Bazı temel soruları sormazsak OVP oldukça iyi

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

06.Eylül.2023 Çarşamba günü uzun zamandır beklediğimiz, hükümetin yeni ekonomi yönetiminin öncülüğünde rasyonelleşme adımları eşliğinde gelecek üç yılın hedeflerini barındıran Orta Vadeli Program (OVP) karşıladık.

Öncesinde ise açıklanan Enflasyon verileri ile şaşırdığımız bir hafta oldu bu hafta.

TUİK Ağustos 2023 enflasyonu TÜFE % 9,09 olarak açıklanınca, Para Politikası Kurulu (PPK) faiz kararı sonrası ikinci pozitif şoku yaşamış olduk. Piyasa beklentisinin % 6,5 etrafında gezindiği TÜFE’nin % 9,09 ile ENAG enflasyonunun bile üzerinde olması normalleşmenin TUİK’e de sirayet etmiş olabileceği yönünde bir his verdi bana.

İkinci ay üst üste (Temmuz: % 9,49, Ağustos % 9,09) % 9 üzerinde enflasyon açıklanması normalleşme mi yoksa OVP hedefinde öngörülen % 33’lük 2024 yıl sonu enflasyon hedefine ulaşmak için baz etkisinden yararlanmak adına bir ‘Yaratıcı Muhasebe’ çalışması mı bize zaman gösterecek. Çünkü Mayıs 2024 muhtemelen enflasyonun en yüksek seviyesini % 74 civarında göreceğimiz ay olacak. Sonrasında enflasyonun bu kadar hızlı gerilemesi ve % 33’e gelmesi için ciddi bir baz etkisi yardımı gerekecek.

Beni yine de bunun bir normalleşme adımı olduğunu düşünüyorum, düşünmek istiyorum.

Orta Vadeli Programa geldiğimizde OVP’nin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Sayın Cumhurbaşkanının himayesinde toplumun geniş kesimini temsil eden temsilciler önünde açıklanmasının verdiği iki temel mesaj var.

Birincisi; açıklanan OVP sunumuna Cumhurbaşkanlığı Liderliğinde hükümetin tam kadro katılımı, açıklanan programın arkasında durulduğunu göstermek açısından önemli.

İkincisi; sunuma her kesimden geniş katılım, toplumsal bir mutabakat ile OVP’e destek verildiğini temsil ediyor.

Bu mesajlar çok net. Yabancı yatırımcıların hafızasında hala Naci Ağbal’ın görevden alınmasının yarattığı şok iyi bilindiği için içeriye verilecek mesajdan daha çok dışarısı hedeflenmiş gibi.

OVP’de üç temel politika aracı; Mali Disiplinin Sağlanması, Para Politikası ve Yapısal Dönüşüm olarak planlanmış. Hemen belirtelim, son derece doğru alanlar.

Doğru ellerde doğru işleyen bir para politikasına ihtiyaç var. Para Politikasının temel belirleyicisi olan Merkez Bankasının Başkanı ve Para Politikası Üyelerinin yetkinlikleri konusunda kimsenin şüphesi yok. Fakat burada esas rol belirleyici siyaset. Siyasetin kendilerine ne kadarlık bir alan vereceği belirli değil. Her ne kadar verilen mesaj bu desteğin verileceği yönünde olsa da yine de yapısal reformlar kapsamında kurumların bağımsızlığını sağlayacak hukuki çerçeve var olsaydı çizilmek istenen imajdan çok daha olacağını düşünüyorum. Maalesef Kurumların bağımsızlığı konusu husus yapısal reformlarda gözüme çarpmadı.

Mali Disiplin kapsamından deprem harcamalarının hariç tutulması doğal. Fakat burada beklentim ayrı bir deprem bütçesi oluşturulması ve merkezi bütçeden ayrı tutulması idi. Bu önerilmemiş. 2024 yılı yerel seçimlerin de olduğu bir yıl olacağı için Kamu Harcamalarının bir kısmı deprem harcamaları içerisine yedirilebilir mi sorusunu bana sordurdu. Genel Bütçeden ayrı bir Deprem Bütçesi hesap verebilirlik ve şeffaflık adına çok önemli bir adım olurdu. Depremin ülke ekonomisine maliyetinin 100 milyar Doların üstünde olduğu dikkate alındığında, ayrı bir bütçe içerisinde değerlendirilmesi fazlasıyla gerekli. Belki bu dikkate alınır.

Yapısal Dönüşüm kapsamında özellikle yapısal reformlarda sıralanan birçok husus zaten halihazırda hükümetin ya Yatırım Ortamı İyileştirme Koordinasyon Kurulu kapsamında irdelenen ya da Kalkınma Planları içerisinde yer alan konular. Reformdan ziyade eylem planları. Bence Orta Vadeli Programın en zayıf yönü yapısal reformlar kısmı. En azından benim Yapısal Reform adına anladıklarım bunlar değil.

