İş dünyasının sıkı bir şekilde takip ettiği 7326 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun, 9 Haziran 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Söz konusu kanuna ilişkin tebliğ düzenlemesinin çok kısa zaman içerisinde yayımlanması beklenmektedir. Bu kapsamda daha önceki yapılandırma kanunlarından farklılık arz eden veya tereddüt edilen hususların bir kısmını beş başlık altında okuyucularla paylaşma ihtiyacı hissettim.
Bir önceki yapılandırma kanunu olan 7143 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında, yıllık gelir veya kurumlar vergileri, gelir ve kurumlar (stopaj) vergisi, KDV ve ÖTV için, kesinleşmiş alacaklara ilişkin Kanun’un 2’nci maddesi ile kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklara ilişkin kanunun 3’üncü maddesinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan mükelleflerin, yapılandırılan tutarlara ilişkin taksit tutarlarının yanı sıra, taksit ödeme süresince bu vergi türleri ile ilgili verilen beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri her bir vergi türü itibarıyla bir takvim yılında ikiden fazla vadesinde ödememeleri ya da eksik ödemeleri hâlinde belirtilen madde hükümlerine göre yapılandırılan borçlarına ilişkin kalan taksitlerini ödeme haklarını kaybedecekleri hüküm altına alınmıştı.
7326 sayılı Kanun’da bu hükme yer verilmediğini görmekteyiz. Dolayısıyla, yeni uygulamada kesinleşmiş veya kesinleşmemiş alacakları yapılandıran mükelleflerin, taksit ödeme süresince tahakkuk eden vergilerini ödemeleri şartı aranmamaktadır. Yani borçlarını yapılandıran mükelleflerin taksit ödeme süresince tahakkuk eden vergilerini ödememeleri halinde yapılandırmaları bozulmayacaktır.
Bu olumlu değişiklik, özellikle pandemi sebebiyle ödeme güçlüğü çeken ancak, geçmiş dönemlere ilişkin borçlarını da yapılandırmak isteyen mükelleflere ödeme konusunda bir imkan sunmaktadır.
7326 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin üçüncü fıkrası ile bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerinin, 31/12/2020 tarihi itibariyle düzenledikleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa ve ortaklardan alacaklar hesaplarına ilişkin kayıtların düzeltilmesine imkan sağlanmıştır.
Anılan fıkrada ayrıca “Bu fıkra uyarınca beyan edilen tutarlar nedeniyle ilave bir tarhiyat yapılmaz. Bu fıkra kapsamında beyanda bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin bu beyanları nedeniyle 2021 yılı geçici vergi beyannamelerinde düzeltme gerektiği takdirde, düzeltme işlemleri bu fıkrada öngörülen beyanname verme süresi içinde yapılır ve düzeltme işlemleri nedeniyle herhangi bir ceza veya faiz aranmaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu düzeltmeden kastın, düzeltmeye konu tutarların 2021 yılında hiç yokmuş gibi dikkate alınması suretiyle daha önce gider yazılan kur farklarının düzeltilmesi mi, yoksa düzeltmenin yapıldığı tarih dikkate alınarak geçici vergilendirme dönemleri itibariyle faiz geliri hesaplanması mı olduğu noktasında tereddütler bulunmaktadır.
İdarenin vermiş olduğu görüşlerden, 31/12/2020 tarihinden düzeltmenin yapıldığı tarihe kadar transfer fiyatlandırması esaslarına göre adat faizi hesaplanarak beyan edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Kanun hükmüne göre, bu düzeltme beyanı nedeniyle mükelleflerden ceza ve faiz aranmayacaktır.
7326 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin dokuzuncu fıkrasında, 213 sayılı Kanun’un 359’uncu maddesinin (b) fıkrası kapsamında sahte belge düzenleme fiilinden hareketle hakkında vergi incelemesi devam edenlerin, maddede belirtilen süre ve öngörülen şekilde matrah veya vergi artırımında bulunmaları durumunda, söz konusu vergi incelemesinin tamamlanmasına kadar bu artırımlara ilişkin olarak tahakkuk işlemlerinin bekletileceği hüküm altına alınmıştır.
Daha önceki uygulamalarda, yapılan inceleme sonucunda sahte belge düzenlendiğinin tespit edilememesi durumunda mükellef matrah ve vergi artırımına davet edilmekteydi. Mükellefin matrah ve vergi artırımında bulunması halinde ise sahte belge düzenleme incelemesi dışındaki diğer inceleme veya tespitlere dayanarak tarhiyat önerilmesi durumunda, tarhiyata konu vergi inceleme raporlarının işleme koyulup koyulamayacağı tartışma konusu olmaktaydı.
Bu kapsamda, belirsizliğin ortadan kaldırılması amacıyla Kanunun 5 inci maddesine dokuzuncu fıkra eklenmiştir. Söz konusu fıkranın daha net anlaşılabilmesi için Tebliğ düzenlemesinde konuya ilişkin detaylı açıklama yapılmasında fayda görmekteyim.
