Beklentiler ve iletişim

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

İçinden geçtiğimiz pandemi süreci çoğumuz için daha önce tecrübe etmediğimiz gelişmeler ile yüzleşme mecburiyeti getirdi. Bu değerlendirmeyi her anlamda yapmak mümkün; maddi, manevi, ikili ilişkiler, sağlık ve ruhen. Diğer yandan ise merkez bankaları önderliğinde politika belirleyicilerin hızlı ve normal üzeri etki-tepki mekanizmalarını devreye alma durumlarını zaruri kıldı. Bugünlerde farklı bir süreç içerisinden geçiyoruz. Üstelik kısmen her anlamda diyebileceğimiz. Pandeminin başlangıcındaki belirsizliklerin bir kısmı ortadan kalktı. Kaybolan güven yeniden tazeleniyor. Nispeten iş hayatı da denge arayışı içerisinde. Elbette bugün de belirsizlikler var. Bu konuştuklarımız farklı net olmayan gelişmeler. İşte böylesi süreçte yılın son çeyreğine girmiş bulunuyoruz.

Global ekonominin tamamında, genele yayılır şekilde toparlanma süreci içerisinden geçiyoruz. Gelişmiş ülkelerin aşılama ivmesinden aldıkları tüketici harcamaları önderliğindeki güç büyümenin itici kalemi konumunda. Gelişmekte olan ülkeler yine ana belirleyici unsur olan aşılama sürecine geç katılmaları kaynaklı oyuna sonradan dahil olma çabası içerisindeler. Tam da bu sırada devam eden arz-talep dengesizlikleri, yaklaşan sonbahar-kış mevsimleri, küresel para politikalarının yeniden gözden geçirilme zorunluluğu ve farklı bölgelerde karşımıza çıkan inatçı varyantlar gündemi meşgul ediyor.

Yukarıdaki iki paragraftan hareketle herkesin bir şekilde kendi bahçesini toparlama süreci içerisine girdiği tespitini yapmak gayet mümkün ve yerindedir. Bu noktada konuyu iki farklı pencereden değerlendirmek sağlıklı olanı: i) gelişmiş ülkelerdeki seyir ii) gelişmekte olan ülkelerdeki yaklaşım tarzı. Doğal olarak herkesin ilk odak noktası Fed’in nasıl bir yol haritası açıklayacağı ve ne ölçekte sadık kalıp kalamayacağı üzerine şekilleniyor. Diğer yandan ise önden pozisyon alanlar da mevcut; Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda.

Geride kalan hafta içerisinde Jackson Hole sempozyumu sonrasındaki sessizliği kısmen ECB bozdu. Sürpriz yok; beklendiği şekilde PEPP varlık alım programı altındaki operasyonları ‘sınırlı düzeyde’ azaltacaklar. Bu da Türkçe meali açısından 80 milyar euro düzeyindeki seyrin kademeli 60-70 milyar euro aralığına gerilemesi şeklinde yorumlanabilir. Risk iştahı negatif bir unsur değil. Avrupa açısından öncelik finansal koşullardaki destekleyici pozisyonun ve düşük maliyetlenmenin sürmesi. Ancak, Başkan Lagarde’ın yönlendirmesi gelecek açısından ortamı daha görünür kılar vaziyette. Buna göre, Aralık toplantısında PEPP’in geleceği üzerine daha kapsamlı tartışmalar yapılacak ve kamuoyu ile de paylaşılacak. Muhtemelen Mart 2022’de resmen sonlanması beklenen alımların APP altına kaydırılarak, belirli düzeyde ilerlemesi şeklinde yönlendirme ve belki de kademeli çıkış sinyali verilecek.

Küresel cephedeki toparlanmanın sekteye uğramaması şu aşamada öncelik. Doğru olan da bu zaten. Diğer yandan ise para politikalarının kademeli ve kontrollü şekilde normalleşme çabalarının belirmeye başladığı enteresan bir dönem içerisinden geçiyoruz. Gelişmekte olan ülkelerin bir kısmında süreç çoktan başlamıştı. Diğer kısmında ise gelişmişler ekseninde ilerlendiğini görüyoruz. Örneğin, Türkiye, finansal koşulların en destekleyici olduğu 2020’nin ikinci yarısında enflasyon ve kur cephelerindeki olumsuz gelişmeler nedeniyle döngü karşıtı hareket etmek ve sıkılaşmak zorunda kalmıştı. Bugün, daha doğrusu Mart’tan bu yana olan süreçte, Brezilya, Rusya, Güney Kore ve kimi Doğu Avrupa üyelerinde politika faizleri yukarı yönde güncellenirken, yurtiçinde ise son çeyrek içerisinde faiz indiriminin zamanlaması ve adımın büyüklüğü üzerine kafa yoruluyor. Bu da belirli ülke gruplarının kendi içerisinde farklı gerekçelerle ayrışmak zorunda kaldığının bir diğer önemli teyidi konumunda.

Eylül ayı kendi içerisinde önemli bir mevsimsellik etkisi barındırıyor. Yaz mevsiminin rehavetinden çıkış yatırımcı kesimi nezdinde etkili oluyor, pozisyonlar gözden geçiriliyor. Bu nedenle oynaklık artışına karşı son 2-3 aya kıyasla daha dikkatli olunması gereken bir dönem başlamış olabilir. Bunun kamu kesimi ayağının çözümü iletişimde yatıyor. Fed’i, ECB’yi bu anlamda yakından izliyoruz. TCMB’nin en yetkili kademesinden çekirdek enflasyon yönlendirmesi (değişikliği) kendi içerisinde bir iletişim farklılaşmasıdır. Masanın diğer tarafındaki paydaşlara “benim odak noktam buraya doğru kayıyor, sizler de ona göre pozisyon alabilirsiniz” mesajı son 2 hafta içerisinde sıklıkla veriliyor. Süreçteki evrilmenin politika hatası olarak yorumlanmaması için altta yatan enflasyonun seyrine yönelik daha kapsamlı analizlere ve özellikle de 2022 yılı beklentilerinin farklı platformlarda geniş çapta paylaşılmasına artık daha çok ihtiyaç var. Aksi halde sadece PPK toplantı metni üzerinden gidilecek olursa beklentiler arasındaki boşluğun artma riski doğabilir ki bu hala daha canlı olan, adım boyutu daralmakla birlikte, faiz indirim beklentilerinin kendi içerisinde negatif bir döngüyü beslemesine de zemin hazırlayabilir.

Tüm yazılarını göster