BDDK’nın kararı çözümden çok sorun yaratır

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI

Ekonomi yönetimi Merkez Bankası’nı etkisiz bir kurum haline getirince, artan sorunlara bulduğu çözümler de nihayetinde etkisiz ve sorunlu hale geldi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) belirli bir sınırın üzerinde döviz ve/veya altın varlığı olan şirketlere kredi verilmesini yasaklama kararı da bunun bir örneği olarak kayıtlara geçecek. Bu önlemin de amaçladığı sonuçları yaratma şansı çok düşük, buna karşın ciddi sorunlara yol açma ihtimali yüksek.

Amaç eğer şirketleri döviz satmaya zorlayarak kurları düşürmekse, bu sonuç başlangıçta bir süreliğine gerçekleşse bile kalıcı olmayacak ve kurlar tırmanışını yine sürdürecektir. Çünkü kurların yükselmesinin gerisindeki temel nedenler, yüksek enflasyon, yükselen cari açık ve yüksek dış borçlara karşın döviz rezervlerinin sıfırlanmış olması. İlaveten ekonomi yönetimine güven duyulmadığı için dışarıdan fon girişinin iyice azalmış olması. Temeldeki bu sorunlar sürdükçe kurlarda sağlanan düşüşler geçici olacak ve orta vadede tırmanış yine sürecektir.

Amaç şirketler tarafında dolarizasyonu önlemekse, bu da yasaklarla sağlanabilecek bir şey değil. Çünkü şirketlerin döviz tutmasının bir nedeni, ithalat veya dış borç ödemeleri. Bu şirketlerin döviz tutmalarını kısıtlamak ancak ekonomide bir durgunluk faktörü olabilir.

Şirketleri döviz tutmaya yönelten ikinci önemli neden ise sürekli yükselen enflasyon ve kurlar karşısında korunma ihtiyacı. Bu durumda şirketlerin hesabında döviz tutması engellenirse, şirketler korunmak için ithalatlarını öne çekecek veya ihtiyaçlarından fazla stok oluşturarak korunma yoluna gidecekler. Birinci tercih cari açıkta hızlı artışa, ikinci tercih enflasyonda hızlanmaya yol açar.

Bunu tercih etmeyen şirketler ise arka kapı yollarına saparak döviz varlıklarını bilanço dışına çıkartıp yola devam etmenin türlü yollarını bulacaktır. Bunun ciddi sonuçlarından birisi şirketlerin döviz varlıklarını veya faaliyetlerini yurt dışına taşımaları olabilir. İkinci ciddi sonuç da döviz varlıklarını, sistem dışına çıkartarak kayıt dışına yönelmeleri olabilir. Bu tercihlerin her ikisi de ekonomik sorunları daha da ağırlaştırmaktan başka sonuç doğurmaz.

İşin en tehlikeli yanlarından birisi ise şirketlerde ve bireylerde bankalardaki dövizlerine bir müdahale gelebileceği kaygısının doğması olabilir. Bu kaygıyla bankalardan döviz çekme ve yastık altına kayma eğilimi ortaya çıkarsa, bunun yaratacağı sarsıntının maliyeti çok daha yüksek olur.

Şirketler BDDK’nın muhtemelen arzu ettiğine uygun olarak döviz varlıklarını kur korumalı mevduat (KKM) sistemine geçirirlerse de temel sorunlar değişmeyecek. KKM sisteminin kurların tırmanışını durdurmadığı artık kanıtlanmış durumda. KKM sisteminin Hazine’ye ve Merkez Bankası’na getirdiği yük ise başka bir risk alanı.

Kaldı ki şirketlerin hesabındaki dövizlerin, Merkez Bankası’nın hesabına geçmesi Türkiye’nin ödemeler dengesi sorununu çözmüyor. Bunun için dışarıdan fon gelmesi ve dış ticaret fazları vermek gerekiyor. Kısa vadede dışarıdan yüklü fon girişi olmadıkça, rezerv sıkıntısı ortadan kalkmayacak. BDDK’nın son kararı ise bu alanda tam tersi bir etki yaratır. BDDK’nın kararı sermaye hareketlerinin kısıtlanması olarak görüleceği için yabancı fonları caydırıcı bir etki yaratarak zaten iyice zayıflamış olan yabancı fon girişini iyice ürkütecektir.

Yakın vadede ortaya çıkacak bir sorun ise bankaların kredi verilebilecek ve verilmeyecek şirketler konusunda kararsız kalmaları ve bu nedene özellikle rotatif kredilerin yenilenmesinin aksaması olacaktır. Bu da ekonomik faaliyetlerde zincirleme tıkanıklıklara yol açabilir.

Bu haliyle BDDK’nın makro ihtiyati önlem diye aldığı bu kararların sonuç alma şansı çok düşük ama hasar yaratma ihtimali yüksek. Kaldı ki eğer ekonominin sorunlarına dair makro bir politikanız yoksa ya da makro politikanız yanlışsa, makro ihtiyati politikalarla bir sonuç elde etmeniz zaten mümkün değil.

Tüm yazılarını göster