Vergi incelemelerini sahte belge düzenleme incelemesi ve diğer incelemeler olarak sınıflandıran fıkrada özetle;
- Sahte belge düzenleme incelemesi kapsamında, sahte belge düzenleme fiilinin tespit edilememesi durumunda, mükellefin matrah ve vergi artırımından yararlanmasına imkan sağlanmaktadır. Ancak bu durum sahte belge düzenleme incelemesi kapsamında vergi tarh edilmesine ve ceza kesilmesine engel teşkil etmemekte iken, matrah veya vergi artırımına ilişkin taksitlerin tamamen ödenmesi şartıyla, sahte belge düzenleme incelemesi dışındaki tüm incelemeler sonlandırılmaktadır.
- Sahte belge düzenleme incelemesi sonuçlanmadan, mükellef hakkında diğer incelemenin sonuçlanması halinde, inceleme raporunun sahte belge düzenleme incelemesi sonuçlanana kadar bekletilmesi gerekmektedir. Sahte belge düzenleme incelemesi sonucunda mükellefin sahte belge düzenlemediğinin anlaşılması halinde, matrah veya vergi artırımına ilişkin taksitlerin tamamen ödenmesi şartıyla, diğer inceleme kapsamında düzenlenen rapor uyarınca tarhiyat yapılmaması gerekmektedir.
- Sahte belge düzenleme incelemesi sonucunda mükellefin sahte belge düzenlediğinin tespit edilmesi durumunda ise, mükellef tarafından yapılan matrah veya vergi artırımları reddedilmektedir. Bu kapsamda mükellef nezdinde yürütülen tüm incelemeler sonucunda düzenlenen raporlarda yer alan tarhiyatların yapılması ve cezaların kesilmesi gerekmektedir.
7326 sayılı Kanun kapsamında, işletmede mevcut olduğu hâlde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların bedeli üzerinden, tabi olduğu oranların yarısı esas alınmak suretiyle KDV hesaplanarak ve ayrı bir beyanname ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek kayıtlara alınması mümkün bulunmaktadır. Ancak, teslimleri KDV’den müstesna olan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlarla ilgili olarak bu uygulamadan yararlanılması imkanı bulunmamaktadır.
KDV Kanununa göre, basılı kitap ve süreli yayınların teslimi KDV’den istisnadır. Dolayısıyla, işletmede mevcut olup kayıtlarda yer almayan kitap ve süreli yayınlar ile ilgili bu uygulamadan yararlanmasını teminen 7326 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına (c) bendi eklenmiştir.
Düzenleme ile mükelleflerin işletmelerinde bulunduğu halde kayıtlarında yer almayan basılı kitap ve süreli yayınların rayiç bedel üzerinden %4 oranında hesaplayacakları KDV’yi beyan edip ödemek suretiyle bunları kayıtlara alabilmelerine imkân sağlanmıştır. Ödenen bu verginin hesaplanan katma değer vergisinden indirilebilmesi mümkün iken, iadeye konu edilemeyecektir.
7326 sayılı Kanun ile Vergi Usul Kanunu’nun geçici 31’inci maddesine eklenen yedinci fıkrayla, tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine, aktiflerine kayıtlı bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini 31/12/2021 tarihine kadar yeniden değerleme imkanı getirilmektedir.
Finans, bankacılık, sigorta, reasürans, emeklilik, işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imalatı gibi sektörlerde faaliyet gösterenler ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler kapsam dışında tutulmaktadır.
Veri Usul Kanununun geçici 31 inci maddesinde mevcut vergi oranı %5 olarak belirlenmiş ve sadece taşınmazlara yönelik yeniden değerleme imkanı verilmişken, yeni düzenlemede, değer artışı tutarı üzerinden %2 oranında vergi hesaplanması öngörülmüş ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetler de kapsama alınmıştır. Düzenleme, değerlemeye konu iktisadi kıymetlerini elden çıkarmayı düşünen mükellefler için önemli bir vergi avantajı sağlamaktadır.
Uygulama kapsamında, hesaplanan değer artışı üzerinden %2 vergi ödemek suretiyle taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerin maliyet bedelinin artırılması mümkündür. Dolayısıyla elden çıkarılacak bir taşınmaza ilişkin elde edilecek kazanç üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun (5/1-e) maddesinde yer alan istisnadan yararlanması durumunda dahi, 2021 yılı için efektif olarak %12,5 oranında bir vergi yükü oluşacağı dikkate alındığında, söz konusu düzenlemeden faydalanmak suretiyle çok daha az bir vergi yükü ile taşınmazların elden çıkarılması mümkün hale gelmektedir.
Taşınmazlar ile amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutan mükelleflerin bu kıymetlerini, yapılan yeniden değerleme sonrasında bulunan değerleri üzerinden amortismana tabi tutmaya devam etmelerine imkan tanınması da vergisel açıdan bir diğer avantaj olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ayrıca mükelleflerin sahip oldukları bu varlıkların bilançoda kayıtlı değerlerinin artırılması, özkaynak yapılarının güçlenmesine, rasyolarının düzelmesine ve dolayısıyla kredibilitelerini artmasına katkı sağlayacaktır.