noktada değiliz. Referans aldığımız kaynak ise yine Fed’in kendisi tarafından yapılan yönlendirmeler. En azından Ağustos, yere daha sağlam basabilmek adına ise Eylül ayı istihdam piyasası verilerini gözlemlemek isteyeceklerini düşünüyoruz. Diğer yandan Eylül’de vadesi dolacak olan istihdam teşviklerinin etkileri de değerlendirmelerde önemli bir yer tutacağından bahse konu patika bu düşünce yapımıza gayet uygun geliyor. Ancak, bu beklenti havuzumuz Fed’in farklı bir yönlendirme yapacağı anlamı da taşımıyor. Haziran’da kendilerinin yarattığı yeni beklenti ekseninde süreci kontrollü şekilde yürütmeye devam edeceklerdir. İhtiyaçları da var. Zira 3Ç büyüme tahminleri öncü göstergelerde varyantların etkili olmaya başladığını ve revizyonların aşağı yönde ilerlemesine zemin hazırlıyor.
Böylesi durumlarda hikayenin sonu klasik bir değerlendirme ile tamamlanır ki olması gereken de budur: Amerikan ekonomisinin sağlığı dünyanın geri kalanı için önemli midir? Kesinlikle. Bu, hikayenin talep ve genel algı tarafını oluşturuyor. Diğer kısımda ise finansal koşulların sıkılaşma riski yer alıyor ki henüz orada değiliz. O nedenle 22 Haziran sonrasında DXY yüzde 2 primlenirken neredeyse tamamına yakın kısmını Temmuz’daki global endişeler ve yarattığı güvenli liman düşüncesi ile elde etti. Ne zaman ki yatırımcıların odak noktası varlık alımlarından faizin geleceğine yönelecek, işte biz o gün finansal sıkılaşmayı konuşuyor olacağız.