Örneğin büyümeye katkısı oldukça sınırlı olan tarımın nasıl daha fazla katkı sağlayabileceğine ya da katma değerli tarımsal üretim için nasıl bir yol izleneceğine, tarımsal üretim arzının nasıl artırılacağı gibi konulara çok daha fazla değinilmesini beklerdim. Yine benzer şekilde artık barınma sorununa dönüşmüş olan kira sorunun yapısal olarak nasıl çözüleceğine ilişkin öneri de bildik. Kamu İhale Kanunu’nun AB Kamu İhale Kanunu ile tam uyumlu hale getirilmesi önemli bir yapısal reform olabilirdi. Bu ıskalanmış.

Fakat buna karşılık tarımda teknolojinin kullanımı, tarım alanlarının korunması, tarımsal faaliyetlerde dijital uygulamaların kullanımına yapılan atıflar değerli ve doğru tespitler. Planlı tarımsal üretim konusu öteden beri üzerinde durulması gereken ve çok ihmal edilmiş bir alan iken bu kez OVP içerisinde kendine yer bulmuş. Bence bu çok önemli.

OVP içerisinde öncelikli reform alanlarına yönelik düzenlemeler kısmı sanırım hemen hemen tüm katılımcıları memnun edecek bir çerçevede hazırlanmış. Her katılımcı yapısal reformlar başlığı altındaki 7 maddede kendinden bir şeyler bulabilmiştir.

2024-2026 Dönemi OVP’nı diğer OVP’lardan ayıran temel fark bir takvime sahip olması. Takvim çok anlaşılabilir değil gibi geldi bana. Eyleme başlama ve eylemin tahmini bitiş süresi verilseydi eylemlerin denetimi çok daha kolay olabilirdi. Bu şekliyle ucu açık bırakılmış. Sanki eleştirildiği için son anda bir takvim konulmuş gibi duruyor.

Rakamsal beklentiler genel olarak piyasa beklentileri ile uyumlu konulmuş. Fakat OVP içerisinde ciddi izaha muhtaç alanlar var.

Bunlardan en temeli büyüme konusu.

2023 büyümesi % 4,4 olarak öngörülmüş. Bu rakam gerçekçi. Zaten yıl sonuna da pek bir şey kalmadı.

2024 yılı için % 4, 2025 için % 4,5, 2026 için ise % 5 lik büyümeler makul gibi gözükse de 3 yılın ortalamasında % 4,5 büyüme hedeflenmiş bir Türkiye Ekonomisi var. Buna karşılık enflasyon 2024 için %33, 2025 için %15,2, 2026 için %8,5 olarak tahmin edilmiş. Enflasyondaki düşmeye bakınca sıkı para politikasının devam edeceği gözüküyor. Fakat kurda 2024 yılında 2023 yıl sonuna göre artışın yaklaşık %44 olacağı öngörülmüşken ve Türkiye’de enflasyona doğrudan katkının kurdan gelen geçişkenlik olduğu gerçeği hala ortada dururken nasıl enflasyonun % 33’e ineceği konusu kafamda soru işareti yaratıyor.

Türkiye’nin bir diğer gerçeği büyüme kompozisyonunda hanehalkı tüketiminin aldığı yüksek pay. Bir taraftan sıkı para politikası uygulanacağı hem metin içerisinde vurgulanmış hem de hedeflere konulmuşken beklenti hanehalkı tüketimde sert düşüş (10,9’dan 3,5’a). Yüksek büyüme için ihracatın katkısına ihtiyaç var. İhracatın yapısı da belli. Bunu değiştirmek çok kolay değil. Üstelik dış talep koşulları daralırken, küresel ölçekte korumacılık ve bölgesel işbirlikleri artarken ihracatın nasıl artırılacağı konusu ciddi izaha muhtaç. Hedeflerde gözüken turizm gelirlerindeki beklenti çıtası yüksek tutulmuş.

Burada dikkat çeken diğer bir husus ise büyüme üç yıl ortalamasında %4,5 olarak öngörülmüşken ve OVP’de 2023 yılında öngörü %4,4 büyüme ile cari işlemler dengesinin 42,5 milyar Dolar açık vereceği öngörülen Türkiye’nin aynı büyüme hızı ile cari açığı nasıl 2024,2025 ve 2026 da azaltacağı konusu. Ham petrol fiyatları da üç yıl boyunca hemen hemen bugünkü seviye ile aynı öngörülmüş. Cari açığın mevcut koşullar aynı iken kademeli olarak azalacağına ilişkin öngörü bana gerçekçi gelmedi.

Zaten büyümeden taviz vermeden enflasyonu aşağı çekeceğiz denildiğinde programın gerçekleşme ihtimali benim açımdan epey azaldı.

Özetle yeni OVP herkesi memnun etmeye çalışan, dışarıya da olumlu mesajlar veren, hedeflerin nasıl gerçekleştirileceği konusunda kafalarda soru işareti yaratan bir yapıda.

Umarım yeni OVP, Türkiye’yi bambaşka bir ekonomik ortama taşır.

Tüm yazılarını göster